aslında yaşlandıkça değilde, biraz büyüdükçe denilirse daha klas olur. ilk önce heyecan en az aşk kadar önemli, bir o kadarda güzel bir duygudur zannımca. ve bu duygu bir yerden sonra malesef kaybolup gidiyor amk.hayata dair iç burkan detaylardan bayrak tutanı olur aslında. örneğin o ilkokul aşkının elini tutmak şimdiki hangi aşkda var? hatırlıyorum incedende, hani merdivenin başından görülürdüya, işte o zaman kalbim kaburga kemiklerimi kırarcasına çarparken, gidip kızın saçını çekmenin *heyecanı varmı bungee jumping de? yada telefonların yeni yeni yaygınlaşmaya başladığı dönemlerde ericsonun ansızın çalmasının verdiği heyecan varmı 230 km ile araba sürmekte?
yaşanmışlıkların insanı çay misali demlemesidir.duyguların kontrol altına alınıp, mantığın hayatınıza manda misali yayılmasından kaynaklıdır. korkuya mahal yoktur. zaman zaman helecan yine de çiköfte misali tavana yapıştırabilir. sizi uçan balon hissine bindirebilir. yaşadıkça herşey olabilir. tek fark daha mantıklısındır artık. ya da uçuk kaçık, dengesiz. hayat size neyi nasıl verdiği ve sizin bunları nasıl karşıladığınızla alakalıdır.
profesyonel bir satranç oyuncusu olmak gibidir, bir sonraki hareketi biliyorum koçum neyin heyecanını yaşayayım ki. hayatta böyle işte insanlar değişmedikçe de sistem gelişmedikçe de hayat beni şaşırtmayacak. tecrübe ve sezgilerin gelişmesi sonucunda geleceği ön görebilmektir.