yazarların kendi yazdığı kısa öyküler

    3.
  1. bölüm 1:

    Pencereden bakıyordu, güneş ışığı yüzüne vururken düşündü. ''nasıl bu hale gelmişti?''

    Gözleri bir açılıp, bir kapanıyordu. Telefonunu bulmaya çalıştı. Alarmı beyninin içinde hissediyordu resmen. Telefonuna uzandı ertele tuşuna bastı. istemsizce kalktı ardından. Alarmı kapattı, duşa yöneldi. Çeşmeyi açtı ve birden suyun içerisine kendini bıraktı. Suyun aşırı soğuk olduğunu fark edip, irkildi. kendini bir adım geri çekti, beklerken üşüdüğünü anladı. tekrar kendini suya bıraktı. ısınmıştı ve hemen ardından suyun istediği sıcaklığa geldi. ne sıcak, ne soğuk. Duşunu aldı. Üzerine aldığı yarım havluyu beline sardı. mutfağa girdi ve su ısıtıcısına su koydu. ardından çalıştırdı, yatak odasına doğru yönelirken bir şey fark etti. ''evde kimse yokken, neden havlu kullanıyordu ki?''. bunları düşünürken yatak odasına varmıştı bile. havlusunu çıkardı, kurutma makinesini eline aldı. çalıştırdı, saçlarını vücudunu bunla kuruluyordu. kurutma makinesini niye bu kadar sevdiğini düşünüyordu. kurulandıktan sonra, giyinmeye başladı. ne giymesi gerektiğini hiç düşünmezdi. eline gelen ilk takım elbiseyi aldı. kravatını bağladı ve artık yeni bir güne hazırdı.

    giyindikten sonra, mutfağa yöneldi. en sevdiği kupasını aldı. kahvesini koydu, niyeyse açık olarak aldığı kahvelerin daha güzel olduğunu düşünürdü. üç kaşık kahve, bir kaşık süt tozu, iki adet şeker. üzerine suyu koydu. kahvesi hazırdı. bu sırada soğuk sandwichinden bir ısırık aldı, hemen ardından kahvesinden bir yudum. sabahları kahvaltı etmesini sevmediğinden sandwich ile geçiştirirdi sabahları. sandwichini bitirdi. tam istediği gibiydi, kahvesinin yarısı duruyordu. parliamentini aldı masanın üzerinden bir tane yaktı. sabahları kahve-sigara ikilisinden hiç vazgeçmemişti. sigarasını söndürdü. banyoya yöneldi, dişlerini fırçaladı. son bir kez aynaya baktı. parfümünü sıktı.

    dışarıya çıktığında hava sıcaktı. ne zaman bitecek bu yaz diye düşündü. kışları severdi, soğuktan bir şekilde korunurken, sıcaktan hiçbir şekilde kaçış olmadığını fark etti. arabasını çalıştırdı ve yola koyuldu. nightwish çalıyordu, çok gürültülü geldi bir an. red hot chili peppers'ın Californication albümünü koydu. bulmak için ne kadar sıkıntı çektiğini düşündü, gülümsedi. Around the World çalıyordu, sevmezdi bu şarkıyı. other side'a getirdi. mükemmel diye düşündü, bagetin trampette sekmesi. evet, bundan zevk alıyordu. iş yerine varmıştı bile.
    4 ...
  2. 6.
  3. bölüm 1: (#20361445)

    bölüm 2: (#20361967)

    bölüm 3:

    Saate baktı 4 olmuştu. Çıkmasına en az 1 saat daha vardı. Neyse ki konserde 9'daydı. Birden gözlerini yan masaya çevirdi. Sena ve Gizem konuşuyordu. Birden ikisi de kahkaha atmaya başladı. Garip gelmişti, aralarının pek iyi olduğu söylenemezdi. Tekrar gözlerini dosyaya dikti. Evet, hayalindeki meslek bu değildi belki ama iyi para kazanıyordu. istediği çoğu şeyi alıp, istediği evde oturuyordu.
    Saat 5'te çıkmak istediğini fark etti. Ayağa kalktı, koltuğuna asılı olan ceketini eline aldı. Dışarıya doğru yönelirken iyi akşamlar dedi. Ama sesini kontrol edememiş ve iyi akşamlar sesi tüm katta yankılanmıştı. Yaptığının komik olduğunun farkındaydı, hafifçe gülümsedi. Daha sonra bozuntuya vermeden hızlıca asansörün önüne geldi. Kısa bir beklemenin ardından, artık asansörün içindeydi. Kravatını çıkardı. Ceketinin cebine tıktı. Asansörden indi. Güvenlik görevlisine de iyi akşamlar diledikten sonra, arabasına yöneldi.

    Eve geldiğinde, akşam için hazırlık yapmak istedi. Müzik çalar, muse'un Showbiz albümünü koydu. en sevdiği şarkı bu albümdeydi, ve evet muscle museum çalmaya başladı. Tüm evde yankılanıyordu o mükemmel bass sesi. Üzerini çıkardı, duşa girdi. duştan çıktığında, Unintended çalıyordu. Kurulandı. Fazla düşünmeden kotunu giydi. Üzerine de siyah tshirtünü.

    Kapının önüne çıktığında taksi gelmişti bile. Akşam dışarı çıktığında arabası ilk tercihi değildi. Başkalarının hayatını tehlikeye atmaktan korkardı hep. Cmpr bara dedi, şoföre. Cevap vermeden yola koyuldu, 20 dklık yolculuğun ardından, barın önündeydi. Taksiciye parasını uzattı, üstü kalsın dedi. Bir teşekkür bile almadığından üzüldü. insanlar niye saygısızdı ki kendilerine bu kadar? Kaan'ı aradı.
    +Neredesin. Ben geldim barın önüne.
    -Benim acil bir işim çıktı. Gelemeyeceğim, kusura bakma gerçekten.
    +Nasıl gelemeyeceksin. Biletleri ayırttım oğlum.
    -iş yerinden çıkmam, mümkün değil. Kusura bakma tekrardan.
    +Küfür bile etmek istemiyorum sana şu an.
    -Kendimi affettireceğim, söz. *
    +iyi, ne yapalım. Kolay gelsin sana.
    -Teşekkürler.
    2 ...
  4. 9.
  5. bölüm 1: (#20361445)

    bölüm 2: (#20361967)

    bölüm 3: (#20374332)

    bölüm 4: (#20374389)

    bölüm 5: kısa bir şaşkınlığın ardından merhaba dedi. 1,70 boylarında, bembeyaz teni, mavi gözleri ve siyah saçlarıyla duruyordu karşısında.
    -ben eylem
    +rüzgar bende dedi elini uzatarak.
    -barda amma kalabalık.
    +gerektiğinde fazla.
    yandaki tabure boşalmıştı. hemen oturdu eylem, rüzgar'ın yanına. siyah kısa elbisesiyle muhteşem bir güzellik duruyordu, rüzgar'ın karşısında.
    -ee içki ısmarlamayacak mısın? dedi gülerek.
    +pardon, ne içersin?
    -bira
    bize iki tane bira dedi barmene. biralarını yudumlarken, eylem sordu; ,
    -sende benim gibi yalnızsın bu gece sanırım?
    +evet, öyle oldu bu akşamlık.
    Düşündü bir an. Bu kadar güzel bir kız niye onun yanına gelmişti. bunları düşünürken, tekrar çıktı grup sahneye. gitar çalmaya başladı. Oh evet, karma police çalıyordu. Herkes ayağa kalktı tekrar, sahnenin önüne toplanmaya. Rüzgar ve eylem kalkmadı, devam ediyorlardı sohbete. Havadan sudan konuşuyorlardı. Sanki birbirleri hakkında hiç bir şeyi öğrenmek istemiyorlardı. müzik çalmaya devam ediyor, biraların biri gidiyor, biri geliyordu. Tedirgindi, rüzgar. böyle tanışmalara pek alışık değildi. Bunları düşünürken rüzgar, sordu eylem.
    -çok bunaldım. Çıkalım mı buradan? dedi, o tatlı ses tonuyla.
    +tabi nereye gidelim?
    -kahve içmeye.

    Bardan çıktıklarında, araban nerede diye sordu eylem. Arabası olduğunu nereden anlamıştı ki? Arabayla gelmedim, taksiyle gidelim ama nereye dedi rüzgar. ''bu saatte açık yer var mıdır ki?''. yoktur dedi, eylem sana gidelim.
    1 ...
  6. 8.
  7. kafası önünde dalgın dalgın yürüyordu. yüzünde hafif bir karamsarlık vardı. yanından geçen insaların, balkondan aşağıya bakan meraklı teyzelerin, parkta top oynayan çocukların dikkatini hiç çekmemişti. sanki içindeki yalnızlık dışına vurmuştu. 30 senelik terzi orhan ustanın dükkanın önünden geçerken orhan usta gence gözlüklerinin üstünden öylece bir baktı fakat bir şey söylemedi. anlamıştı içindeki her neyse bunu kendisi halletmesi gerekiyordu.

    cebinden bir sigara çıkardı, sigarayı yakacak çakmağı yoktu. köşedeki manav rüstemden ateşini istedi, sigarasını yaktı ve ara sokağa doğru dönerken olanlar oldu. kollarında denge bilekliği, saçları yapılmış, üzerine geyik desenli kazak ve altına tayt giymiş bir kızla çarpışmıştı. sigarasını ağzında tuttuğundan ötürü çarpışma anından sigarası kızın dekolteli tişörtünün arasından memelerinin arasına düşmüştü. kız acıyla kıvranırken ne yapacağını bilemeyen genç, telaşla kızın tişörtünü sıyırıp sigaranın yaktığı noktaları diliyle yalamaya başladı. bir yandan acı, bir yandan zevk hisseden ve şakınlık içinde olan kız irkildi ve genci ittirdi. ağzından o dehşet verici sözler çıktı birden ''ohaa skseydin bari .s'' genç delikanlı iyilik yapmaya çalışıyordu fakat kızın tepkisi onu hem üzmüş hem de sinirlendirmişti. ''ulan amına kodumun kezbanı, senin suratını sikerim iyilik yapıyoz biz sana senin ettiğin kelama bak'' dedi ve kızın üzerine saldırdı.

    ...terzi orhan'ın gözlerinde hala gencin surat ifadesi canlanıyordu. dayanamadı ve gencin arkasından gitti, sebebini öğrenmek ona yardımcı olmak istiyordu. yürürken bir sigara yaktı. yaşlı bedeni sigaranın etkisiyle hızlı hareket edemiyordu. nefesi sanki fırtınada uğuldayan camlar gibi ses çıkarıyordu. 300 metre ilerdeki manavın bulunduğu yere geldiğinde tuhaf sesler işitmeye başladı ve adımlarını hızlandırdı. köşeyi döndüğünde gördüğü manzaraya inanamadı. az önce gördüğü o genç, oğlunun eski nişanlısının üzerindeydi. kıza karşı kini vardı ama insanlık adına böyle bir duruma göz yumamazdı. genci kızın üzerinden almaya çalışmak için hamle yaptığında manavın köşede unuttuğu, hortum takılabilen süpürgeye ayağı takıldı ve düştü.

    aaahhhhhh!! dedi genç. irkildi gözlerinden yaşlar gelmeye başladı. kızın gözleri gördüğü olay karşısında iyice büyüdü ve sadece sustu. terzi orhan amca çok şakın ve bir o kadar da korkmuştu. düştüğü esnada ağzındaki sigara, gençin kot pantolonunun içerisinden çatalına doğru düşmüştü. terzi orhan amca telaşla gencin pantolonunu sıyırdı ve götünü yalamaya başladı. bir yandan acı, bir yandan zevk ve şaşkınlık içinde olan genç irkildi ve terzi orhan amcayı ittirdi. o esnada kız tekrar ''oha skseydin bari .s'' deyince hem genç hem de terzi orhan amca çok sinirlendi. kızın üstüne çullanıp bayılttılar. orhan amcanın dükkanına götürüp bir güzel siktiler. orhan amca ile genç kanka olurlarken kız kötü yola düştü. eski nişanlısının babası ve genç kankası tarafından sikilip kötü yola düştüğünü öğrenen berkecan ''bu sizin yaptığın gerçekten insanlık dışı bir şey, hangi çağda yaşıyoruz yhaaa'' dedi. terzi orhan amca evladı olduğu için berkecana kıyamadı ama kankasına oğlunu bi güzel siktirdi.

    berkecan daha sonra ibne oldu ve paraya para demedi. eski nişanlısını tekrar buldu ve onu kötü yoldan kurtardı. beraber ev tutup evlendiler ve mükemmel bir cinsel birliktelikleri oldu. yeri geldi berkecan kızı sikti, yeri geldi strap-on takıp kız berkecanı sikti.

    -son-
    1 ...
  8. 18.
  9. 5.
  10. bölüm 1: (#20361445)

    bölüm 2:

    emniyet kemerini çıkardı. usulca kapısını açtı, arabasından indi. şirketin kapısından içeri girdi. asansör sırası vardı her zamanki gibi. yürümeyi düşündü, ardından vazgeçti. tanıdığı birisini gördü; ''günaydın'' dedi sessizce. ''günaydın'' karşılığını aldı, bir o kadar sessizce. ''nasılsınız?'' dedi aynı sessizlikte. ''teşekkürler'' karşılığını aldı. nihayet asansöre binebildi. 4.kata basıldı mı diye baktı. evet basılmıştı. zaten sıcak olan hava, bu kadar insanın içerisinde boğucu olmaya başladı. kravatını biraz saldı, 3. katta bir çok kişi indi. tekrar kravatını düzeltti. ve iş yerindeydi.

    müdürünü gördü. erken yükselmişti bulunduğu pozisyona. çoğu kişinin düşündüğü aksine, dürüst ve çalışkan bir insandı ama esprileri gerçekten çekilmezdi. ''ooo, yakışıklı gelmiş'' dedi müdürü. istemeyerek de olsa gülümsedi. hem niye yakışıklı diyor ki bana dedi. odasından içeri girdi. bir günaydında ofisinde çalışanlara dedi. hiçbirisi başına kaldırmadan günaydın dedi. masasına geçti, yine sıkıcı bir günün başladığının farkındaydı. bilgisayarına yöneldi, bugün yapacaklarına baktı. şansı varsa erken çıkabilirdi. erken çıkıp da ne yapacağım diye sordu kendi kendine.

    kafasını kaldırdığında saat öğlene gelmişti neredeyse. karşı masada duran, Ahmet yanına geldi, yemeğe gelmek isteyip istemediğini sordu. bir saniyelik düşünmenin ardından ''hayır teşekkürler, ben buraya söyleyeceğim'' cevabını aldı. ne söylesem diye düşünürken, hamburger istediğini fark etti. arayıp söyledi ve internette dolanmaya başladı. ilanlara bakıyordu, bir ilan gözüne battı.
    ''Empati Bu akşam saat 21:00'da CMPR barda.''
    Biliyordu bu grubu, alternatif çalıyordu. Akşam ne yapacağını bulmuştu. Eline telefonu aldı ve en yakını arkadaşını aradı.
    ''Kaan nasılsın?''
    ''iyiyim, çalışıyorum. Sen ne yapıyorsun?''
    ''akşam konser var. Gitsek mi?''
    ''olur aslında, benimde işim yok akşama''
    ''alıyorum iki bilet''
    ''tamam, al''
    ''görüşürüz akşama''
    ''görüşürüz canım.''

    Biletleri almıştı. bu sırada hamburgeri geldi, çabucak yedi ve işine döndü. Uzun zamandır konsere gitmemişti. Bu ona iyi gelebilirdi.
    2 ...
  11. 15.
  12. bölüm 1: (#20361445)

    bölüm 2: (#20361967)

    bölüm 3: (#20374332)

    bölüm 4: (#20374389)

    bölüm 5: (#20374523)

    bölüm 6: (#20374840)

    bölüm 7: (#20387255)

    bölüm 8: (#20403046)

    bölüm 9: (#20403066)

    bölüm 10:

    Üniversite yıllarında yemek yapmasını çok severdi rüzgar. yemek kurslarına gitmişti. markete uğrayıp ihtiyacı olanları aldı. Yemek yaparken müzik dinlemesini çok severdi. Muse'un Origin of Symmetry albümü koydu. New born çalıyordu, en sevdiği şarkılardandı. Eşlik etmeye başladı, sesi çok kötüydü gerçi ama kim vardı ki evde?
    bir yandan yemek yapmaya başladı, şarkıya eşlik etmeye devam ediyordu.

    Eylem eve geldiğinde yorgun hissediyordu. Hiçbir şey yapmadan nasıl yoruluyordu, kendide anlam veremedi. Duşa yöneldi,
    çeşmeyi açtıktan sonra üzerini çıkarma başladı. bekledi, sıcak suyu severdi eylem. Su iyice ısınınca kendini suya bıraktı. Duştan çıktığından bornozuyla evde dolanıyordu. gardropuna baktı, akşam ne giyeceğini seçmeye çalışıyordu. Yeşil elbisesi gözüne çarptı. evet bunu giyecekti, yaklaşık 45 dakikalık bir hazırlıktan sonra hazırdı. çantasını aldı, dışarıya çıktı. evin kapısını kitledi, arabasına doğru yöneldi. yarım saatlik bir yolculuğun ardından rüzgar'ın oturduğu semte gelmişti. Yolda markete uğradı, ne alsam diye düşünüyordu. Şaraplar gözüne ilişti, iki şişe aldı.

    rüzgar herşeyi bitirip eylem'i beklemeye başladı. kapı çaldı, ''hoşgeldi tekrar'' dedi rüzgar. ''hoşbulduk'' diyerek
    şarapları uzattı eylem. hiç itiraz etmeden aldı şarapları rüzgar. masanın üzerine koydu ve iki kadeh çıkardı. Yemek yerken,
    sohbete koyuldular. Yemek yapmasını sevmediğini söyledi eylem, rüzgar'da kahvaltıyı sevmediğini.
    -Müziği çok seviyorsun sanırım? dedi eylem;
    +Evet, müzik benim tutkum diye karşılık verdi rüzgar.
    yemeklerini bitirdikten sonra, sigarasını çıkardı. Eylem hiç içmemişti yanında ama nezaketen ''içer misin?'' diye sordu.
    Eylem hiç cevap vermeden paketten bir tane aldı. şaşırdı rüzgar. ikiside sigaralarını içerken, yann tiersen çalıyordu
    arkada. Sigarasını yarıya gelmeden söndürdü eylem, Rüzgarın yanına doğru yöneldi. Kucağına oturup öpmeye başladı, rüzgar
    karşılık verdi hemen. Kısa bir öpüşmenin ardından kalktı eylem. rüzgar'ın elinde tuttu, yatak odasına doğru sürüklemeye
    başladı. yatak odasından içeriye girdiklerinde bıraktı rüzgar'ın elini. Yatağ attı kendisini gözlerinin içine bakıyordu
    rüzgar'ın. Etkilendi rüzgar hemen üzerindekini çıkardı, eylem'in üzerine doğru gelerek öpmeye başladı...

    Sabah kalktıklarında ikiside mutluydu, eylem gözlerini rüzgar'a çevirdi. ''günaydın aşkım'' dedi, rüzgar mutlu oldu
    istemsiz, ''sanada günaydın canım'' diyerek öptü. Eşofmanlarını giymeye koyuldu. ''nereye?'' dedi eylem. ''sen biraz
    daha uyu, ben markete gideceğim aşkım'' karşılığını aldı. ''peki'' dedi eylem. Markete girdiğinde ne alacağını düşündü. Uzun süredir kahvaltı namına hiçbir şey yoktu evde. Peynir, salam, zeytin, yumurta ve reçel aldı. iki tanede ekmek aldıktan sonra, kasaya yöneldi. ödemesini yaptı, kasiyere teşekküre ederek marketten ayrıldı.
    Tekrar eve döndüğünde, çay yapmak istedi. Çaydanlığa su koyduktan sonra kahvaltıyı hazırlamaya başladı. Tam çay demlenmişti ki eylem geldi. Sarıldı rüzgar'a, ''oo güzel sofra'' dedi. hemen masaya oturdu, çayları getirdi rüzgar. kahvaltılarını yaptıktan sonra ikiside hazırlanmaya koyuldu. Aşağı indiklerinde, ayrılmaları gerekiyordu. Son bir kez daha öptü eylem'i. ''iyi günler aşkım'' dedi. gülümsedi Eylem ''sanada sevgil yani rüzgar'' dedi kahkaha atarak.
    1 ...
  13. 7.
  14. bölüm 1: (#20361445)

    bölüm 2: (#20361967)

    bölüm 3: (#20374332)

    bölüm 4: Of ne yapacağım ben diye düşündü. 2 tane bilet ayırtmıştı ama tek kişiydi. Bu saatten sonra kimi bulacaktı ki? zaten kimsede gelmezdi. Geri dönmeyi düşündü, konsere de gitmek istiyordu. Çok kararsız kalmıştı. Kaderde tek başına konsere gitmekte varmış diye düşündü. Kapıya gitti. Kapıda bilet alınan noktaya yöneldi. ismini söyledi, iki tane bileti uzattı kadın. Tek başımayım demekten çekindiği için aldı iki bileti de. içeri girerken diğer bileti çöpe attı. Bir masaya oturdu. Bira söyledi kendine. Konsere 10 dkdan az vardı. Birasını yudumlamaya devam etti.

    Grup elemanları görünmeye başladı. ilk olarak baterist oturdu, ardından gitarcılar geldi. Klavyeci yavaş adımlarla, klavyesinin başına geçti. ve vokal göründü. çok kısa bir bekleyişin ardından. Baterist bagetleri 4 kere vurdu. Bir derdim var çalıyordu. Uzun zamandır dinlememişti. insanlar ayağa kalkıp, sahnenin önüne gelmeye başladı. O da kalktı. sahnenin önüne geldi. canlı müzik dinlemesini sevmişti hep. Lise günlerinde para biriktirip gittiği konserleri düşündü. Onlar daha zevkliydi. Kalabalık gitgide artmaya başladı. Bar hınca hınç dolmuştu. çok güzel repertuarı vardı grubun. placebo çalıyordu, every me and every you. şarkı bitti, kısa bir mola dedi vokal. Bara doğru yöneldi. Bir tabure bulabilmişti, hemen oturdu. Bira dedi barmene. Terlemişti, biranın yarısını bir dikişte içti. Konser beklediğinden güzel geçiyordu. evet, tek başınaydı ama bu eğlenmemesi için bir neden değildi. Bir daha yöneldi birasına bir kaç yudum daha aldı. Çevresine baktı, herkes sigarasını yakmıştı. Bu barın sevdiği özelliğiydi. Karışan yoktu, sigaraya. parliamentine yöneldi. bir tane çıkardı içerisinden, seri bir hamle ile yaktı sigarasını. iki duman ardı ardına çekti. sağ omuzunda bir el hissetti. arkasını döndü;

    -merhaba.
    1 ...
  15. 20.
  16. Şu son dönemde kafamda olanları toparlayıp yazdığım kısa öyküdür. Olumlu olumsuz tüm eleştirilere açığım yazmayı ve okumayı seven dostlarım. Buyurun şu şekildedir ;

    Yataktan çıkamıyordum, dışarıda olan soğuğun etkisi ile rüzgarın uğultusu bir olmuş benim yatağa daha da sımsıkı sarılmam için uğraş veriyorlardı. Telefonum susmak bilmiyordu, arka arkaya mesajlar, aramalar. Uyur uyanık bir vaziyette “ulan bir günde ne çok hayranım oldu” diye geçirdim içimden. Artık saat geç olduğu için, nefsimle girdiğim savaştan galip çıkarak yataktan çıkmayı başardım. Selimmiş arayan, mesajları atan. Ulan Selim beni niye arar ki kaç yıldır görüşmüyoruz biz bu adamla diye düşünürken bir yandan da patatesleri soymaya çalışıyordum. Yine her zamanki gibi patatesin yarısı kabuğu ile feda oluyordu. Biraz evde saçma vakit geçirdikten sonra açtım telefonu, dedim Selim buyur. Abi naber ya diye gayet cıvık bir selamlama ile girdi mevzuya ve beni Emirgan sahilde beklediğini söyledi. Şaşırdım, bir şey demeye, soru sormaya fırsat bulamadan kapattı telefonu. Neyse giyindim gittim, orada iki büklüm olmuş beni bekliyor salak. Yine vaay abi hoş geldin ya tarzı cıvık bir şekilde üzerime atladı, sarıldı, yanaklarımı yaladı. Çünkü buna öpmek dersem, bu uygun olmazdı. Biraz da onun verdiği gaz ile yapmacık muhabbete devam ettim. Ee kardeşim nasılsın, çakı gibisin maşallah hala dedim, bir yandan yanağımdaki ıslaklığı montumun koluna silmekle meşguldüm. Biraz hoş beşten sonra hayırdır Selim dedim beni neden apar topar çağırdın buraya, nedir mevzu dedim. Bunu söylerken koltuklarım kabarmıştı neden bilmiyorum mevzu nedir dediğim anda bana bir olgunluk geldi, kaşlarımı çatmış, Selimin konuşurken iki dudağı arasında oluşan köpüklü baloncukları izliyordum. Abi dedi bir arkadaşım var, seninle buluşmak, konuşmak istiyor. Şaşırdım önce, dedim olum beni kimseyle muhatap etme, kim bilir yine hangi işini yaptıracaksın bana diye çıkıştım. Yok abi ya dedi yine aynı cıvıklık ile. Büşra çok iyi kızdır, bence bir buluş konuş dedi. Büşra kelimesinden sonrasına odaklanamadım ve tüm detayları öğrenip eve gittim. Uzun süredir banyomu kullanmadığım için banyoda geçirdiğim vakit biraz uzun sürdü, bu kaybettiğim zamanı yemek yemeyerek telafi ettim. Ama kafamda hala bazı sorular vardı. Bu kız neden benimle görüşmek istiyordu, içeriği neydi, Selime neden söyletmişti bunu? Keşke bunları Selime sorsaydım diye iç geçirirken zamanın daraldığını anladım. Selimin dediği gibi saat 7de boğanın önünde hazırdım. Açlıktan ağzımın koktuğunu fark edip, kız gelene kadar köşedeki büfeden 4 tane sosisliyi gömdüm. Artık karnım top, sırtım pek, sert bir erkektim. Büşra geldi, yanak yanağa öpmek için eğilirken kulağından öptüm kızın yanlışlıkla. Hiç bozuntuya vermedi, delikanlı kızdı. Boğadan Rıhtıma doğru yürürken, beni Selimin fotoğraflarında gördüğünü ve çok beğendiğini bu yüzden tanışmak istediğini söyledi. Çok şaşırmış ve mutlu olmuştum bunları duyduğuma çünkü bugüne kadar çıktığım kızlar arasında en insana benzeyen cinse sonunda ulaşmıştım. Sohbet, muhabbet ilerledikçe ben cesaretimi topladım ve elini tutmaya karar verdim. Bir boşluğunu yakalayıp şak diye tuttum elini, ne kadar da naif, yumuşak bir eli vardı. Ona olan hayranlığım bir kat daha arttı. Biraz o şekilde yürüdükten sonra elimin terlediğini hissederek elini bıraktığım anda dünya başıma yıkıldı. O 15 dakikadır tuttuğum şey eli değil, atkısının sallanan ponponuydu. O anda yaşadığım duygusal çöküntüyü, bir de perdeyi yanlış kornişe taktığımda yaşamıştım. Yine her zamanki gibi hiç bozuntuya vermeden saçma bir şeyler anlatıp ortamı sıcak tutmaya devam ettim. O, hakkında yorumlar yaptığım şeyin bir ponpon olması beni üzmüştü. Sahilde banklara oturduk, dinlediğim müziklerden, sevdiğim yazarlardan bahsederek kaleyi içten fethetmeyi düşünürken yanımıza sünepe, artık köpekten çok koyuna benzeyen bir köpek geldi. Burnuyla dizimi kokluyordu. Çocukken elde ettiğim köpek korkusu yüzünden orda çok tedirgin oldum. Yanımda kız olduğu için, köpeği büyük bir yapmacıklık ile ne kadar da tatlı değil mi diye okşamaya başladım. Ben de hayvanları çok severim yaa deyince bu taktiğin de işe yaradığını fark ettim. Köpeği okşarken takındığım cool hava, aslında ne kadar korktuğumu örtmeye yaramıştı ta ki köpek birden hırlayana kadar. Köpek ani bir şekilde hırlayınca elimde olmadan cool havamı yitirdim ve köpeğe ananı sikiyim gibi bir tepkide bulundum. Büşra bunu duyunca bir bozuldu, suratı düştü. Toparlamaya çalışayım derken iyice sıçtım. Hadi kalkalım dedi ve kalktık oradan. Ortam gerilmişti, bir şey yapıp tekrar 15 dakika öncesine döndürmem gerekiyordu ortamı. Otobüs durağına vardığımızda ben gideyim geç oldu artık dedi, asık bir surat ifadesi ile. Senin de ananı sikiyim deyip oradan koşarak kaçtım, çünkü o daha demin ki köpek Büşra’nın arkasından tam gaz bana doğru geliyordu. Büşra’nın vereceği tepkiye bakmaya fırsat bulamadan kendimi Üsküdar sahilde buldum. Minibüse binip eve vardığımda, Büşranın aslında ne kadar iyi bir kız olduğunu düşünerek uykuya daldım. Ertesi gün Selimi aradım durumu anlatmak için. Telefonu açtı, arkadan Büşra’nın sesi geliyordu kalabalık bir ortamda oldukları belliydi. Abi sonra konuşalım yaa dedi ve telefonu kapattı. Onun da annesine küfür ettikten sonra, dün yaptığım banyoyu düşünüp keşke yapmasaydım dedim. Patatesleri doğrarken yine yarısı çöpe gidiyordu.
    0 ...
  17. 10.
  18. Çekingen tavırlarıyla dikkat çekerdi. Uzun yılların temeline oturtulmuş sağlam arkadaşlıklarında bile yoğun bir samimiyet hakim değildi. Sosyofobisi yoğun olmasa bile soğuk bir tipti. Yinede konuşmaya başladığınız zaman eğer konuştuğu kişiye ısınırsa susmak bilmez her konuda bilgili olduğunu gösterirdi.
    Şafak söküyordu, akrebi yelkovana prangalayan kuvvet uyumasına mani olmuştu. Perdeyi araladığında uykusuzluğunu işine yetişmeye çalışan birkaç adamla birkaç sarhoşla ve tin tin ilerleyen birkaç uyuz itle paylaştığını gördü.
    Uykunun uykulu olduğunuz zaman kılınması gereken bir fiil olduğuna inanırdı, uyumak için insanın kendini zorlamasının yersiz olduğunu düşünürdü. Bu fikrine öylesine sıkı sarılmıştı ki inanın günlerdir uyuyabildiği dakikalar eğer yüksekten dengesini kaybedip düştüğü anlık uykuları saymazsak saati bile bulamazdı.
    Gökyüzü parlament tonlarını takınırken bir kıyı bistrosunda oturdu, ciddi ifadesini hiç bozmadan çayını yudumluyordu. Gözü çapraz masada ağlayan kadına ilişti. Bistroda zaten ikisi vardı. Sosyofobinin insan üzerindeki etkilerinden biride diğer insanlara bi faydanız olması gerektiğine ruhunuz inanmıştır. Kabullenilme arzusunun bi sonucu bu kesinlikle!
    Cebinden mendilini çıkardı, kadının önüne sanki beslemekten zevk alınan ama aslında varlığından korkulan bi aslana yem atar gibi mendili attı. Daha sonrasında bunun kadın tarafından tanışma vesilesi olarak algılanabileceğini fark etti zira peçetelikler zaten mendil doluydu.
    Beklemediği bi tepki alacağını tahmin etmişti. içinden geçen kadının yüzüne bakıp anlık bi yapmacık gülümsemeyle teşekkürünü dile getirmesiydi. Aksine kadın kahve fincanını alıp adamın karşısına oturdu. Adamın içinde iç gıdıklayan kusmaya yakın bi his oluştu. Yo hayır kadından etkilenmemişti, sadece bu tarz bi tepki beklemiyordu. Beklide sevgilisinden ayrılmış ve karşısına çıkan ilk adamla onu kıskandırmaya karar vermiş bi kadındı bu düşünce adamın beyninden hızla geçen düşüncelerden en uzun t akılı kalanıydı. Senaryo yazmayı severdi hayatının her anının tanrı tarafından senaryolandırılmış bi tragedya olduğuna inanır diğer insanlarınkinin de ne olabileceği konusunda fikirler yürütürdü.
    Bu arada çayını yudumlamaya devam ederken başını kaldırıp kadına göz teması bile kurmamıştı, kadının karşısına oturduğunu baharatımsı kokusundan anlamıştı bile diyebiliriz.
    ... to be continou
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük