an itibariyle memlekette kaos yaratan ve felaket tellallığı yapan kişilere karşı çok yerinde ve uygun açıklama yapmış ve sözlerinin herkese ders olmasını temenni ettiğim genelkurmay başkanı.
akp iktidar oldu, dtp meclise girdi; pek bir değerli oldu kendisi. neymiş demokrasinin bekçisiymiş! yerler öyle demokrasiyi. demokrasi dediğin halkın seçimi değil midir ki, nasıl olur buna asker parmak sokabilir? asker yeşilinin yönettiği ülkelerin rejimlerine "demokratik" değil "faşist" sıfatı uygundur. ama asıl anlaşılamayan şey şu: bir halk, bunca acı çekip nasıl hâlâ darbe çığırtkanlığı yapabilir? hala nasıl bir genelkurmay başkanı için "demokrasinin bekçisi" denebilir. demokrasinin bekçisi olmaz. demokrasinin bekçisi de yaratıcısı da halktır. halkı sindiremeyenler lütfen demokrasiden yana olmadıklarını açık açık söylesinler artık. yahut kimseyi faşist söylemlerle fişteklemesinler.
büyükanıt demişken bakınız vermek farzdır ki: (bkz: şemdinli olayları)! yargılanmış mıydı büyükanıt? sonuç ne olmuştu? şemdinli davasının dosyaları nasıl kaybolmuştu? sonra, ümraniye'deki evde neler oldu? nasıl oldu? ve daha da önemlisi bütün bunlar nasıl unutuldu, hatta daha da önemlisi nasıl görmezden gelindi? demokrasi halının altında mıydı? peki ya hukuk?
ha bir de, asker yeşilinden bahsetmişken; o çok korkulan diğer "yeşil" var ya; o da askerin elinden çıkmamış mıydı? imam hatipleri serbest bırakan, din derslerini zorunlu kılan, tarikatlara yürü ya kulum diyen neydi? kimse solcu-sağcı olmasın, anarşiye sürüklenmesin ülke, bari müslüman olsunlar diyenler kimdi? darbelerin bize kattıklarından biri değil miydi o öcü sandığınız "yeşil"?
ve artık, bunları konuşmanın/düşünmenin zamanı gelmedi mi? her düğmeye basıldığında hafızalar silinip ordu yalakalığı başlıyor tekrardan. bunca acı artık yetmedi mi?
önce üstü kapalı dişini gösterir, sonra yediği naneyi tereyağından kıl çeker gibi kapatır. halkı "şimdi hangisini düşünüyor?" "önceki hareketi mi, yoksa şimdiki hareketine mi güvensek?" diye düşünmeye sevkeder.
açıkçası tavrını net koymalıdır, her yöne çekilebilen bir tavır sergilemesi halkın gözünde istikrarsızlığa ve güvensizliğe yol açmaktadır. bundan en karlı çıkan da tabii ki akp yönetimidir.
Orduya karşı akp'yi savunmanın birinci aktörü konumuna indirgenmiş paşadır. Şu demokrasi çığlıkları biterse biz de rahat edeceğiz. Ne ara demokrat oldu bu akpliler onu anlayamadık ya neyse! Şablona göre demokrasi! Ne ala!
gül'e selam vererek gerekeni yapmış olan paşadır. herkesin birlik ve beraberlik için üzerine düşeni yapması gereken günlerde o büyük bir adım atmıştır.
ordumuz hala türk halkının en güvendiği kurumdur. umarım bu rüzgar kesintisiz eser de bu birbirimize ayar verme aşkından hepimiz kurtuluruz.
geniş omuzlu... duruşuyla, gülüşüyle insana güven veren paşamız... eşiyle yaptığı vals annemi ağlatmıştır. sıkı bir atatürkçüdür, kuleli mezunudur. onu gördükçe insan ülkesini seviyor. ona yüklenenler bilmiyor ki onun görevi hükümet sevmek, savunmak ve desteklemek değildir. ona kuleli'de öğretilen cumhuriyeti korumak, tehdit edene karşı canıyla siper de durmaktır. ona kulelide öğretilen ne bundan bir eksik nede fazladır. siz evinizde rahat uyurken onun o geniş omuzlarında taşıdığı bu yükün altında gizli gizli ağladığını sadece yıldızlar görür. o bu yüzden genel kurmay başkanıdır.
Doğum Yeri: istanbul
Bağlılığı: Türkiye Cumhuriyeti
Hizmet yılları: 1983-
Rütbesi: Orgeneral
Birimlerde: Avrupa Müttefik Kuvvetler Komutanlığı Yüksek Karargahı
Genelkurmay Personel Dairesi
Genelkurmay Harekat Başkanlığı
Kumanda ettiği: 77. Piyade Alayı (T.C.)
7. Kolordu (T.C.)
Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı
Birinci Ordu (T.C.)
Madalya: Üstün Hizmet Madalyası
Üstün Cesaret ve Feragat Madalyası
Şeref Madalyası
Silahlı Kuvvetler Şeref Nişanı (italya)
Silahlı Kuvvetler Üstün Liyakat Nişanı (ABD)
Silahlı Kuvvetler imtiyaz Nişanı (Pakistan) --(wikipedia alıntıdır)---
9 kasım 2005 günü Şemdinli de Umut Kitapevine bomba bırakıp kaçmaya çalışırken Şemdinli halkı tarafından suç üstü yakalanan Ali Kaya için tanırım iyi çocuktur şeklinde açıklama yapması
savcı tarafından, adil yargilamayi etkilemeye tesebbus olarak değerlendirmiş olan;
ve gelecekte genelkurmay başkanı olmasına kesin gözüyle bakılan bir kara kuvvetleri komutanı nın nasıl olurda tanıştıkları dönemde üst çavuş rütbesiyle orduda bulunan böyle birini bu kadar yakından tanımasına anlam veremediğimiz genelkurmay başkanıdır...
genelkurmay baskani olumasini engellemek amaciyla tezgahlanan semdinli komplosu ise yaramayan, su anda genelkurmay baskani olan durust ve caliskan insan.
kendisi ve başında olduğu kurum hakkında çok şeyi merak ediyorum.
istifa etmeyi düşünüp düşünmediğini merak ediyorum.
şehitlerimizi kendi başarısızlık hanesine yazıp yazmadığını merak ediyorum.
mehmetçiklerimizin şehadetinden sorumlu olduğunu düşünüp düşünmediğini merak ediyorum.
türkiye cumhuriyeti'nin seçilmiş başbakanına ve türkiye büyük millet meclisi'nin seçtiği cumhurbaşkanına karşı hazımsızlık göstermeyi nasıl bir "devlet terbiyesi" anlayışına ve mesleki ahlak algısına yerleştirdiğini merak ediyorum.
demokratik bir ülkede seçilmiş sivil iradeye darbe yapmak, muhtıra vermek hakkında ne düşündüğünü, bunun milli iradeye ve "milletin kayıtsız şartsız egemenliği"ne tecavüz anlamı taşıdığını kabul edip etmediğini merak ediyorum.
şemdinli davasından mahkum olan ali kaya'nın "iyi çocuk" olduğuna kamuoyunu temin etmeye çalışmanın hangi saikin eseri olduğunu merak ediyorum.
yaldızlı üniformalarla kokteyllerde devre birincileriyle dans etmenin ve kadeh tokuşturmanın "çağdaş türkiye"ye nasıl katkıda bulunacağını merak ediyorum.
korumaya and içtikleri "devrim yasaları"nın men etmesine rağmen "paşam" nidasından haz almanın ne ile, nasıl telif edildiğini merak ediyorum.
ankara'da genelkurmay binası ve karargahından etrafa emir ve talimat yağdırıp ve fakat terörün gemi azıya aldığı güneydoğuya karargah kurmamanın, komutanlık ve kurmaylık liyakatini tam da ihtiyaç hissedilen günlerde bizzat göstermemenin, orduları sevk ve idarenin başında bulunmamanın bir genelkurmay başkanı için ne anlama geldiğini merak ediyorum.
bütün bunlar yerine anlı şanlı ecnebi entelektüellere atıfla bezenmiş bir konuşma metni aracılığıyla türk entelijansiyası ile fikir tokuşturmanın nasıl bir lezzet sağladığını merak ediyorum.
laiklik gibi elle tutulamayan kavramlar sebebiyle sürekli sivil siyasi irade üzerinde demokles'in kılıcı gibi sallandırdıkları meydan okumalarının böylesi günlerde ne anlama geldiği, ne kadar önem arz ettiğini ve sahiplerine nasıl bir doyum sağladıklarını merak ediyorum.
muhatap olmaları halinde daha giriş/nizamiye kapısından yüzgeri ettikleri, edegeldikleri ve edecekleri, üniversitelere o şekilde girmelerine asla ve kat'a razı olmadıkları, herhangi bir "kamu kurumu"nda karşılaşmamak adına köşe kapmaca oynamalarına sebep olan (bkz: cumhurbaşkanı abdullah gül'ün eşiyle karşılaşmamak adına başvurulan tedbirler) başı örtülü anaların, bacıların evlatları, kardeşleri, abileri, nişanlıları, eşleri şehit düştüğünde o şehit yakınlarının yüzlerine nasıl baktıklarını merak ediyorum.
kendi tarihi varlığını m.ö 209'a kadar dayandıran, hz. isa'dan bile daha köklü, terörle mücadelede 27 seneyi arkasında bırakmış bir kurumun sanki terörle mücadelede hiç tecrübesi olmayan somali ordusuymuşcasına kayıplar vermesinin 1.dereceden ve müteselsil sorumlularında nasıl bir hisse veya teessüre sebep olduğunu merak ediyorum.
merak ediyorum, akşamları başlarını yastıklarına koyup rahat uyuyabiliyorlar mı?
daha sınırlarımızın içindeki teröristleri etkisiz hale getirememişken, o teröristlerin jandarma karakollarını basarak erlerimizi şehit edip ellerini kollarını sallaya sallaya kaçmalarına mani olamamışken dışarıdaki teröristleri hedef göstermenin nasıl bir askeri strateji olduğunu merak ediyorum.
her şeyden önemlisi ben ve benim gibi insanların merakını medeni ve tatminkar ölçüler içinde gidermeyi düşünüp düşünmediklerini merak ediyorum.
vakit gazetesi'nin hakkında "sorumlu hesap vermeli" manşeti attığı genelkurmay başkanı.
Sorumlu hesap vermeli!
Olur-olmaz yerde laiklik nutku atan, üniversiteye başörtüsü ile girilip-girilmemesi konusunda görüş açıklayan, Kutlu Doğum Haftasında ilahi okuyan çocuklar için bildiri yayınlayan Genelkurmay yetkililerinin Terörle mücadelede güvenlik zaafı mı var? sorusuna cevap vermesi isteniyor
1- Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt ve diğer komutanlar sınırötesi operasyon için izin istiyor. Ancak 13 askerimizin şehit olduğu Şırnak, sınırdan 50 km. içerde. Lice ise 250 km. içerde... Vatandaş soruyor: Teröristler bu kadar mesafeyi yürüyerek katederken, güvenlik güçlerimiz ne yapıyor?
2- 13 askerimizin şehit olduğu Gabar Dağı, 9 Haziran'dan bu yana güvenlik bölgesi... Buna rağmen PKK'lı teröristler buraya nasıl geldi ve nasıl pusu kurdu?..
3- Genelkurmay'ın 20 Eylül 2007 tarihli açıklamasında Şırnak'ın Kato Dağı'nda 40 teröristin çembere alındığı bildirilmişti. Bu 40 PKK'lı ne oldu?.. Öldürüldü mü, elden mi kaçırıldı?..
4- Terörle mücadele, niye 3-5 aylık askerlerle yürütülüyor da, Özel Harekât timleri kullanılmıyor?.. Özel Harekât timleri niye kaldırıldı?
Beytüşşebap ilçesinde 12 köylünün öldürülmesinden sonra önceki gün Şırnak Gabar Dağı'nda teröristlerce pusuya düşürülen birliğimizin 13 askerini şehit vermesi, bugün de Lice ve Şırnak'ta 2 erin şehit olması, güvenlik zaafiyetini gündeme getirdi.
Kendi sınırları içinde terörle mücadele edemeyen devlet yetkililerinin, sınırötesi operasyon talebi ciddi bulunmadı. Kamuoyu, güvenlik bölgesi ilan edilmesine ve teröristlerin çembere alındığı açıklanmasına rağmen, teröristlerin askerlerimizi nasıl şehit ettiğine yönelik açıklama bekliyor.
GÜVENLiK BÖLGESi iLAN EDiLMiŞTi
Şırnak'ta 13 askerin şehit olduğu alan Gabar Dağı 9 Haziran 2007 tarihinden beri güvenlik bölgesi sınıra 50 kilometre uzaklıkta bulunuyor.
1 erin şehit olduğu Lice ise sınıra 250 kilometre uzaklıkta bulunuyor. Kendi sınırında teröristlerin rahatça dolaşmasını güvenlik çemberine rağmen engelleyemeyen askerin Kuzey Irak'ta zorlanacağı belirtiliyor.
HANi 40 PKK'LI ÇEMBER ALTINA ALINMIŞTI?
Devletin ajansı Anadolu Ajansı (AA), 20 Eylül 2007 tarihinde, Genelkurmay Başkanlığı'nın güvenlikli bölge ilan ettiği Şırnak, Hakkâri ve Siirt kırsalında başlatılan sonbahar operasyonunda, Şırnak'ın Kato Dağı'nda yaklaşık 40 teröristin kıskaca alındığını açıklamıştı. 40 PKK'lının ne olduğu konusunda hiçbir bilgilendirme yapılmadı. Çember içinde açıklamalarına rağmen kaçtılar mı? Çemberi nasıl yardılar? Ele geçirildiler de, kamuoyuna mı açıklama yapılmadı? Yoksa 40 PKK'lı, askerlerimizi şehit edenler miydi?
en sağlam askerlerden biridir. ilkelere ve devletine fazlasıyla bağlıdır.
kendisi ve tutumu hakkında cevabını merak ettiğim tek bir soru cümlesi dahi yoktur.
vatanın bölmek isteyen hainlerin en çok korktuğu kişidir.bu sebeble her olayı kendisine bağlamaya çalışıp , asıl suçluyu gizlemeyi hedeflerler.
zamanında da kendisine komplo kurulmuştur ; çünkü genelkurmay başkanı olması , bir kısım insanın işine gelmeyecektir.
olmuştur gayet de iyi olmuştur.
hiçbir siyasi duruşu yoktur , taraf olduğu sadece vatanın bölünmez bütünlüğü , atatürk ilke ve inkilaplarıdır.
sizler doğuda çatışmayı çocuk oyuncağı zannediyorsunuz galiba.
ordu gidip amerika ile kuzey ırak konusunda antlaşma yapmamıştır. hatta bu satış antlaşması yüzünden eli kolu bağlanmıştır.
yakalanan teröristleri de mi görmezsiniz , ölenlerden haberiniz de mi olmaz?
kuzey ırak'a yapılacak operasyonun risklerinin ve sorumluğunun farkında olan başkandır. hatırlarsınız bir ara yaşar büyükanıt basına açıklama yapıp: "kuzey ırak'a yapılacak bir operasyon fayda getirir, hükümet bize tezkere ile yetki verirse gireriz." demişti. başbakan'da aynı günlerde çıkıp "asker bizden tezkere isterse tezkereyi veririz." demişti. her iki açıklamanın altında yatan asıl gerçek her ikisininde topu birbirne atıp sorumluluk almak istememesiydi, ülkeye gelecek yeni şehit haberlerinin sorumlusu olmak istemiyorlardı, lakin tsk yeri gelince biz hükümete bağlıyız, ondan tezkere gelmeden kafamıza göre hareket edemeyiz demesine rağmen iş siyasete gelince kimselere sormadan ve bağlı olmadan muhtıralar yayınlayabiliyor hükümete kafa tutabiliyor. çelişkiler burda bizde asker siyasette etkili olmak için askeri gücünü kullanmaktan geri durmuyor, ab birliği ile siyasete etkisi azalmaya başlayan tsk'nin yeniden ülke gündemine oturmasının tek sebebi pkk değildir.
kayıp verdiğimiz herhangi bir saldırıdan sonra hakkında hiçbir yorum yapılmamasının hakikaten çok ilginç olduğu türk silahlı kuvvetlerinin tepesindeki şahıs. yani operasyon bölgesinde teknik detayların nasıl olması gerektiğini belirlemedeki en yetkili kişi. türkiye cumhuriyeti sınırları dahilinde teröristlerce öldürülen her vatandaşımızdan sonra medyanın ve halkın muhattap alması gereken tek kişiyken kameraların nedense hiç uğramadığı kişi olmasını şaşkınlıkla izliyoruz. üzerine hiç lazım değilken 28 nisanda muhtıra verebiliyorken izin istemiyorsun da temizlemen gereken piç kuruları için mi izin istiyorsun sayın paşam??
ha bu arada tsk'yı eleştirenleri terorist ilan eden sevgili vatansever(!) mahluklar, aynı mantıkla hükümeti eleştirenlerin de vatan haini olması gerekmiyor mu??
edit: sakın buradan rte ve tayfasının hiç suçu yok swsiğim falan anlaşılmasın. akp'ye oy veren biri olarak kesinlikle terör konusunda başarılı bulmuyorum bu adamları.
kafanı calıstır biraz arkadasım. bırak ak partiye atıp tutmayı. ilkokul birinci sınıfta bile sınıfta bişe olsa gelip sınıf baskanına hesap soruyorlar. haa sen ordu basbakana mı bağlı diyorsun? o zaman ağızlarını acıp tek kelime söylemesinler basbakandan habersiz. siyasete karısmasınlar. böyle olmadıgına göre sehitlerin hesabı sorulmalıdır sayın genel kurmay baskanımızdan.
kendisi rami esnaf ve zannatkarlar derneğinin başkanı olduğu için terör kayıplarından sonra "çamur" atılmasını benim de çok yadırgadığım kişi. cık cık cık. tek suçlu cihan haspolatlı'dan sağ bek yapan zihniyette.
kim ne dersin, gerek gecen seferki 15 delikanlinin gerekse de bugünkü 16 sehit (16 tane yarilinin da büyük cogunlugunun agir oldugu düsünülerse artmasi muhtemel bu rakamin) ve 10 kayip askerin ordunun basindaki kisi olarak, sorumlusu kisidir.
tsk kuvvetleri dünyada baska hicbir ülkede görülmeyecek derecede otonomdur. kagit üzerinde basbakanliga baglidir, ama "laikligi korumak adina" bagli oldugu basbakan'a dahi gerekise posta koyar. üstelik emrindeki, demokratik kültürün sinirlarini bir hayli de zorlayan terörle mücadele yasasi geregi, yurt icinde ordusunun terör karsisinda istedigi gibi kullanma, yönetme ve yönlendirme yetkisine sahiptir. burdaki lafim, "canim, yürütmenin basindakilerden kendisine izin mi cikiyor ki o gerekeni yapsin" diyenleredir. hakkari'deki veya gabbar'daki catismalarda, herhangi bir kanun ve izin eksikligi söz konusu degildir. buralardaki kayiplar acikca göstermistir ki, tsk bu haliyle bu isi beceremiyor.
iste bütün bunlardan dolayi ölen bu körpecik, eminim ki cogu daha bir kizin dudagini dahi öpememis, tek derdi bir an evvel askerligini bitirse de nisanlisina, yavuklusuna veyahut taze kurdugu yuvasina dönse olan, gariban canlardan dolayi ilk ve en büyük sorumlu yasar büyükanit'tir. ama o sorumlugunun gösteren bir aciklama dahi yapamamistir. cumhuriyet resepsiyonlarinda halkin sectigi milletvekillerine tavir koymak, yillarin gelenegini bir kenara koyup "cumhurbakanim" yerine "cumhurbaskani" deme cüretini göstermek, cani sikildiginda sivillere "sözde degil özde laiklik" diye aba altindan sopa göstermek gibi islerle daha cok mesgul pasa ve emrindekiler. normalde esas kendi is sahasi icerisinde olanlarla ise cok fazla sorumluluk sergilemiyorlar nedense?
hep söylerim paşam. kuyruk acısı bu, bir şeye benzemez. adamı 2 saatte terörist bile yapar. bugün sizin sorumlu olduğunuz kurum, dolayısıyla türk milleti 17 şehit vermiş. siz lavuklarla muhatap oluyorsunuz.
kuyruk acısına bak; "muhtıra verdi, siyaset yaptı. bik bik bik"
dürrükler. bugün tartışılması gereken konu, bunun muhtıra vermesi mi olmalıydı. sonra da, bana terörist dedin diye kızarsınız.
kendisi ve emrindeki ve cevresindeki bir grup kemalist elit ile ülkeyi kendilerinden baska kimseye birakmamaya kararli olan asker. o yüzden, kahramanmaras'in göksun ilcesinin kanlikavak köyündeki sehit cesur ayar'in ölümü üzerinde zerre kadar sorumluluk tasimazlar. kimse bilmez cesur ayar'i. ne büyükanit, ne de o varken biz rahatlikla yasayabiliriz diyen sehirli apartman bebesi kemalist yavrucaklar. halbuki cesur onlarin varligi ve bekasi icin mi ölmüstür. cesur ne bilirdi, kemalizmi, türkiye cumhuriyetini alip götürmeye calisanlari filan. onun tek derdi vardi, askerligi bitirip, askere gitmeden önce henüz acitigi tüp dükkaninin basina yeniden gecmek ve yine askere gelmeden önce ben askerdeyken baskasina gelin gitmesin diye apar topar nisanlandigi sevdigine kavusmak. cesurlar ölür, yasar büyükanit ve onun yanindakiler elinde viski kadehiyle resepsiyonlarda sivil siyasetcilere firca atar.
sen abd'nin ağzından çıkacak laflara bakan, onların tavsiyelerini dinleyen, onlara şirin gözükmeye çalışan, her terör olayı sonrası soğukkanlılığa davet eden a.k. partisine oy vereceksin ondan sonra da yüreği kan ağlayan dağ gibi bir komutana dil uzatacaksın. yok ya!
şu an kendi evlatlarını kaybettiği için şehit anaları ile birlikte yüreği en fazla sızlayan komutandır. siz bakmayın buradan ağzından salyalar akıp saldıran ne idiğü belirsizlere. zavallıdır bunlar, ideolojileri namuslarının bile önünde olan zavallılardır zira vatan namustur. bunlar askerliğini bile yapmamışlardır muhtemelen mümkün olduğunca da erteletmek için çabalarlar, çatışma, tuzak nedir amerikan filmlerinde gördükleri kadardır. sen nereden bilirsin sana, anası tarafından teslim edilen vatan evladının bırak şehit olmasını , burnu kanasa verdiği sorumluluk duygusunu.çok sıktı, çok sıkıntı verdi artık bu klavye kahramanları, kahramanlıkları. sıcak evinde otur anan yemeğini, baban harçlığını versin, sen klavyeden bu ülke için 40 yıldır oradan, buraya tayin olmuş, ailesinden uzak yaşamış askere, komutana laf uzat, hadi uza derler adama..
