yazlik sinemalardan insan manzaralari

entry2 galeri0
    ?.
  1. beni bu yazlık sinemalar mahvetti.

    sıpanın üç beş boy büyüğü minvalinde bir yaşa gelmeme rağmen gerek coğrafi konumum, gerek zamanın aşımı gibi sebeplerle müdahili olamadığım için hep hayıflandığım mekanlardır yazlık sinemalar ve oradan manzaralardır başlığın aslında demek istediği. bir hayıflanmak gelirdi ki ,sorma gitsin. hayır, hayıflan hayıflan nereye kadar? ortaköy zübeyde hanım kız meslek lisesine kadarmış. "büyükşehir çalışıyor da ben çalışmaz mıyım" diyerek beşiktaş kentini o aktiviteden şu aktiviteye koşturan bel. baş. ismailiso ünalüno (biraz da uzatma yapalım, kısaltma kısaltma nereye kadar? zübeyde hanım kız meslek lisesine kadar, yo yo o başkaydı) sağolsun, yaz akşamlarını şenlendirmek için iyi niyetli bir gayrete girmiş. beşiktaşın çeşitli semtlerinde konserler, söyleşiler düzenlemiş. yazlık sinemalarda film gösterimi an itibari ile ilintili olduğum husus.

    annem de istanbul'a teşrif etmiş idiler. anne dedim akşama sana sürprizim var. neden sonra akşam oldu.hüzünlendim ben yine. anne dedim gidelim hadi nostaljik bir akşam yaşamaya. ama nasıl bir heyecan var içimde anlatabilirim. ali sami yen stadına ilk gittiğim günkünden biraz az, yüz metre ilerden kestiğim kızın bana baktığını zannettim dakikadakinden biraz fazla. ortalarda bi yerde yani. yılların ezikliğini gidereyeceğim ne de olsa... serin bir yaz akşamı var istanbulda. moralim bozuk değil cereyan da kesik değil hele bir de yazlık sinema var ya , çok gazık...çok gazız. heyecan bi yerde. öyle bi heyecan ki, gösterimdeki filmin beyaz melek adlı bir mahsun kırmızıgülzıptırması olduğunun bile önemi yok. yok o değil filmi daha önce izlemişliğim de var. evet maalesef sinemada. annem vardı yanımda yine. evci iznine çıkmış bi askerdim. annem türkfilmisever biri olduğu için kıramadık tabi. içim ağlar dışım mahsun kırmızıgüler artık dedik girdik filme. sakin olmaya çalışmanın dayanılmaz ağırlığını o gün orada yaşadım. çaktırmadım ama. annemiz istemiş bu filme gitmeyi zevzekliğin lüzumu hiç yok. neyse demem şu yani, o denli bi yara açmış ki içimde , her şeyi göze aldım. yeter ki o ambiansı koklayım. torunları etrafa topladığımda ileride, "bizim zamanımızda yazlık sinemalar vardı" mavrasını kese kese bi hal olayım.bi çekirdek çıtlayım - bu arada iki gündür açık çekirdek mi alsam yoksa her daim çıtır olduğunu iddia eden ve bu da yetmezmiş gibi sağlıklı ambalaj argümanını gözümüze sokan bir markayı mı tercih etsem diye düşünmekten bitap düşmüştüm. zor bir karar eşiğindeydim . biraz daha düşünmek istedim.öteledim bu alışverişi...

    ve yola çıktık. takriben 15 dakika filan var filme. yavaştan yürüyoruz. sokakta koşan bir teyze ve ellerinde çekirdekler, görürsem bir gün şaşırırdım. ki şaşırdım.ve teyzeydi. koşmamalıydı. koşan insanlara teyze denebilir miydi? böyle özel bir günde kafamı böyle şeylerle meşgul etmesem iyi olurdu. boşverdim. anneme dedim; bak kesin filme gidiyor görürsün.

    -hayıflanmanın son durağına geldik mi acep?

    ve işte aslında sinema olmasa da, o an için gayet sinema hüviyetine büründürülmüş zübeyde hanım kız meslek lisesi bahçesi. haydi kızlar yazlık sinemaya slogan olmuş sanki. ortam teyze, çocuk ve kızlardan mütevellit. genç sayılabilecek yaş aralığındaki nerdeyse tek erkek olmanın tüm güzelliğini yaşıyorum. "eskiden biz yazlık sinemalara tiril tiril ,iki dirhem bi çekirdek - çekirdek mi daha çekirdek almadık lan, olamaz - giderdik torun " cümlesini riyasızca sarfedeyim diye iyi de giyinmişim bi de ...aman allahım bu nası bi güzellik. yaşı yaşıma boyu olmasa da suyu suyuma denk hatunların ortamda kesebileceği tek erkek ben olduğum için nasıl da kesiyolar beni. yalnız 3.dakka sonunda götüm kalktı. ağır takılmaya başladım. şimdi anladım hatuninsanlarının umarsız tavırlarını. 4.dakikanın ortalarına doğru amaan dedim bırak lan saçmalamayı, tadını çıkar. bıraktım satışı ağırdan gerçekleştirmeyi. sürümden kazanmak şiarım olsun dedim.ona buna mavi boncuk dağıttım.o baktı ben baktım. yanındaki baktı yetinmedim ona da baktım. hayır abaza filan değillim. göz tiryakisiyim. aha biri daha kesiyo. aman kaçırmamalıyım. iki dirhem bir çekirdek ve mesudum. çekirdek? açık mı kapalı mı yanında sarı mı siyah mı yoksa gazoz mu? bu denli kararsız olmak beni bigün öldürür mü? şu kız mı daha güzel yoksa yanında oturan hani şu memleketten gelen kaynının kızkardeşiymişçesine bakan kız mı? valla bilemiyorum...

    -anne, sen otur burda..ben çekirdek alıp geliyorum. içecek ne aliim?
    -içmem ben oğlum ..
    -ya iç işte anne ya
    -su al ozman...

    tamam içecek olayı çözüldü. su aktı yolunu buldu.ya çekirdek? girdim bakkal mı desem büfe mi desem tadındaki baküfe'ye... çekirdek istiyorum dedim. topu ona attım. evet artık bütün mesuliyet ondaydı. umarım sabri sarıoğlu ile bi akrabalığı yoktur ya da aynı mahallede top koşturup da futbolundan etkilendiği bir insan değildir diye çekirdek duası ettim..eaaahhh yeter artık be. bitsin bu işkence. baküfe sahibi dayımıdesemamcamıdesem tadındaki adam, iyi bi orta yaptı..eee gol getirmesi lazımdı...

    -açık yok.kapalı verem mi?
    -verem oldum..ver abi dayı ,ver amca.yaşa sen...

    görev tehlikeliydi ama başarı ile tamamlandı..haşikioları da poşetin derinliğine gömdüm. geri döndüm sinemaya,yazlık sinemaya,cennet sinemasına. bizim zamanımızda yazlık sinemalar vardı insanlarından biri olmaya.

    güzel yer seçmiştim. hemen arkamızda 23-24 yaşlarında iki kız, önümüzde keza iki kız 2 de bıdıbıdılayan velet, sol yanımızda yine kesişim temaslarına uygun yaşlarda birkaç hatun vardı , sağ yanım ise kötüydü ... bi teyze ,bi elti, bi tane kel kayınço, 4 tane muhtelif yaşlarda şımarık velet ve az daha unutuyordum 2 görümce... neyse sağa bakmazdık olur biterdi. perdeyi cepheden gören bi açıdaydım. mutluydum. film başlamadan havai fişek gösterileri vardı. sanki kutlu bir gündü bu. boğazda her gün havai fişek atılıyo olabilir ama, o günkü fişekler biraz daha havaiydi sanki. hem hava da iyiydi. serindi yani...film mlim umrumda değildi. -ne seanslarına ne sekanslarına, hastayım ambiansına- modundaydım. insanlar beyaz, kolçaksız plastik sandalyelerdeki yerlerini almışlardı. film başlamalıydı. fragman filan da yoktu.fragmanları izlemediğim zamanlar filme konsantre olamayan ben bile baştan çıkmıştım artık. beni bu yazlık sinemalar mahvetti.ve film başladı. ben yüksek ihtimalle eski ben olamayacaktım artık. olmamalıydım da...
    1 ...
  2. ?.
  3. * * *
    -mahsun k.gül bile filmini izlerken bu kadar heyecanlamamıştır.
    -katılım yüksekti.ortancaköy ahalisi neşe içinde şimdi yeniden okullu olmuştu, bahçeyi doldurmuştu.sevinçliydik hepimiz.
    -veletlerle film izlemek çok zor imiş zor imiş ben o gün bunu duyumsadım.
    -arada anneme birşeyler söylüyomuş gibi yapıp göz ucuyla arkadaki kızları kesiyorum. biri çaktı gibi durumu..yere mendilini atıp utangaçça gülümsemek istiyor sanki..gözlerinde bunu gördüm .evet.ya da ben bildiğin abazayım bu aralar.
    -makinistte, odaklanamama problemi baş gösterdi.ekran sağdan sola yukardan aşağı kayıyor.yerini yadırgıyor. sürekli... insanlar tedirgin.
    -sağdaki kel kayınço sigara yaktı. asabileşti asabileşecek dallama. bulmuş beleş filmi,amma tatmin olmaz bu hayatta, sorsan en son breyvharta gitmiştir ama bok sürmeye bayılır sinema sanatına. akıllı ol kayınço sürdürmem o boku...
    -çekirdekleri açıp o tarifi imkansız duyguyu yaşamanın zamanı sence de gelmedi mi anne? sen bilirsin,ben hepsini yerim anne, bi tane çitle allah için, ölümü çitle bak, adettendir. ısrar etmeyi seviyorum anne.öğrenemedin daha. yav alsana bi tane.
    -hava serin. annem, yeni başlayanlar için üşüme başlığı açabilir her an.
    -çekirdek sesleri yurttan sesler korosu gibi.
    -"kötü karakterler perdeye yansıdığında, insanlar fevri tepkilerini ayan beyan dışavururlar belki" adlı deneysel beklentim boşa çıktı... isterdim mesela sağdaki teyze, allah belanı versin, şırfıntı seni, diye bağırsın. desibeli düşük, bireysel cılız nıçnıçlarla yetindim.
    -sokakta önümüzde koşturan teyze de burda. bu bile bu geceyi görkemli kılmıyor mu sence?
    -veletleri boğasım geldi. gitmiyor da işin kötüsü.
    -annem üşüdüğünü dile getirdi.tişörtümü vereyim anacım, mahrum eyleme beni bu zevküsefadan dercesine kaşımı kaldırdım, üstünde başka bişey yok,rezil mi edcen sen bizi kontrasıyla kaldırdı kaşını,sol kaşıyla da ekledi; çekirdekleri yavaş çitle, ilk defa mı gördün naptın...
    -evet ilk defa gördüm bi kayınçonun bu denli aşağılaşabileceğini.aileyi çemkirkar tavırlarıyla filmden soğuttu, aile kalktı gitti..aslında kötü mü oldu? seni sevmedim kayınço, babanı da sevmezdim.
    -ön tarafta 40'larında, kısa saçlı, gözlüklü, sağ elinde sigarası,sol kolu diğer sandalyaye atılmış,en azından arkadan göründüğü kadarıyla,yedinci sanata hakkaten aşık bi kadın izlenimini aldığım kadın, görüntü kalitesizliğinden yakınışını dışavurdu. fevri hareketleri seviyorum...sinema sanatına hakkaten aşık ama beyaz melek'te? hımm..ilginç, yoksa iflah olmaz bir beleşçi mi? yoksa yazlıksinemagönüllüsü mü? sonuncu ihtimalin gerçellenme ihtimalini seviyorum.
    -annem bildiğin üşüdü. anne ceket getiriyim evden? uzak şimdi yorulurmuşum, ya yorulmam anne allalla.
    -seslerin şaftı kaydı iyice, mahsun konuşunca yıldız kenteri, yıldız kenter konuşunca da erol günaydını duyuyorum sanki.
    -neyse ki çekirdek taze...ambalaj tazeliği müdafa ediyomuş hakkaten.ama açık çekirdek alsaydım şu an belki ,ne bileyim çok şey değişir miydi? hala sürüncemedeyim.
    -aklından iki basamaklı 20'den küçük bi sayı tut. filmi terkedenleri o sayı ile ifade ederek interaktifleştirmek istiyorum bu ehemmiyeti muazzam günü.
    -annem gidelim söylemini ardarda dile getirmese de, gitsek mi hafiften der gibi diyor.
    -görüntüde ayarsızlık üstüne ayarsızlık yapan makinist arkadaş "valla ben de cigaramı yaktım, mahsunun filmine içleniyodum neden sonra halk üzerime çullandı, nolduğunu anlayamadım .gözümü bi açtım.hastanedeyim." demeciyle görsel ve basılı medyaya yansısa, şaşırırım dersem yalan olur.
    -mahsun ben sana yönetmen olamazsın demedim kuruyemişçi olmazsın dedim. nerde sende, her daim taze,ısıtılmak suretiyle kolpadan taze süsü verilmiş değil de harbici taze çekirdek satacak yürek? çözdüğümü zannettiğim çekirdek problemi yeniden depreşti sanki!!!
    -bakma öyle mahzun mahzun be mahsunum... bi waffle'cı olma ışığı gördüm çekim açılarında fakat.
    -veletler iyiden iyiye azdı. bir iki tanesine şaplak gömme arzum arttıkça artıyor, durduramadıkça aklım duruyor.
    -ben de üşümeye başladım o değil...
    -hadi oğlum gidelim artık, zaten çok kötü görüntü mörüntü. son derece ve hatta o derece haklıydı ki annem, arkadaki kızla romans eşliğinde tanışıp, bir sevda masalına dönmesi kuvvetle muhtemel hikayemizi tarihin yapraklarında tozlandırmaya karar verdim.
    -böyle olmamalıydı. yazlık sinemada tanışıp limonata ısmarlayıp belinden kavrayıp dudağına tebessümle karışık bir nadide buse konduracağım güzel kız, böyle olmamalıydı. konduramayacağım o buseyi kusura bakma. içimizdeki yedinci sanat aşkı bitmedikçe bu ihtimal bitmez ama. dönüşümüz fevkaladenin fevkinde olacak gibi...hissediyorum.
    -kıtlıktan çıkmış kurt gibi çekirdek yemekten alabilirsen kendini, sen de hissedebilirsin.şşş.kızz, kime diyorum ben?
    -ve kalkış. ortamdaki en kıymetli erkek benim ya, ayağa kalkınca gidiş süremi uzatıyorum. bunu kızlara yapmamalıydın be olum diyorum.şimdi filmin seyir zevki iyice düşecek artık.havalarını yesinler senin ulan.
    -sallamıyor kızlar, bu işte bir yalnızlık mı var kiremitçi mi var?
    -bağırarak filmin sonunu söylesem mi acaba diyorum. bruce wills ölü aslında, yani o da hayalet...
    -vazgeçiyorum. sanata, sanatçıya, sanatseverlere ve sanatçıseverlere saygım sonsuz.

    beni bu yazlık sinemalar mahvetti.
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük