uçlu kurşun kalemlere -bunun başka bi adı olmalı yahu uçlu kalem nedir- uç takviyesini kalemin ucundan içeriye ittirmek sureti ile ucun kırılmaması için özen göstererek ince bir çalışma ile yapanlar daha garantici insanlardır, problem çözme becerileri daha gelişmiştir, oysa kalemin üst kısmındaki kapağını çıkarıp uçları tepesinden boca edenler daha bir "koy götüne gitsinci" ve ufak zevkler peşinde koşmayan düz adamlardır.
tespite gel peeh. bi de rotringciler ile tombocular var onu da sonra yazalım.
pedallı çöp tenekesi kadar büyük bir buluş daha yoktur. diyelim iki elin de dolu. bir elinde çöp, diğerinde kahve fincanı var. çöpü çöp kutusuna nasıl atacaksın? basıyorsun pedala, hooop kapak kalkıyor. iphone, plazma filan hikaye.
bir de araba güneşlikleri var. hani önde oluyor. güneş karşıdan vurunca aşağı indiriyorsun. diyelim güneş kapı tarafından geliyor, güneşliği, iç kısımdaki mandaldan kurtarıp yana çekiyorsun. mis gibi gölge.
sabahleyin okula,işe veya başka bir yere gitmek sebebiyle çok erken bir saatte uyandığınızda, hava da karanlıksa hala ve uykusuzsanız oldukça, işte böyle bir atmosferin vücuda geldiği kimi zamanlarda yataktan doğrulduktan sonra bir katatoni çöker üzerinize. kıpırdaymazsınız kısa bir süre, gözler açık lakin beden uykunun tahakkümü altındadır hala. boş gözlerle ve boş bir zihinle -haydi açık konuşayım eblekçe- amaçsız, hedefsiz bir kilitlenme anı yaşarsınız. halıya, çalışma masasına, avizeye odaklanmış vaziyette zilleri henüz yeni çalmış olan uzun ve yorucu bir güne başlamadan hemen önce zihnin şalterlerini kaldırmadan yaptığı son bir temizlik anı, starttan önceki son hazırlıklar gibi. tüm gün çöreklenecek olan sıkıntıdan anlık, saniyelik bir kaçış. istemsizce, kendiliğinden oluşan bir güne başlamamak arzusunun somutlaşmış hali. gözler sertçe kırpılıp kafa hafifçe sağa sola sallanarak silkindikten sonra oturduğunuz yataktan kalktığınız ana kadar geçen o kısacık zaman diliminde, o dünya ile bağlarınızın tamamen koptuğu uyanık uyku halinde kalsa ya insan arada sırada gündelik yaşam içinde de. aynen öyle dünyadan bi haber bir bebeğin zihni kadar boş olsa ya arada zihnimiz, hiçbir şey hissetmesek sonsuz ve sınırsız bir boşluk kaplasa ya arzu ettiğimizde beynimizi. işte o dünyanın sırrına az önce mazhar olmuş ve bu sebeple idraki durmuş, zihni işlemez olmuş, şaşkınlığı tonlarca ölü toprağını üzerine boca edip aptal etmiş gibi sizi güne başlamadan hemen önceki o son saniye gün içinde de tekrarlasa, bu kısacık esler daha çekilebilir kılabilir sanki yaşamı he. ya da ben hala atamadım o mallaşma anını üzerimden, ayılamadım henüz ondan da olabilir tabi.
sabahın altısında yaşanan kilitlenmenin hemen akabinde, bu sabah
hayatımın zil sesine göre koşullanmış olması !
ilkokulda, ortaokulda, lisede, üniversitede, öğrenim ve iş hayatımın tamamen zillere bağlı olması.
sabah uyanmak için saatin çalması, 5 dakika sonra telefon alarmının çalması, konuşurken zilin çalması, yemek yerken zilin çalması, kafanızı kurcalayan yüzlerce şey arasında kendinize vakit ayırma noktasındayken zilin çalması, nefes alırken zilin çalması, nefes verirken zilin çalması, öğrenci zili, öğretmen zili. zil, zil, zil...
insanlar sizi hep içi güzel resimlerle dolu bir atölye gibi görüyor ve boya kokularına önceden hayranken sonra başları ağrıyorsa, her gidenin ardından bir resminiz daha eksiliyorsa onları atölyenize sokmayın !
yolda giderken aklına, etkisinde kaldığın bir insan geldiyse ve arkadaşının o sırada anlattığıyla ilgilenmiyosan bil ki kafanı arkaya doğru çevirdiğin an o kişiyi göreceksin.
youtube da şuan da izlenen videolar kısmında her seferinde mutlaka en az bir türk videosu gözükür. ayrıca gecenin ilerleyen saatlerine doğru japon seksi kızların videolarının izlenme oranıda artar.
(1 aralık 2007 - gece mal mal internette gezinirken)