cem adrian'ın iç burkan şarkısıdır ki durmak bilmeyen gözyaşlarına sebep olur.
...
Daha hızlı yağmur
Yağ hadi yağmur
Ağlar gibi yağmur
Vur yüzüme vur yüzüme yağmur
Çok kızdın çok kızdın çok kızdın yağmur
Kaybedecek neyim kaldı ne kaldı yağmur
Vur yüzüme hadi vur yüzüme
Yağmur...
...
Islaklığı sanadır ahımın, efgahımın
içimde hicranınla tutuşuyor nağmeler
Sendendir eskimeyen cevheri efkarımın
Nazarın ok misali karanlıkları deler
Bu değirmen seninle dönüyor; ahenk senin
Renkleri birbirinden ayıran mihenk senin
Bir hüzün ülkesine gömülüp kaldı adım
Kapanıyor yüzüme aralanan kapılar
Sana hicret eden bir Kureyş de ben olsaydım
Yağmur, sayrılığıma seninle derman düştü
Beynimin merkezine ölümsüz ferman düştü
Silindi hayalimden bütün efsunu ömrün
Bir dönüm noktasında aklıma Rahman düştü
Nefsinle yeniden çizilecek desenler
Çehreler yepyeni bir degişim geçirecek
Aydınlığa nurunla kavuşacak mahzenler
Anneler çocuklara hep seni içirecek
Yağmur, seninle biter susuzluğu evrenin
Sana mü'mindir sema; sana muhtaçtır zemin
Damar damar seninle, hep seninle dolsaydım
Batılı yıkmak için kuşandığın kılıcın
Kabzasında bir dirhem gümüş de ben olsaydım
Kardeşler arasında heyhat, su-i zan düştü
Zedelendi sağduyu; körleşen iz'an düştü
Şarrkısıyla yaşadık yıllar yılı baharın
insanlık bahçemize sensizlik hazan düştü
Yağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım
Çölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydım
Dokunduğun küçük bir nakiş da ben olsaydım
Sana sırılsıklam bir bakiş da ben olsaydım
Uğrunda koparılan bir baş da ben olsaydım
Bahira'dan süzülen bir yaş da ben olsaydım
Okşadığın bir parça kumaş da ben olsaydım
Senin için görülen bir düş de ben olsaydım
Yeryüzünde seni bir görmüş de ben olsaydım
Senin visalinle bir gülmüş de ben olsaydım
Sana hicret eden bir Kureyş de ben olsaydım
Damar damar seninle, hep seninle dolsaydım
Batılı yıkmak için kuşandığın kılıcın
Kabzasında bir dirhem gümüş de ben olsaydım
adım adım geçer zaman , biter günüm..
ben nerdeyim?
yavaş yavaş batar güneş , hava soğuk...
sen nerdesin?
yağmur...
yağmur diner...
tanım: gökhan kırdar'ın haziran gecesi gibi gerzek bir diziye vererek kimseye değil kendisine hakaret ettiği muhteşem şarkıdır. akşam oluşlarında çalası...
Uyu! Gözlerinde renksiz bir perde,
Bir parça uzaklaş kederlerinden.
Bir ruh gülümsüyor gibi derinden,
Mehtabın ördüğü saatler nerde?
Varsın bahçelerde rüzgar gezinsin,
Yağmur ince ince toprağa sinsin,
Bir başka alemden gelmiş gibisin,
Dalmış gözlerinle pencerelerde.
ruh haline göre huzur ile hüzün arasında seçim yapılan yağıştır. insan bir şeylere inanmak isterse en çok bu anlarda inanırmış gibi geliyor bana. çünkü yağmur, biraz ağır bir söylemle insanın ruhunu su yüzüne çıkarıyor usulca. alınan kararlar, düşünülen şeyler çok daha gerçek oluyor sanki.