paranız olsa hevesiniz, hevesiniz olsa paranız olmaz ( atilla ilhan )
beğenip ve paraya kıyıp aldığınız pahalı gömlek birkaç gün sonra indirime girer.
iki bankamatik sırasından sizin girdiğinizdekinde aceleniz varsa mutlaka bir adam bankamatiği kullanmayı bilmez ve uzun süre beklersiniz.
hayat boyu size ve yakınlarınıza piyangodan büyük ikramiye çıkmaz.
"maçın üçte ikilik kısmı geride kaldı" demek için sinsice 60.dakikanın gelmesini kollayan spiker kendini klişelere adamış, "böyle gelmiş böyle giderci"dir. birisi de çıkıp 75. dakikada maçın altıda beşi geride kalsın desin onu baş tacı edelim, pamuklara sarmalayıp saralım, ne bedel isteyelim ne hesap soralım. öhm...
sıkıntıya boğulan bir maçta saçmalıklar silsilesi beyinde deveran ederken
yabancısı olunan bir yerleşim birimindeki lokantanın masalarında mönü görememek genelde büyük sürprizlerle sonuçlanan hadiselerin miladıdır. misal, istanbul'un en kral yerinde karşılaşabileceğiniz bir adisyonun tıpkısının aynısını bu götten lokantanın götten garsonunun elinde görebilirsiniz. kesinlikle pes edip teslim olmayın. baskın bir itiraz sonrası %20 gibi bir indirim yapacaklardır. tabi adamına bağlı. işin sonunda dayak da olabilir.
zaman zaman her erkeğin aklına gelen bir sorudur; "nereye kadar?"
tamam, her erkek karı kız peşinden koşmakla hayatının önemli bir bölümünü geçirir *. ama kız kovalarken de bi ölçü olmalıdır. kriter nedir, sınır ne olmalıdır? en fazla ne kadar çirkin bir kızla birlikte olunabilir? yoksa "kör hesabı" tuttuğunu öpmeli midir?
bana sorarsanız ölçü şudur *, "öpüşemeyeceğin bir kızla birlikte olma". *
uyurken sicakladiginizda kolunuzu yastiginizin altina sokarak serinlemeniz yasamsal bir tespittir.
"cingene oynamaya kalkarsa ya davul patlarmis ya zurna catlarmis" hesabi , bir organizasyon yaptiginizda islerin istediginiz gibi yurumemesi , illa bir dandiriklik cikmasidir.
"insanoglu unutan yaratiktir" hesabi , sabaha bile sag cikip cikmayacagini bilmezken herkesle dalasir , didisir , cok kalp kirar.
tespit: ben de bu deniz yıldızlarında hep tanrısal bi güzellik bulurdum. tıpkı bazı kızlarda bulduğum gibi. evet bazı kızları deniz yıldızlarına benzetiyorum. onlar da güneşin altında yatarken çok güzel görünüyorlar, ama beyinleri yok.
kadinlar mekan ve zaman gozetmeden hemcinslerini muhakkak gozle suzer. suzme suresi hemcinsin guzelligine ve ya uzerindeki kiyafetlere gore degi$ir. hemsins ciplak ise suzme surecinin yegane amaci bir kusur bulmak uzere hedeflenmi$tir.
(kadinlar hamami-bursa 2007)
başlık formatına mugayir olacak ama ender emiroğlu'ndan hayata dair bir kaç ufak not. şiiri düz yazı formatına sokup kendisinden affımı istiyorum.
varlık sorunu vardır ve özgüven meselesi asıldır. yalan, aşkla seviştiğimiz yalandır
çünkü arzu da beden de birinin içine girmek de hayvancadır.
...
sen gidersen bu şehir yanar ben batarım dediğimiz bütün aşklar, biraz kan biraz talan biraz tüy ve çokca da yalandır. geriye deliler gibi sikiştiğimiz çığlık çığlığa geceler kalır.
...
aşk olsa olsa bir sanrı dostluk da arkadaşlık da zamana karşı bir rüyâ. sonuçta beden sancılarıyla tek başınadır. yol uzun oyun zor kuralları katıdır. yalan, kahkahalar masal, neşe sanal, ömürboyu mutluluk küllîyen yalandır
insan
itaat eden bir hayvandır
ve güç dengesi asıldır.
lafalimpics olimpiyatlarında hiç gerçek kötüleri tutmamış ve sebatla ya scooby doların ya da yogilerin peşinden gitmiş çocuklar büyüyünce hayatta tutunamaz, derbeder olurlar. sadık bir yogi taraftarı olmama rağmen içten içe daima gerçek kötüleri de destekleyen ben, daima gıpta ile bakmıştım oysa hep ama hep tuttukları takımın kazanmasını isteyenlere ve bu uğurda yüksek bir kararlılık gösterenlere. tamam hayatımın hiçbir evresinde hiçbir hususta kati bir kararlılık gösteremedim ama şimdi pişman değilim. çünkü gördüm ki hiç gerçek kötüleri tutmamış çocuklar hayat gailesi içinde bir o yana bir bu yana savrulup bir baltaya sap olamamışlardır. en ufak bir engelde yıkılmış, en ufak bir pürüzde yerle bir olmuşladır. gerçek kötüler insan doğasının aynasıdır, gerçek kötüler pür saflığı, kusursuzluğu, daimi iyiliği temsil eden yogiler ve scooby dolara nazaran çok daha fazla insan denilen merete ve onun kötücül doğasına yakındır. her neyse zaten scooby doların köpeğinin kolu, bacağı, boyu uzarken birşey demiyolardı da kötüler ufak bir kopillik yapınca tiriviri ediyolardı, en çok da buna bozuluyordum. gerçek kötülere sempati duymayan çocuk komşunun bahçesinden erik de çalmaz, zillere de basıp kaçmaz, öğlen uykusunda evden gizlice tüyüp maç da oynamaz. mına koyduğumun çocuğu seni anca baban top alsın o sayede oyuna dahil ol, sonra annen yemeğe çağırınca da "top benim" de siktir ol git, maç yarım kalsın. saklambaçta ebenin tam arkasında sinsice durup sayması bitince saniyesinde sobelememiştir de bu hiç eminim. göt seni.
iyi şutun gol getirmesi şutu çekenden bağımsız olarak kalecinin o anki performansıyla alakalıdır.
bu durumu şöyle denklemlersek;
iyi şut: x, kalecinin performansı: y, gol: z
x-y=z
sonuç olarak futbolun aslında matematikle iç içe olduğu sonucuna ulaşabiliriz ki bu da senelerce matematikten kalmış olan benim hiç işime gelmez. evet.