aslında hiç var olmadı randal simmons. tamamen bir kurgudan ibaretti. işini yaptı ve öylece kaldı. dünyanın hızına yetişemedi çoğu zaman. etrafta koşup durdu. ondan habersiz birileri işler çevirdi o ise sadece randal simmons'tı. yıllar yılı sürmesini istediği bir misyonla çıktı yola. temmuzlar sarhoş, eylüller bir hoştu ona. sonbaharda ıslandı, kış geldi üşüdü. botu yoktu karda kışta. ödün verirdi kendinden çünkü o sadece inandığı şeye adadı kendini, onun peşinden gitti. ona yüz çevirenlerin arkasından baktı, o gitmek istese de gidemedi. gitseydi de bakan olmayacaktı. simmons bir akşam loşluğunda yakalandı. kaçılmazdı kaderden elbet. ama zaten o yoktu. ne kalmıştı elinde? atilla ilhan'dan elde var hüzün. hatırladı ve bekledi.
not: simmons andy'nin esaretine son vermişti. kendi esaretiyle yüzleşmesi için yeniden bir stephen king ve frank darabont gerekli. ama bilinmezlikler güzeldir.