bildiğiniz gibi idobüsler küçük ve hafif yapıda olduklarından hafif rüzgarlı bir günde bile sandal gibi sallanırlar efendim. geçen sene de bu zamanlarda yine dönüş bileti almıştık, istanbul'dan mudanya'ya geleceğiz, akşam 9 idobüs'üne bilet aldık, akşam vaktine kalır mısın işte sen böyle, daha kabataştayken rüzgar esmeye başlamadı mı. o 2 saat yolculuk oldu bize bir ömür gibi...
bi o tarafa bi bu tarafa sallandık durduk. akşam vakti de olduğu için her yer karanlıktı, arkamızda oturan kokoş kadınlar bile mide bulantısından lavaboya gittiler. biz kendimizi sakinleştirmeye çalışırken dua kitabı açıp okuyan yaşlı kadınlar daha da sinirlerimizi bozdu. arkadaşla ben kafamızı geriye yaslayıp idobüse çarpan dalgaları düşünmemeye ve sakin olmaya zorladık kendimizi ama o da ne, arkadaşın yanında oturan bir üniversiteli kız, her dalga çarpışta saydırıyor kendine, hem de ne biçim... bu saatte hangi akılla bindim de, sabahtan gitseydim keşke de, aklımı bilmemne yapayım demeler... bütün idobüs yetkililerinin kulakları çınlamıştır eminim * hatta biz kafamızı dağıtmak için idobüsteki televizyonun vermiş olduğu bilmem kaçıncı devirden kalma çağatay yolda'yı izlerken bile kızın saydırmalarından ve arka sağımızda oturan teyzelerin ''aman yarabbi ne salladı be, ay allahım koru bizi yarabbim'' nidalarından dolayı sakinleşeceğimize daha da çok endişeye kapıldık. allahtan ne zamanki döndük körfezi ve mudanya'ya yöneldik, deniz de biraz duruldu ve sağ salim ulaştık mudanya'ya... ama hayatımda gördüğüm en zor ve korkunç deniz yolculuğuydu diyebilirim. o 2 saat oldu bir ömür sanki. bir daha deniz yolculuğu yaparsam asla demeyeyim ama mümkünse idobüse binmem gider ido hızlı deniz otobüslerini seçerim (büyük olanları).