yer: kadıköy, atatürk heykeli önündeki banklar.
tarih: bir mayıs günü, öğleden sonra.
kadının biri kulaklıkla müzik dinlediği sırada kalkarken telefonunu düşürür, düştüğünü görmeden devam eder ve olaylar gelişir .
ben: pardon, pardon, telefonunuz? pardon? (cevap vermeyince turist olduğu anlaşılır)
ben: excuse me? your phone?
turist: ovv! thank you so much, thanks god !
ben: be careful, this is istanbul.
turist: (çok uzun bi cümle kurar)
ben: bitti benim ingilizce, bu kadar..
gel lan buraya gundi! aldın mı bu kaşarların siparişlerini?
yeni oturdular müdürüm afedersin.
siktir lan. seyret!
- halooo seni küçük kaşar, vas möhten zi dırinken?
+ ahahahaha... mmmm... ayne biiya un zıvay vassa.
yaz lan amcık bi kola iki soda.
- okeey hayatımın anlamı.
+ sis ne güsel sipariş alıyossunuz oyle?
- ah çok pardon türk olduğunuzu farkedemedim. ne güzel bronzlaşmışsınız öyle. ehehe...
+ önemli deiiiiiil. hoşumuza bile gitti kii. buralar şok sıkcıı yaa kimse eğlendiremiyor bisiii...
- o zaman saatlerimizi ayarlayalım. tam 00:35 te otelden çıkıp sahil boyu yürüyün. alıcam sizi.
+ şööön osaaman.
- hadi canlarım afiyet olsun.
Kusura bakma sevgili okur diyalogda geçecek olan kelimeleri iki gram ingilizcemle rezil olmamak için tek tek google de taratıp buraya yazamayacağım. nasıl okunuyorsa öyle. Dostlarımla Sultanahmet te yürüyoruz. Sarı saçlarımı bir hafta önce üç numara civarlarında bir numaraya vurdurmuşum. Güneş tepemizde, büyük ihtimalle yanaklarım kızarmış. Gözlerimin, Burnumun ucunu gördüğü kadarıyla terli olduğumu da biliyorum. Kendimi nasıl çirkin hissediyorum anlatamam. Neyse karşımda birbirleri arasında konuşup sağa sola bakan birilerini gördüm. 3 saniye kadar göz göze geldik ve içlerinde biri bana:
-ekskuzmi,helebilmemne
+ay am sori. ı dont sipik ingiliş
Kadıncağızın yüzünde bir hayalkırıklığı belirdi ki sormayın. Şansını denemek için başkalarına yöneldi. Bense beni üç adım ötede izleyen dostlarımın yanına gidip:
+gördünüz mü len size sormadı bana sordu. Aslında ben biraz zorlasam yolu da tarif ederdim de benim sıkıntım burada işte abi. Anlıyorum da konuşamıyorum ağzına tükürdüğümün dilini.