Para,kariyer,mevki,am-göt-meme peşinde bir ömrü harcamak değildir yaşamak, hiç bir şey yapmasan bile yaptığın her şeyden keyif almak.nefes almak değildir yaşamak, aldığın nefesi hissetmektir.
Yaşamak, aşk gibidir yaşamak. Varlığı ve yokluğu tartışılan. Üzerine teoriler kurulan. Bazısı der yaşamak tesadüftür. Hayvanlığın son aşaması insanlıktır der. Bazıları seraptır der koskoca yaşamaya. Aşk da öyle dokunmanın son haddi aşktır, derler. Bazıları için koskoca bir yalandır aşk. Delilik… budalalık.. hepsi aşk içerisinde yer bulmuştur. Ve hatta yaşamanın ilk şartı da olmuştur aşk!. Gerçek yaşamdı, gerçekten aşık olabilmek, buna ilahi aşk dendi.
Oysa ilahi olmayan aşk olabilir miydi? En-el hak diyen hallaç-ı Mansur’a göre… ve ayrı olabilir miydi tabiat gerçek özünden!.
Ve insanlar aşktan aldığı ilhamla türedi. Bir bedenden bin beden oluştu. Taşlar ağaçlar birbirine karıştı.. o sonsuz gücün sayesinde. ‘’Alâk’’tan ruhumuz koskoca bir bedene serpildi. Olan bitenden habersiz.. aşkı öğrendik yani yaşamayı öğrendik.
Ağlamayı öğrendik.. konuşmayı… gülmeyi… sorumluluk almayı!... her şeyi ama her şeyi belleğimiz kavradı… bir aşkla, öğrenme aşkıyla.
Mazoşist olduk acıda bulduk hayatı ve bu acı belki aşkın acısıydı.
Ve en büyük şairimiz haykırdı dünyada tek gerçeğin aşk olduğunu.
Mecnunlar düştü çöllere, Tahirlere idam fermanı yazıldı… ve onlarca genç fidan (ülkücü şehitler) ıslattı vatan toprağını. Din ve vatan aşkıyla.
…
işte şimdi yaşamayı para sananlar yaşlandılar… anladılar ya artık!.. iktidar kalemleri! Bir gün elbet toprak olacağını…
‘’iyi ki’’’ lerin ve ‘’keşke’’ lerin hesabına düştüler! Onlar için hayat sadece iyi ki ve keşkelerden ibaretti. Onların taptığına tapanlar için de öyle olacak.
“SOFRAYA YÜRÜR GiBi SEHPAYA YÜRÜYEMEYENLER DAVA ADAMI OLAMAZLAR!”
Merhum Osman YÜKSEL SERDENGEÇTi
herkesin doğru sanarak yapmaya çalıştığı şey.
kim bilebilir...
belkide en doğru sandığımız şeylerin bile yanlış çıkması gibi "yaşamak" da yanlış çıkabilir... ölmeden bilemeyiz... belki de ölsek bile bilemeyiz.
nefes almak falan değildir. değildir işte. unutulduğunu anladığında yaşamanda durur. yaşamış gibi yapar yaşayamazsın. en sevdiğin tarafından unutulduğunu düşlesene hele sen bi. suratına bakılmadan geçilip gidilmesini hayal et. telefonunun günlerce susmasını. biraz daha çalmazsa titremeyi unutucak la bu dediğin zamanların olduğunu düşle. evin çatı katında olsun çok yağmur yağsın yardıma çağıracak kimsen kalmasın. tek olduğunu farz et... ya da onu unut. çok kızardı değil mi? pişman olup gidemeyeceğin bir o olduğunu bilmek kadar kötüsü yok sanırım. 'o' ların sizi unutmasına izin vermeden yaşamanıza bakın. unutulunca nefes alıp vermenin pek bir değeri kalmıyor da..
ne olduğu kişiye bağlı olarak değişebilecek konudur.ama yaşamayı becerememek;, kimseyi, özellikle çocukları ve hayvanları sevememektir. çünkü yaşamın en saf halinin yansımasını es geçmektir.
kurunun karşıtı ve her yıl almış olduğumuz "yaş" isim kökünden gelir ve
düşünmek anlamı olan "ö(mek)" kökünden gelen 'ölmek' fiili olmazsa hiç bir işe yaramayacak olan fiilimizdir.
Güzeldir, ama malesef sonu vardır.