ben üşenmem... ben bu yazıyı sana yazdım başlığında defalarca yazdım, yine yazarım sevgilim... biliyorum, yetersiz kalıyorum çoğu zaman, hani seninle dilimizden şiirlerini düşürmediğimiz bir adam vardı... cemal süreya... bizi ne kadar da güzel anlatıyordu değil mi?
sanki onüç günün mektuplarını bile bizim için yazmıştı... hadi ona bırakalım kendimizi, en sevdiğimiz şiirine yani...
Biliyorum sana giden yollar kapalı
Üstelik sen de hiç bir zaman sevmedin beni
Ne kadar yakından ve arada uçurum;
insanlar, evler, aramızda duvarlar gibi
Uyandım uyandım, hep seni düşündüm
Yanlız seni, yanlız senin gözlerini
Sen Bayan Nihayet, sen ölümüm kalımım
Ben artık adam olmam bu derde düşeli
Şimdilerde bir köpek gibi koşuyorum ordan oraya
Yoksa gururlu bir kişiyim aslında, inan ki
Anımsamıyorum yarı dolu bir bardaktan su içtiğimi
Ve içim götürmez kenarından kesilmiş ekmeği
Kaç kez sana uzaktan baktım 5.45 vapurunda;
Hangi şarkıyı duysam, bizimçin söylenmiş sanki
Tek yanlı aşk kişiyi nasıl aptallaştırıyor
Nasıl unutmuşum senin bir başkasını sevdiğini
Çocukça ve seni üzen girişimlerim oldu;
Bağışla bir daha tekrarlanmaz hiçbiri
Raslaşmamak için elimden geleni yaparım
Bu böyle pek de kolay değil gerçi...
Alışırım seni yalnız düşlerde okşamaya;
Bunun verdiği mutluluk da az değil ki
Çıkar giderim bu kentten daha olmazsa,
Sensizliğin bir adı olur, bir anlamı olur belki
inan belli etmem, seni hiç rahatsız etmem,
Son isteğimi de söyleyebilirim şimdi:
Bir geceyarısı yazıyorum bu mektubu
Yalvarırım onu okuma çarşamba günleri
evet bu benim. buldun sonunda. hani şu hangi sitede takılıyosun dediğinde, ara bul demiştim ya sana. başardın.
ilk olarak gözlerine baktığımda "cennetten bir kareyi almış babası, koymuş oraya. " fikri uyanıyor beynimde. bu nasıl bir imalattır, allah seni boş zamanında yaratmış be sevgili.
ey sevgili senden önce sevmem gereken ezilmiş bir halk var özgür olmayan bir insan aşık olsa bile onun aşkından fayda gelmez sevgili bu gün olmadı ama yıllar sonra belki yollarımız birleşir ve yarım kalmış aşkımıza yeni bir kulvar açarız.
Belkide tek ihtiyacım seni dinlemekti. Ya da seninle derin bir uyku çekmek. Ama nasılsa her ikisi de olmayacaktı. Bende hayal etmeyi seçtim. Birinin beni uyandırmasından korkuyorum.
Bir kadın çıkacak karşıma
Diyecek ki:
"Ben biliyorum başından sonuna tüm hikâyeyi
o yüzden hiç tanışmayalım."
Ben de, "tamam" diyeceğim.
Bileceğim ki:
Yediklerimi sindirip sıçıyorsam, işiyorsam.
Hiç yemek yememeliyim
Hiç su içmemeliyim.
Ve nasılsa eninde sonunda öleceksem
Hiç yaşamadan
Şimdi
Şuan
Derhal kendimi öldürmeliyim...
Sevgilim, sana bu notu bir psikiyatri koğuşunun iyi kilitli odalarından birinden yazmıyorum. Bu notu diye başlayan bu notu da yazmıyorum aslında. Anlatmak istemiyorum. Ben sana yazmıyorum. Hem sen kimsin ki sana yazayım. Yazlık bir güneşin cilt yakan, terleten sıcağında, bir kaç damla soğuk kadar vücuduma dokundun, hepsi bu. Sana yazmıyorum şuan, yazsaydım eğer bilirdim...
Sarı, damalı bir taksinin şoförüne verdiğin selam kadar merhabamız kalmamış. Lanet okuyorum! Sana aşık olacağıma, keşke tesadüfen bindiğin herhangi bir taksinin şoförü olsaydım!
hiçbir halta yaramıyosun bari bana mantıklı bi cep telefonu bul. yarın bana telefon alacakmışız. çabuk gir internete, ne; ne işe yarar hiçbir fikrim yok. *
ben zaten senden gelen her kederi her çileyi
kabullendim sen gittiğin günden beri
bazen duyarsan sitemli sözlerimi bağışla
çünkü çok özlüyorum seni
sen bilmezsin. sensizliği ıssızlığı sen bilmezsin. her bırakıp gidişinde her olmuyor deyişinde boynumu böküp çaresizce oturuşumu gözyaşı döküşümü sen bilmezsin. sen hiç bilmezsin bir erkek gidenin arkasından güçlü görünmek için ne şaklabanlıklar yaptığını.
yalan mı söyleyeyim kızım, çok özlüyorum seni. ölümüne özlüyorum kızım. o inegölden o allah ın cezası ilçeden her geçişimde sen kokan havasını ta ciğerlerimin en ücra köşesine kadar çekiyorum. her rüyayı sana yoruyorum her şarkıda seni arıyorum. ne derlerse desinler, ister ezik desinler ister mecnun desinler. ben senden başkasını sevemiyorum.
bugün bir kızla yemeğe çıktık. arkadaş ısrar etti kırmamak için çıktım ben de. konuşamadım be inegöllüm. dilim tutuldu kaldım öylece. cümlelerimin hepsi yarım kaldı hepsinde aklıma sen geldin.
neyse ben yatıyorum inegöllüm. rüyamda seni bekliyorum. çok bekletme gel olur mu.
kalbimdeki acı hep taze. Mantığım artık bitmesi gerektiğini söylüyor. Aramızdaki saygı bitti, sadece sevgi yetmiyor.
Evet sana hala aşığım, sanki her yerden buram buram kokunu alıyormuşum gibi hissediyorum. Evet bana verdiğin bir çöpü bile saklıyorum. Hala seni deliler gibi seviyorum. Ama yok olmuyor. Aynı karşılığı alamamak beni yıkıyor.
Sanki bütün kalelerim acı tarafından zaptedilmiş de kalbimin kuytu bir köşesinde yok edilmeyi bekliyormuşum gibi.
Şu an bunu okuyor olsan, edebiyata lüzum yok dersin biliyorum. Beni yine aşağılarsın biliyorum. Umursamazsın bile biliyorum. Gidip hayatına devam edersin biliyorum. Biliyorum biliyorum herşeyi biliyorum ve seni aramıyorum.
Hepsi deri kaplı defterimde saklı. O kadar çok var ki... Fakat okuyabileceĞim kiŞi meçhul. ay olur, yıldızlar olur, aĞaÇların yapraksız dalları olur, berrak gÖkyÜzÜ olur; bunlar benim ilham perilerim. Bazen gÖzyaŞları, yalnızlıkla harmanlanmış...
Her kitabın sonunda, hikaye bitti diye ağlayacak kadar çocuktum ben ve sen benim yeryüzünde buldugum küçük prensim, gökyüzüm, galaksimdin. Sonu olmayan roman, hiç bitmeyecek bi filmdin. Çok yordum, çok üzdüm seni ama bi gün pes edeceğini hiç düşünmedim. Her kitabın sonunda olduğu gibi senin gidişine de ağladım. Her kitabın sonunda "bundan iyisi" yoktur dediğim gibi sende de aynısını diyorum ama biliyorum farklı kitaplar farklı duygular var. Her sayfanı, her satırı özlüyorum ama sen artık sonunu bildiğim için okumaya korktuğum bir romansın. Adını duyduğumda tebessüm ettiğim ama nasıl bittiğini hatırlayınca canımı yakan. Güzel başlayan ama hüzünlü bir sonla noktalanan bir roman, az gişe yapmış ama güzel olan bir filmsin. Küçük bir gezegende çiçeğini terk eden küçük prenssin sen.