Çok küçüktük mahallede top oynuyoduk eski kullanılmayan bir kümes vardı. Top kümesin arkasına kaçmıştı. Arkadaşım emir de topu almaya gitmişti. Arkaya gitmesi ile gelmesi bir oldu. Ağlıyordu bir yandanda kekemeliyordu. Ben söyle kafamı uzatman ile arkada böyle saniyelik bir şey gördüm hemen kayboldu. Aynı hacıbumbalaya benziyordu havada bağdaş kurmuş.
Not: ulan arkadaşımın ağlaması gitsin diye taşla yıkmıştık o kümesi çocukluk ne güzel, ne temiz idi.
17 yaşımdaydım.evin uzun koridorunun bittiği noktadaydı odam.babam yurtdışında ağabeyim askerdeydi, evde annem ile yalnızdık. annem uyumuştu, ben de odama gidiyordum.kapıyı açtım içeri girdim ve yatağıma uzandım, kapı açıktı. kapının yakınında duran küçük plastik bir top vardı, daha doğrusu duvara asılı portatif potanın basket topuydu o, hani turuncu olanlarından. top bir anda koridora doğru kendiliğinden gitmeye başladı ve benim gidişini gördüğüm topa gelişine vuran biri, topu resmen üstüme doğru abanmıştı, çığlıklar arasında kendimi sakınırken gol sevinci yaşayarak balkondan atlayıp gitti. o korku sırasında yüzünü de görmüştüm, prekazi'ye çok benziyordu.o gün bugündür gelişine gelen toplara vuramıyorum.
Küçükken gece 10 civarı karşı evin damında bembeyaz bir şey gördüm. Öyle gördüğümü sandım falan değil açık açık gayet net gördüm. 20-30 saniye ona baktım. Korkudan donakaldımıştım. Sabit bir hızla soldan sağa doğru ilerliyordu. Karanlığa girerek kayboldu.
ayder yaylasında konaklarken, camdan gelen uzaylı kılıklı iri çekik gözlü yaratık ayakucumdan doğru üzerime elini uzakmak durumundayken refleks ürünü ağzının ortayerine sağlam bir topuk darbesi indirip duvara yapıştırmıştım, tabi sonrasında bir anda uyandım gerçek gibiydi rüya mı değil mi bilmem ama eğer gerçekse aydere bir daha gelmez bunlar.
ilk okul 3. sınıftayım çocuğun biriyle kavga ediyordum. o beni omzumdan tutmuş ben onu. biraz böyle birbirimizi devirmeye çalıştık ama beceremedik. küçükken ben boynuma cevşen takardım (hala da ara ara takarım) kavga böyle devam ederken cevşen den bişey içime doğru hareket etmeye başladı ve tam sol parmağımın ucuna gelince ben çocuğu devirdim ve kafası yarıldı çocuğun. hala nasıl olduğunu anlayamam ama unutamam da. sonra mı ne oldu çocuğun bi akrabası geldi beni dövecekken zor aldılar elinden de öyle yırttık.
küçükken dayı oğlumda beraber abuk sabuk hareketler yapıyorduk mahallede ki kızları taşlıyoruz belediye otobüsünün önüne geçip yumurta filan atıyoruz işte yine böyle manyak hareketler yaptığımız bir günde mahallede yıkık dökük olan toprak bir ev vardı kimse oturmazdı harabe gibi böyle yani işte neyse o evin önüne geldik elimizde taşlar var bizim dayı oğlu dedi ki şu camı kırık olan camdan içeri taşları atalım bakalım hangimiz çok atacak? başladık atmaya o attı ben attım o attı ben attım derken gözleri kan çanağına dönmüş derisi mavi yarı çıplak insanımsı şey göründü birden hiç bir konuşma olmadı o an sanki zaman durmuştu göz göze geldik sonra çığlıklar atarak uzaklaştık oradan. olayı aileme anlattım gittik beraber baktık hani tinerci filan olabilir mi diye ama yok yani içerde insan artığı hiç bir şey yoktu. resmen altımıza sıçmıştık sonra o evin yakınından bile geçmedi
bi kutu vardı. içinde manevi değeri bol olan ufak tefek bi sürü eşya vardı. evde tek yaşamama rağmen bir gece baktım ki kutunun içi boş. hiç biri yok. hala kendi kendime sorarım. cevabı bulamam.
bir gün arkadaşımla beraber Ankara'ya gideceğiz neyse çarşıda buluştuk birer kahve filan içtik o arada cadde de banklarda oturan yaşlı bir teyze gördüm böyle dilenci gibi içimden tuttu işte giderken para verdim. neyse otogara geldik otobüsümüzü bekliyoruz o arada da sigara yaktık ayak üstü muhabbet filan ediyoruz kafamı bir çevirdim o çarşıda ki kadın tam karşımda kolona yaslanmış başı önde öylece duruyor orada şaşırdım aptala döndüm arkadaşa da gösterdim lan bu kadın nasıl oldu da bizden önce geldi filan dedi o da ayıya döndü resmen. neyse dedik olabilir yani filan dedik otobüsümüz geldi ve biz bindik otobüse ben pencereden bakıyorum kadın orada mı filan diye neyse baktım orada aynı başı önde kolonlara yaslanmış bekliyor. saat 1 otobüsleri de aynı anda perondan kalktı gidiyoruz. şöyleydi böyleydi şaşkın şaşkın Ankara'ya vardık indik otobüsten valizlerimi aldık tam gideceğiz ister inanın ister inanmayın o yaşlı dilenci kılıklı kuru zayıf kadın tam karşımızda bize bakıyordu. ben hayatım da böyle bir şey yaşamamıştım. ister paranormal durum deyin ister mallık deyin. kafamızda zihnimizde açıktı. ama yaşadım ben bunu. dedim ki arkadaşa oğlum böyle bir şey olmasına imkan var mı ? yarış motoru ile gelmesi ile ancak mümkün olabilir dedi ki geçtim onu sabahtan beri her yerde karşımıza çıkması neye işaret dedim? başımıza gelecek bir nusubet var galiba dedi. resmen kaçtık oradan bir daha da görmedik. ama yıllar geçti üzerinden halen dün gibi hatırlarım o olayı.
Gecenin bir yarısı Mutfaktan gelen '' pat '' diye bir ses, yavaşça tırsarak mutfağa gitmem, ve siktiğim pet şişesini çöpe atmam.
Arkadaş pet şişeyi sıkarak bırakınca, tekrar eski haline dönmeye çalışıyormuş, bu esnada acayip sesler çıkabiliyor tabi. Çok paranormal bir olaydı, asla unutmayacağım.
anlatacaklarım biraz uzun kusura bakmayın,
bolu'da bir yaylaya gittik. ormanın tam içinde. etrafında bi kaç ev daha var tanıdıkların ama kasım'ın başı olduğu için kimse yok. genelde yazları bi kaç günlük oturuyorlarmış. arkadaşım söyledi dikkatli olun burada çok kurt oluyo, ayı falan da var. zaten dağa çıkarken(eve doğru) yolda bir sürü hayvan görmüştük. arkadaşın anlattığı ayı hepimizin ilgi odağı olmuştu. sonra sadece ay'ın ışığıyla aydınlanan ormana girmeye karar verdik. evde bir tüfek vardı ama uzun süredir kullanılmadığı için kullanmaya cesaret edemedik. arabadaki sopa, evde bulunan bıçak ve 1 tornavida ile ormana gittik. bunları alma amacımız, ayı ile herhangi bir saldırı anında sopa ile vurup ardından bıçaklayıp tornavida sokmaktı. kurtları hiç hesaba katmamıştık zira karşımıza ayı çıksa da bunları yapabilme ihtimalimizin sıfır olduğunu düşünmek bile istemiyorduk. biz sadece macera peşinde olan 4 genç idik. hava oldukça soğuktu. götümüz titrerken,(korkudan titret ama soğuk bahane edilir) telefonun ışık uygulamalarıyla yolumuzu bulmaya çalışıyorduk. 15-20 dakika boyunca yürüyüp önümüze hiç bir canlı çıkmaması nedeniyle eve elimiz boş döndük. ertesi gün için planlar yapılmaya başlandı. tüm gece boyunca, yaklaşık 20 km uzaklıkta olan bir köyde çoğu kişinin gördüğü ters başlı ve konuşan koyun konuşuldu. herkes yine çok etkilendi ve onun peşine düşmek kararlaştırıldı. ertesi gün çok güzel bir köy kahvaltısı yapıldı, gezildi vs. derken gece oldu. gece gittik ama yine elimiz boş döndük.
işte olay tam burada başlıyor. bu 4 maceracı mal genç eve dönüşte kasaba'dan içki alır. evde biraz içildikten sonra lan niye bulamadık acaba diye aynı muhabbete tekrar girilir. bu 4 kişi de bu olaylara fazlasıyla inanır zira birisinin (benim) başından geçmiştir.* aynı zamanda içmeye devam edilir ve 1-2 saat sonra kurban seçilecek kişi günün verdiği yorgunluk ve sarhoşlukla sızar. (benim, ben amk)
ve birden allah-u ekber! euzubillahimineşşeytanirracim, anneeeeeeeaaaaaa, aaaaaaaaa gibi tüyler ürperten çığlık sesleriyle uyanılır. önce ne olduğunu kestiremedim. 10 saniye boyunca yatakta kaldım o uyanma şokunun etkisiyle söylenenleri anlamaya çalışıyordum. bağırdıkları ve uyandırıldığım için lan bi susun lannnnn diye bağırdım ilk ama sonradan olayın farkına vardım. odalar karşılıklıydı şu an anlatamam ama iki odanın kapısı da açık uyuyoruz. tek oda gibi yani. onların yattığı odaya baktım böyle beyaz bişey var karşıda ama bunlar nasıl bağırıyor hala gözlerim doluyor, tüylerim diken diken oluyor anlatamam. ben de dua okumaya başladım ve o sırada bunları kucaklayıp götürsem arabaya hangi yoldan çıkıyorduk diye düşünüyorum. allahhhh diye daldım odaya. bunlar hala bağırıyorlar sonra birden gülmeye başladılar. o beyaz şey de elektrikli kaloriferin üstüne attıkları çarşafmış. bi kaç hafta boyunca dalga konusu oldum.
soğuk bir kış gecesiydi, dışarıda kar laaps laaps diye yağıyor ve ürpertici bir mırıldanmayla esiyordu rüzgar. yalnızdım evde, uyumak istedim ve uyuduktan sonra rüyamda dedemin sikini görmüştüm tokatlıyordu beni. gözlerimi açtığımda ise dedemin siki yoktu. aman tanrı'm!
saat bir gibi uyuya kalmak üzere yatağıma uzanmıştım..
zaten bir kaç saat sonra kalkıp sahurda bir şeyler yiyecektim.
bir an durup dururken uyandım..
başımı kaldırdım..
odam karanlıktı zaten..
bir baktım odamdaki kanepede iki adam oturuyor..
Bildiğin iki karanlık gölge oturmuşlar beni izliyorlar..
noluya lan dedim içimden
baktım baktım baktım adamlar hiç kaybolmuyor.
kalktım önlerinden geçip tuvalete gittim..
hayaldir, karaltıdır diye ciddiye almadım, o yüzden de korkmamıştım zaten..
Sonra yüzümü yıkadım, salona geçtim.
salonda yer lambasını açık bırakmışım..
ulan bir baktım..
adamlar bu sefer de salonda oturuyorlar.
ama sabitler.
bildiğin karaltı/gölge şeklinde iki insan gayet nizami oturuyor.
hemen salondan çıktım odama geçtim, baktım orada yoklardı bu kez.
sonra balkona geçtim.
Biraz oturdum sonra unutmuşum ben bunları, gittim geri yattım.
sahurda kalkınca aklıma geldi,
ulan bizim adamlara n'oldu ki dedim hemen salona koştum baktım gitmişler.
gecenin köründe bir anda uyamıştım... yatağın hemen karşısındaki masanın üstündeki sürahiden biri su içiyordu, bu kim lan diye gözlerimi ovuşturup tekrar baktığımda,o su içen kişi su içmeyi bir anda bırakıp bana doğru bakmıştı, gözgöze geldik...
ve o su içende bendim, evet, resmen kendimle gözgöze gelmiştim.