okul bahçesinde bulunan pota etrafında 30 kişi elele tutuşarak ve en baştaki kişi potaya tutunmuş bir halde dönmeye başladığımız sırada,en sonda bulunan ben, dönme hızıyla okul bahçesinin ortasından, bahçenin çapraz köşesine uçmuş bulunmaktayım. o günden bugüne dizimde kocaman bir yara iziyle geldim.
-frenleri yeni ayarlanmis bisikletle yokus asagi giderken sadece on frene basmak, havada takla atip kendini asfaltin ustunde bulmak.
-kazayla mahalledeki yasli bir teyzenin bacagina bisikletle carpmak, kadinin yere dusmesi ve bacaginin kanamasi, benim de bunu gorup kacmam ve aksam olayi duyan babamdan bi fiske yemem
-cami acmaya calisirken parmagi kirmak
-ranzanin ust katinda yatarken agir yorgani ustunden atmak, sonra usuyup tekrar ustune almaya calisirken o yorganin seni asagi cekmesi ve kolun kirilmasi
bir keresinde okuldan dönüyordum sanırım ilkokul 3 filanım.. hava güneşli ama yeni yağmur yağmış. ben ne bileyim yahu çocuğum.. çimlerden seke seke ceylan gibi hoplaya zıplaya gidiyorum, arkamdan da annem geliyor zıplama kızım doğru düzgün yürüsene diye diye.. küçükken erkek çocuğu gibiydim diyen kızlar vardır ya... ben gerçekten de öyleymişim arkadaş..
neyse, birden ayağım kardı çimenlikde hafif yokuş. yuvarlanı verdim.. tepe taklak olduktan sonra bir durmak lazım tabii.. yüzyüstü kaldım olduğum yerde. annemde hem bağırıyor hem koşuyor. ben sana demedim mi ah hiç anne sözü dinlemezsin ki niye öyle koşuyosun ceylan gibi seke seke salak mısın sen diye kızıyor. ben hala yüzüstüyüm tabi dönecek mecalim kalmamış yuvarlanmaktan *
neyse, annem beni bi döndürdü, dizimdeki et kopmuş aşşağı sarkmış kemik gözüküyo. döndürürken bile bağıran kadın o dizi görünce bi sustu. tabii kemiğin görünce susmasında napsın. neyse kısa süreli bir şoktan sonra civar evlere koştu ki bizi hastahaneye götürün diye. bir bacım çıkardı kafasındaki eşarbı sardı dizimi, götürdüler beni hastahaneye..
şoktan ağlayamadım bile.. bir doktor geldi, bacağıma dikiş atacak. şakalar espriler bişeyler yapıyo filan. kendince beni güldürcek. dikiş iğnesini ayağımın altına batırıp diyoki, ben dikiş atarken ağlarsan işte böyle ayağına batırırım. snra gülüyo ama benim ifadesiz suratımı görüp susuyo tabii.. ayrıca (bkz: çocuk ağlamasın diye komiklik yapan doktor)
neyse özete gelelim o gün 17 dikiş attılar. fakat ben akıllanır mıyım. paten kayarken bi daha düştüm üstüne bir de o zaman 9 dikiş attılar. etti mi sana 26. şimdi, 2 ile 6 yı topla ne etti? 8. 17 deki 1 ile 7yi ayır, 9dan 1i çıkar 8. sonra 1 ile 7yi topla ne etti 8. demek ki neymiş? 8 benim uğursuz sayımmışş ahanda buyur işte.. *
defalarca merdivenlerden yuvarlanmak..
defalarca kafayı, kaşı, alnı yarmak..
Camın üzerine düşme sebebiyle, sol elin yarılması..
Üzerime cam düşmesi sonucu, bir iki yarık ve çizikler..
Sürdüğüm bisiklet yokuş aşağı inerken, başka bisiklete çarpıp yola fırlamam.. O sırada arabanın gelmesi, son anda fren yapması..
Bacağıma uzun bir çivi saplanması..
bahçe duvarının üzerinde yürümeye çalışırken, dengemi kaybetmem yere düşmem, dudağımı patlatmam..
Ağaca tırmanırken ağaçtan düşmem..
vb vb..
bisiklet kullanmayı öğrenirken duran arabaya çarpmak.
ana sınıfın da mı ney idim. 4 tekerden 2 tekere geçiş evresindeydi. sanırsam da 3 tekerlekliydi. ceylan kuruyemişin beyaz hyundai minibüsüne bodozlama girmiştim. o ilk ve son kazam oldu.
1. sınıfta okurken sınıftaki en iyi arkadaşımla bizi gazladılar sen döven yok o döver diye. sonra da biz bi kavgaya tutuştuk bunla. tam öndeydim ki bi şey oldu bu ittirdi beni. arkaya doğru giderken arkamı döndüm nereye düştüğümü görmek için ve yolda kalorifer peteğiyle karşılaştık. sonra ben buna da kafa asıldım bi tane tabi sonuç benim sol kaşımın açılmasıydı. ama olsun peteğe de zarar vermiştim manevi olsa da. sonra sağlık ocağı mıydı artık hastane mi bi yere gittik. doktor tanıdıkmış. babamla muhabbet ederlerken bi buzdolabından tel çıkardı ahan dedim dikecek. babama beni tutmasını söyledikten sonra bana "biraz acıyabilir sen kımıldama" dedi.
adam teli geçirdii veee
ve aldı beni bir gülme. dört dikişin her birini gıdıklanarak yemiştim sözlük. babam ve sağlık görevlisi dumur. birbirlerine bakıyorlar. ben de en son "bi kere daha yapsana abi" dediğimi hatırlıyorum.
aynı dönemlerde bir de kireç çukuruna düşme olayım var tabi.* bi teyze çıkarmıştı ve eve götürmüştü beni. babam olayı seneler sonra anlatırken evimizin yoluna şerit çektiğimi söylemeyi atlamaz. yolu da onlara bakarak bulmuş.
o olaydan çok değil 3 sene sonra da tiner içecektim sevgili sözlük. çok temizim o günden beri.
ablamla en büyük keyfimiz olan komşunun yıllanmış koca ağacına tırmandığımız bir gündü, üstünde o dal senin bu dal benim atladıktan sonra inmeye karar verdiğim de ayağımın boşluğa denk gelmesiyle sırt üstü yere çakıldığım bir gündür. ablamın feryat figan kardeşim diye bağırma seslerini sanki kapkaranlık bir alemde zilzurna sarhoşmuşum da,"abla ölüyorum galiba" diye karşılık vermek istediğim sese cevap vermeye gücümün yetmediğini hissettiğim andır. hafiften kendime geldiğimde, az önce koca bir parça paslı demir yemişim gibiydi ağzımın içi. bu olay anneye söylenmemek üzere ablayla kardeş arasında bir sır olarak kalmıştır.
ıslak çim bir zeminde arkadaşlarla top oynarken topun peşinde koşarken duramayıp kızaklayıp malum kayadan aşağı düştüm. sanki bir el beni yavaşça aşağıdaki zemine bıraktı, hiç bir yerime birşey olmamıştı. yukarıdakiler telaşla yanıma geldiler herkes hayret etmişti. yaş ortaokul yılları.
her ne zaman o yerden geçsem aklıma bu olay gelir ve yaşadığımıza şükrederiz.
ilkolul 4.sınıf
okulların açılmasına son gün kala yüksek bir duvarın üstünden atlayarak komşumuzun kızı olan nazlıya hava atacam derken sag dirsegimin kırılması
ilkokul 5.sınıf
okulda kovalamaç oynarken hayvansı arkadaşım bekirin beni kovalayıp tutmaya çalışırken yitmesi ile elim bankına arasına girdigi ve sol bilegimin kırılması.
8.sınıf
kuzenime artislik yaparken kumun üzerine havada ters 2 takla açarak sol ayagımın üzerine yere dik bir şekilde düşmem ile patellamın kayması
lise 3
okuldan arkadaşlarla basketbol oynarken rebaund alıcam derken havada arkadaşımın omuz atmasıyla sol kolumun üzerine düşüp sol dirsegimin kırılması.
kafamdaki harita benzerimsi şeylerin nedenini yazmıyorum.
8 yaşlarında idim belime kadar uzanan çok güzel saçlarım vardı. aynı mahallede barut fabrikasında çalışan bir abi otururdu ve bana nişanlım derdi. O abiden bir kibrit kutusu barut yürüttüm. havai fişek yapsam ne süper olur düşüncesiyle çaktım kibriti puffff sesinin ardından aniden alev aldım ve upuzun saçlarım yanmaya başladı, çıtır çıtır yanıyordum, duşa koştum, suyu açıp altında durdum ve kendimi söndürdüm. ucuz atlatmıştım. saçlarım yine uzadı, yıllar geçti doğum günü pastama mum üstüne mum eklendi ama o yaramaz çocuk hala benimle beraber. Hatalarıyla, yaramazlıklarıyle olduğu gibi sevip okşuyorum, bazen şımartıyorum onu. Ara sıra pamuk şeker istiyor lunaparkta adrenalin e biniyoruz beraber. Kimi zaman merdivenlerden zıplayıp koşmamı istiyor, dediğini yapıyorum tam üçer beşer atlayarak merdivenlerden inerken birisi karşıma çıkıverince gülümseyip "iyi günler" diyerek hanım hanımcık yürümeye başlıyorum. Bazen bir toplantıda uzatıp duran birisi olduğunda, kafasına tebeşir atıp kaçasım geliyor. Bazı insanlar büyümüyor, büyümüş taklitini iyi yapıyorlar. Adı lazım değil baş harfi ben.
içi su dolu bir inşaat temeline düşmemin ve akabinde çamurlu su yutmak suretiyle boğulmak üzereyken birilerinin beni kurtarmasının üstünden 1 yıl geçtikten sonra tüberkiloz (verem) teşhisim kondu. ve bu bana 50-60 civarı iğne yememe sebep oldu tam rakam veremiyorum. (bkz: çok küçüktüm lan)
kafa atarak balkon camını indirmiştim. zil çalınca kim basmış diye balkondan bir bakayım dedim. çocukluğun vermiş olduğu enerjiyle belli bir hızda ilerlerken balkon camının açık olma ihtimalini hiç hesaba katmayarak kafayı gömdüm. cam tümüyle inmişti ama allahtan kafama birşey olmadı.
kafayı duvara geçirmek, bisikletle düz bir şekilde direğe çarpıp direkle bir olmak, süs havuzuna düşmek, üç adımda bir yerle yeksan olmak. dizlerimde hala izi olan yaralar bırakacak kadar yerlerde sürüklenmek.