Cok küçükken bir koyunun ve benim başkahramanları olduğumuz kaza.
Malum kurban bayramı öncesi koyunları sokaklarda gezdirip betonun arasında iki cılız ot bulacak da yiyecek diye heveslenmek beş altı yaşındaki bebeleri mutlu eder. işte o bebelerden biri olan ben anneannemin koyununu sokakta gezdirirken ve hayvan asfaltı, demir kapıları, alüminyum çerçeveleri, beton elektrik direklerini, kısacası iki tane kuru ot haricinde her şeyi koklar ve olmayan gevişlerini gevelerken, yanımızdan hoyrat bir sürücü vızzt diye son sürat geçer.
Beş altı yaşında bebeden daha tırsık bi şey varsa bu salak koyunlardır. Kokladığı şeylerin ot olmadığını hayal meyal anlayan fakat niye kokladığını hatırlayamayan bu salak hayvan, geçen arabadan çok korkar ve kendince kurtuluş hamlesi olarak iki adım öne zıplar. Koyunla tırsıklıkta geri kalmamak hedefindeki yazarınız da koyunun kendisine saldırdığını sanıp bir çığlıkla on adım öteye zıplar. Koyun bu hamleyi affetmez, ani gelen bir enerjiyle salvosunu atar. Bu bir iki derken tırsık yazar ağlayarak koşmaya aklınca kaçmaya başlar. Koyun, artık o yünlü mel mel bakan boncuk gözlü topak olmaktan çıkıp, ağzından ottan alevler fışkıran, dötünden gümüş bilyalar sıçan son sürat bir canavara dönmüştür. Bu kovalamaca, tırsık yazar bir çöp konteynırına bindirip ağzı bi tarafa burnu bi tarafa dönünceye kadar devam eder. Layık olduğu yer onu çağırmıştır. Koyunsa bi şey olmamış gibi yanındadır, büyükler geleceği için normal halini almıştır. Salak ve bön.
Anne çığlıklar atarak gelir oğlunu kucaklar. Ondan sonrası dikişler hastaneler ne oldu yavrumlar.
Bi allahın kulu da sormaz ki beyinsiz yazara niye koyunun ipi hala eline sarılıydı, koyunun boynunu niye asılıp duruyordun, koyunu niye çekiştiriyodun kaçarken diye.
3 kişi bisiklete binip, frenlerin tutmamasıyla üçümüzün de 3 ayrı diken topuna basket şekilde fırlamamız, yaz olması nedeniyle çıplak kol ve bacakların diken içinde kalması. elimde çakmak patlayıp elimin yarılması. paten kayarken göt üstü yere düşmek. üstüme çay dökülmesi sonucu 1 hafta yürüyememe. bu kaza değil ama, kapıyı açmayan kardeşime sinirlenip kapının camını kırıp elimi kesmem.
yan apartman' ın çocukları ile taş savaşı yapmış galip gelmiş ve artık nasıl bir savaş kazanmış? isek he he he' hö hö hö' nidaları ile çekilmiş bir köşeye zaferimizi kutluyorduk!
benim çocukluğumda gençler böyle düşürülmüştü işte birbirine..
neyse!
efendim, birden sağ ve sol cenahtan fırlayan, az önce taş yağmuruna tuttuğumuz çocuklar tarafından etrafımız bir güzel sarıldı.
sen misin? boş bulunup zaferini erkenden kutlayan.
alnımın ortasına isabet eden bir taş ile kendimden geçmişim. buraya kadar olan kısmı kaza değil. ben annem ile alnımda birkaç dikiş sağlık ocağından gelmiş ev de istirahatteyim, meyve suyumu içiyorum.
neyse efendim, akşam oldu! ben tüm yasaklamalara rağmen sokağa çıkmak için fırlamıştım yerimden. alnımda ki bandaja aldırmadan elimde topum ile apartmanın dış kapısından fırlamak üzere idim ki gözlerimin kararması ile kendimi yerde bulmam bir oldu.
sebep: abimin o sıra orada bulunan sokak köpeğine attığı taş [o da amca kızlarına hava atıyor meğer ]
tabi o taş bana isabet etti!
böylece günde iki defa kafasını yarabilmiş bir çocuk olarak hem istanbul- ortaköy' sağlık ocağı tarihine geçmiş hem de annemim yüreğine indirmeyi başarmıştım.
eski lerde 90ların başında şu ünlü cam maddeden meyvelikler vardı. rahmetli dedem ile oyun oynarken bu meyveliğin 20 santim incecik ve sivri ucunun 3 santimi tam iki gözüm arasından girdi koltuktan koltuğa zıplarken. hala düşünürüm sözlük santim bile değil sağ ya da sol gözüm olmayabilirdi. he tabi bana 1 kilo kan kaybına ve çok geçmesine rağmen küçük bir ize neden oldu o ayrı. ama allah korumuş olayı için biçilmiş kaftan olay.
dümdüz yolda giderken yola bırakılmış banyo mermerlerine basıp düşerek 24 dikiş yemek.
ayagını tost makinesine koyup iz cıkarmak ama makinenin sıcak oldugunu hesaba katmamak.
ilkokul ** 2 ya da 3 olabilir artık ne kadar zaman geçmişse tam hatırlamıyorum. teneffüste merdivenlerden hurraaa koşarak inerken merdivenin ortasından aşağı kadar koşmak yerine, kaymayı denedim. şaka lan denemedim ayağım takıldı. çenem merdivenin sivri kısmına denk geldi. tam çene köşesi. enine yarıldı, okulun karşısında ki sağlık ocagına götürdüler. sağlık memuru yorgan iğnesiyle * dikmeye çalışınca, izin vermedim. hastaneye götürdüler ve dikiş atıldı...iyileşti zamanlar ama tam kapanmış değildi...aynı yılın yazında memlekete gittik..ahırda inekleri bağlarken, kara kızın çiftesiyle kendimi yerde buldum ve aynı yerden tekrar yere vurdum...hala izi vardır çenemde...
güzel bir yaz akşamıydı. neşemiz yerinde, kardeşimle yatağın üstünde bugs bunny edasıyla zıp zıp zıplıyor idik. ne olduysa o anda oldu zaten hep daha yükseğe daha yükseğe zıplamaya çalışırken birden dengemi kaybedip duvarın sivri köşesine çarptım kafayı. bir de ateşliydim tabi o gece unutmayalım onu. uyandığımda başım kanıyor ve arabadaydık. bağırıyodum bas bas "gitceeem gitceeeeem amerikaya gitceeeeeeem!" diye. ateşin de vermiş olduğu etkiye bağlıyorum ben bunu tabi* doktor kafama 7 dikiş atmıştı yanlış hatırlamıyosam. hala küçük bir iz taşırım o geceden. ahh ahh...
bi rivayete göre yemek kepçesiyle koridorda paytak paytak gezerken üzerinde düşmüşüm. o yüzden göz kapağımın burna yakın olan üstünde hiç kapanmayacak olan bi iz, çukur var.
fermuara pipi sıkışması, oynadığım çakının parmaklar üzerine kapanması, kaynayan kazanın içerisine ayağın girmesi * bu nasıl oldu diyeceksiniz annem ufak tüpün üzerinde su kaynatıyorkazanın kapağının üzerine basıp üzerinden atlıyorum ama sonuncusunda ayağı kapağı çevirip kazana giriyor sonrasını sormayın.eski yaylı yataklar vardır ya amcam kaynak yapıyor kapının önünde ve ben de oturup zıplayacam evet arkadaşlar zıplıyorumda zaten bir ciyaklamayla.
kapının önünde aylık oynuyoruz kaleye geçmiş bir arkadaşım vardır topu açar ki oyun başlasın topa bir vuruyor benim kafaya çat diye çarpıyor neyse kadir özür diler barışırız :D sonra birdaha açar topu beni yine anlımın çatısından vurur ben sinirlenirim o tekrar özür diler yine açar ve yine kafamda patlar ve artık kadir kaçmaya başlar * şimdilik bu kadar... çocukken başımıza gelmiş ürkütücü acı ve komik kazalardır.
Babamın almış olduğu ilk ve son dört tekerlekli bisikletimin sonradan takılan o 2 tekerleğini kırınca bisiklet kullanmaya iki tekerle başlamak zorunda kaldım . Babam koltuğun arkasından tutarak bana denge veriyordu . Sonra bir kaç kere bırakmış ben farkında olmadan , sürmüşüm . Tabi ben ne bileyim hala tutuyor sanıyorum . Karşımda babamı görünce , bırakmış diye panik olup parkın ortasındaki gölün yanındaki çöp kutusuna çarparak dikenlerin üstüne uçmuştum . Babam kızımmm diye öyle bir telaşla koşuyordu ki hemen nazlanmaya başladım . biraz kafa şişliği yara bere orama burama girmiş bir kaç dikenle kurtuldum .
sol kolum koltuktan düştüğüm için kırıldı.
sağ kolum yere düştüğüm için kırıldı.
sağ ayağım araba çarptığı için kırıldı.
sol ayağıma 4tekerlekli traktör römorkunun oku düştü ve ayağım davul gibi şişti.
sol koluma kamyonların yüklerini bağladıkları çengel girdi
orta hasarlı kazalar
ayağıma çivi battığı için 10tane tetanoz iğnesi vuruldum.
dudağım römorkun köşesine çarptığı için patladı.
1metrelik kürsüden düştüğüm için kafam yarıldı
sol ayak bileğime bisikletin pedalının sivri yeri girdi.
daha küçücük tefecik yaşlarımdaydım.
yağmur sonrası bulutlu bi havada ne işim varsa aldım koluma bez bebeğimi bahçeye çıkmıştım o çamurda...
başladım incelemelere;
birikmiş sular, sürünen solucanlar...
arkamı bir döndüm ki;
horoz kanlı gözlerini dikmiş bana bakıyor.
küçük adımlarla eve giriş kapısına yöneldim.
ama çok geçti horoz kovalamaya başladı ben kaçmaya.
erkek de değilim ki tavuğunu kaskandı diyim..
ya da dişi olduğumdanmıdır nedir tövbe tövbe...
benden hızlı çıktı ayağımı bir ısırdı, diğer tabirle gagaladı.
ben yere bez bebeğim çamura;
iğrenç bi çamur banyosuydu...
sokaklardaki ızgaraların üzerinde yürümekten garip bir zevk alırdım. ankara'da bir yaz günü birinin daha üzerinde yürürken içine düşüverdim. yaşadığım korkuyu allah bilir. bacağımda o günden kalma yaranın izi hala mevcuttur. o gün bugündür o ızgaraların üstüne basmaya korkarım.
ebem üzerinize afiyet biraz miyopmuş; hani bebekler doğar doğmaz ayağından tutulup poposuna vurulur ya, işte bu salak ebem kafama üç kere şaplak atmış* tabi minnak bebeksin amk. beyin meyin hak getire. kafanın içerisinde bulunan ve yıllar geçtikçe beyne dönüşen sıvı zarar görmüş, işte o gün bugündür halen beynim sıvı amk.
yıl 1999 deprem oldu çadırda yaşıyoruz bir sabah kalktım susamıştım baktım etrafta su yok bir baktım fanta var şişeyi kafama dikmemle dudaklarımda inanılmaz bir acı hissettim meğersem içinde arılar varmış en az beş tane artık kaç tanesi soktu bilmiyorum üç gün ultra silikon dudakla gezdim.
5 yaşındayken burnuma boncuk kaçması, annem tarafından burnuma kaçan boncuğun hıh de yavrum, hıh de, diye çıkarılmaya çalışılması...hıh, ağzından aldığın nefesin burnundan
hızlıca verilmesi sonucu gerçekleşir. eğer ses telleriyle hıh denilirse tokat yemene sebeb olur.
valla hangi birisini anlatsam ki. anlat anlat bitmez. özellikle de bagli bahceli bir ortamda gecmisse cocuklugunuz, basina bir kaza gelmemis olmasi garip kacardi. ben kendime bakarsam;
- 6 yasinda western filmlerine özenip koskoca bir samanligi atese vermistim. düsündükce ulan nasil da etkilenmisim diyorum ama bir yandan da atesin üzerime sicramamis olmasina dua ediyorum. cünkü agustos ayi idi sanirsam ve sicaklik 30 derecelerdeydi. bu olaydan sonra adim senelerce samanlikci olarak anildi. bu kazayi yara almadan atlattim ama az kaldi ahirda ki inekler dumandan boguluyorlardi. duvari yarip disari cikardilar son anda. inegin birinin bogazina sarilip hüngür hüngür agladigimi biliyorum ama kimseye de ben yaptim demiyorum. polis, iftaiye off ne maceraydi.
- cocukken agaclarin tepesinden inmezdim. 7 yasindayim, yine öyle birgün, kizkardesimle yaris yapiyoruz kim hizli cikacak ve agactan elma koparacak diye. sen en hizli cik ama tam elmayi koparirken yere bodoslama cakil. 2 sene sonra tesadüfen ögrendik ki ben o ara 3 kaburga kemigini kirmisim. öyle ki agactan düsüp tekrar kosmaya baslamistim, hic agrim olmadi.
- yine agaca tirmaniyorum ama yas 5. cok hatirlayamiyorum o günü. kücük bir agac ama tam düsecekken kol agacin dalina takilinca, dirsekten bilege kadar yirtmisti dal derimi. ara ara derinmis yara, hatta kemige kadar inmis. tabi bunu annem anlatir. benim hatirladigim, agacin tepesinde agladigim ve kolumun 2 ay kadar alcida kaldigi.
- kazadan saymadigim kadar sık basima gelen sey ise, kardeslerimle yan taraftaki insaatta ayagimiza hep civilerin batmasi. nasil bir sey ise, hic farketmezdik bile battigini ta ki terligimizde kan görene kadar. aaa civi batmis der gecerdik.
- 9 yasindayim ve 23 nisan kiyafetlerimi giymisim. yer sofrasinda yemek yiyoruz. öyle heyecanliyim ki yemek yiyemiyorum yani. kücük erkek kardesimin top oynayacagi tutar ve topa vurur. top gelir ve demlige carpar. bende tam demlik yaninda oturuyorum ha. demlikte ki bütün cay hoop ayagina dökülsün. bir telas, bir gürültü üstümü basimi cikarayim derken cay zaten ayagi yakmistir, deri sogan soyulur gibi soyulmustur. aglaya aglaya bir hal olmustum. hala hatiladikca ic gecirtir bana bu kaza. o güzel kiyafetlerim hersey yalan olmustu. degil katilmak izleyemedim bile. 1 ay ayagim soguk suda bekledi ve yürüyemedim. gece uyku yok. trt'de tarzan filmini izleye izleye sabahliyordum.
- hani raid kutusu vardir. onu kumbara yapmak icin (nasil kumbara yapacaksam artik) cekic ile delmeye calisiyorum. bir cak, iki cak derken ücüncü cekic hamlesi isaret parmaginin kenarina denk gelmesin mi. deri böyle ayrildi resmen. ama aglamak yok, yoksa annem gebertecek. bir bez ile elimi sardiktan sonra devam ettigimi hatirliyorum. parmagimi kopariyordum az kaldi. hala izi vardir.
sonra sonra büyüdükce bisiklete merak saldik. bisikletin zincirinin icine az girmedi ayaklarim. bütün zinciler mi batmadi baldirima ya da hizli bisiklet süreyim derken yüzüstü yere cakilip yüzümü az mi düzlemedim. ama yine de pes etmek yok tabiki düse kalka ögrendik sürmesini meredin.
ha bir de maytap atarken elimi yakmistim. 1 hafta elim soguk suda kalmisti. tarla sürülürken traktörün tepesinden asagiya düsmüstüm. kisa süreli hafiza kaybi ile atlatmistim olayi. geriye dönüp bakinca sakat kalmadigim icin sükretmeliyim. ama tekrar cocuk olsan yine ayni seyleri yasamak ister misin deseler, hic düsünmeden evet derdim! hey gidi cocukluk, tabiki düseceksin, yoksa nasil cocuk olunur?
kardeşimle şiddetli bir kavga sırasında koş yakala vur durumundayken ben hızlıca koşup odanın kapısını çarparken o da bana vurmak üzere elini kapıya çarpınca kapının camını başımızdan aşağı indirdik. sonuçta kardeşimin elinde koca bir kesik ben de olayın yarattığı tramva. o gün bugün kapı çarparken bakarım birisi var mı diye..
10 yaşında varım yada yokum. anneannem banyo yaptırdı beni havlulara sardı, sobanın başında ısınıyorum. cayır cayır yanan sobanın yanında, banyo yaptıgımız minik taburede bi öne bi arkaya sallanıyorum, ellerimi sobaya yakın tutuyorumki ısınsın. dedem yapma kızım düşecen yanacan diyo. yuok dede bişey olmaz diyorum. dedem valla gebertecem seni geç öteye diyo ama nafile. arsız ben illa dediğimi yapacam. derken ayarını kaçırıp fazla öne ittirdiğim taburenin beni sobaya atmasıyla 'coss' diye bir ses. bileklerimin içi sobaya yapıştı. sonra çığlıklar, dedemin attığı tokat, annemin gelişi, hastane... hala izleri var bileklerimde. dedeme çok kızmıştım ne vuruyosa oda yaa zaten yanmışım alla alla. (bkz: dedeye bak la)