Fırat Tanış'ın mor rüyalar albümünde, favorim olan şarkılardan biri. "yalnızlık, yağmur olmuş, akıyor damlarına kentin ve sen böyle bir ölüm düşünmedin"
yaşamın kaynağıdır.
bu tanım kısmıydı.
gelelim hatırasına:
ilkokul üçüncü sınıftayım kanka. sınıfta sessiz ve kendi haline bembeyaz tenli kıvırcık saçlı, yeşil gözlü bir kız, adı sevim.
- sevim nasılsın?
- sevim silgini alabilir miyim?
- sevim kalemtraşın var mı?
- sevim ne güzel yakalığın var falan.
ergenler bilmez o zamanlar siyah önlük ve beyaz yakalık var.
kızlarınki dantelli olur.
dantel kıza yakışıyor be. (yakalıktan bahsediyorum.)*
sevim şöyle, sevim böyle ve birinci sınıftan beri
ben sevim 'e tutkun.
sevim ders dinliyor, not alıyor, tahtadakileri defterine yazıyor.
ben sevim'e bakıyorum.
ben de başarılıyım. ama ne yaparsam yapayım kızın ilgisini çekemiyorum.
sevim cam kenarı tarafındaki sırada oturuyor. yine bir gün o na bakarken, gözüm camdan dışarıya kaydı. yağmur başlıyor. ona bakmaya biraz ara verip yağmuru izliyorum. derken zil çalmasıyla kendime geldim. baktım sevim yok. aman yarabbim! farkettim ki şemsiyesini sıranın altında unutmuş. işte dedim oğlum fırsat bu fırsat. kaptım şemsiyeyi arkasından koşup ona yetiştireceğim ve ıslanmadan evine gideceği için bana teşekkür edecek.
okul merdivenlerini koşarak indim ama sevim yok. gitmiş. bir teşekkür alacağım ve o bile bana yetecek derken şemsiye elimde kaldı. evini de bilmiyorum ki götürsem, kapıda versem belki küçük bir öpücük alacağım yanağıma. adaletini sikeyim dünya. daha o yaşta bir çocuğa bu kadar büyük bir hayal kırıklığı yaşatırlır mı? üstelik o panikle ben de çantamı sırada unutmuşum. hem çantamı alırım hem de kızın şemsiyesini sırasına koyarım ve başka bir fırsat beklerim diye düşünerek merdivenleri yukarı çıkmaya başladım.
merdivenlerin bitmesine üç beş basamak kala kafamı kaldırdım ki karşımda sevim.
hem de elinde benim çantam.
onun elinde benim çantam benim elimde onun şemsiyesi.
+ birnumara çantanı unutmuşsun.
dedi.
- sende şemsiyeni unutmuşsun dedim.
bana attığı o güzel gülümsemeyi hayatım boyunca unutamadım.
neyse efendim, aynı anda teşekkür edecektik ki o benim ben onun sözünü kesmemek için yine aynı anda sustuk.
15 20 saniye duraklamadan sonra toparladım kendimi.
al şemsiyeni ver çantamı dedim.
ulan geri zekalı ben! ne biçim cümle o? küsen çocukların aptalca kurduğu cümleye benziyor.
tamam diyerek aldı ve sonra dedi ki;
bugün gonca babasıyla eve gidecek ve ben yalnız gitmek istemiyorum eve. gonca bunun en yakın arkadaşı. ama ''uff ağlıyo kız şu an geri zekalı'' tarzında değil tabi ki.
yok artık dedim. tabi ki içimden dedim.*
ulan bir teşekkür almak bile bana yetecekken onunla eve kadar yürüyeceğim.
işte o anki heyecanı sanırım bir daha, trabzonspor şampiyon olursa hissederim.
hemen toparladım kendimi çantamı aldım ve dedim ki;
ben seni eve götürürüm.
o anki gurur da anlatılmaz. zaten anlatmaya kalksam, bu entry bitmez.
yağmur yağıyor, şemsiyesini elinden aldım ve açtım. başladık yürümeye...
yol boyu aklımda üç kelimelik bir cümle '' sevim senden hoşlanıyorum''
ama diyemiyorum.
okul, hoca, gonca, dersler derken eve yaklaşmışız. bu sokak bizim sokak dedi.
tahminen 600 metrelik bir yol okul ile onun evi arasındaki. ama bana 5 adımdan uzun gelmedi. sevim dedim;
sen akıllı ve zeki bir kızsın. nasıl olur da şemsiyeni unutursun bu yağmurda diye sordum.
'' ben şemsiyemi unutmadım ki , askıdan paltomu aldım ve arkamı döndüm bir baktım sen benim şemsiyemi aldın koşarak çıktın. ben de baktım senin çantan sıranın üstünde ben de onu aldım.''
işte o an ki rezil oluşumu da kelimelerle anlatamam.
ulan aynı anda kaç tane anlatılamaz duygu yaşadığımı bilmiyorum.*
neyse efendim, evine bıraktım, teşekkürü aldım ve koyuldum evimin yoluna.
sonuçta istediğimi başardım.
ertesi gün akşama kadar utancımdan bakamadım. son ders öncesi gonca yanıma geldi ve dedi ki,
sevim senden hoşlanıyor ve dün için şana tekrar çok teşekkür ediyor.
ah sevim ah! bunu kendin söylesene. ben de dünyanın en mutlu çocuğu olayım.
okul bitene kadar sevim ile ben tek kelime konuşmadık.
gonca benden ona, ondan bana taşıdı cümlelerimizi.
sonuçta birbirimizden hoşlanıyorduk.
o yağmur, hayatımın belki de ilk fırsatını sunmuştu bana. yağmur sayesinde farklı bir sürü duygular yaşamıştım ve o dönemde hayatım değişmişti.
sonra biz ailece başka bir ile taşınınca, sevim orada ama hep aklımda kaldı.
ve o günden beri ne zaman yağmur yağsa, sanki hayatımda bir şeyler değişecek gibi hissediyorum.
her yağmurda aklıma gelirsin sevim.
inşallah dünyanın en mutlu insanlarından biri sensin.
bu olayın üzerinden yıllar geçti ama halen daha her yağmur yağdığında aynı hisse kapılıyorum.
yıllardır bir şey değişmemiş olsa bile.