Çatışmadım yahu, salağın biri tabanca ile oynarken silah ateş almıştı. Sol tarafa gelseydi belki kalp basınca dayanamazdı bayılır ya da ölürdüm ama sağ köprücük kemiğinin 3 4 parmak altına gelmişti. Hemen tabi carnıhaş millet gelmişti, tutanak tutulmuştu. O an nasıl olduysa sadece basıncı hissetmiştim. Acı yoktu yani,
Hemen üzerimden Çelik yeleği çıkarınca bir acı vurdu beynime bir acı. Yok böyle bir şey. Erkekliğe bir şey de dedirtmiyorum tabi ama nasıl yakıyor.
Siz siz olun askerde kimseye dolu silah vermeyin, albay 2 ay elemana çimleri boyatmıştı.
bir buçuk yıl önce serçe parmağım kırıldı. hatta sözlükle tanışmam da bu vesileyle, yani raporlu olduğum bu iyileşme sürecinde olmuştu. o ana kadar parmağımın kırılmasının ve o dehşet görüntüsünün verdiği acının, çektiğim en büyük acı olduğunu zannediyordum. ta ki; hastanede çekilen röntgen filminin ardından, kırığı tespit edip alçıya alacak olan, kıvanç tatlıtuğ görünümlü ve fakat sonunda adeta bir canavara dönüşen ortopedistin tüm gücüyle parmağımı çekip, yerine oturtmasını gördükten sonra...
böyle bir acı olamaz!...hani bir insan bir insana bunu nasıl yapar dediğin cinsten...
üstelik bu durum yaklaşık 15-20 dakika sürüyor. şöyle ki; doktor kendisinin de farkında olmadığı bu deli gücüyle parmağımı koparırcasına çekerken, diğer bir doktor da alçı ile sarıyor. şöyle ki; benim hayatta tek çığlık attığım yer o hastane odasıdır.
hayatımda yaşadığım en uzun an ve en büyük acıdır.
velhasıl 3 hafta sonra alçıyı aldırmak için başka bir hastaneye gittim elbette.
kanal tedavisi ama doktor uyuşturucuyu azmı verdi naptı anlamadım. hastaneden çıktım tramvaya bindim. başım uyuşuyor gözümden yaş geliyor. zaten 5 dk sonra bayıldım.
Elime ütü kapaklanmıştı. Ütü 3 saniye falan durdu elimin üstünde. Kaldırdığımda parmaklarımın eklem yerlerindeki o kırışıklıklar bembeyaz yukarı doğru bombeleşmişti. O acıyı hiç unutamıyorum.
türlü türlü yerimi kestim (dikişli olanından), 2 kez elime balta vurdum, suratıma halter düştü, ayağıma çivi girdi bir hafta yürüyemedim, ameliyat oldum; lakin parmağımı tırnağın üstünden vidalamak kadar büyük acı yaşamadım. öyle ki işaret parmağımın acısı tüm elimi uyuşturdu. düşman götüne.
Çok şükür abartilacak bişey olmadı ama bel fıtığı duzlesme ve yapısal olarak darlık olduğu için omurilikte her zman çektiğim bel ağrısı diyebilirim. Kaza geçiren kardeşlerimize çok geçmiş olsun allah yaşaması bidaha ilk entry sahibine üzüldüm için çizdiği etti.
Düşündüm düşündüm... yazılmış girileri okudum.. benim şimdiye kadar başıma gelmiş en büyük fiziksel acı neydi dedim. Kiminin midesini yıkamışlar, kiminin ayağından iğne çıkarmışlar falan filan. Bende en basitinden bir kırık bile yok.
Sonra aklıma şey geldi. O büyük acı. Bisiklet sürmeyi yeni öğrendiğim zamanlar. 6-7 yaşlarında falanım heralde. En büyük zevkim bisikleti hızlı hızlı sürüp duvara çarpmak. Arka teker biraz havaya kalkıp düşecek geri yere, o kadar... hızı falan ayarlıyorum çok da abartmıyorum duvara kafa atmayayım diye. Neyse, yine öyle mal mal eğleniyorum; ben asıldım pedala, duvara ön tekeri vurdum, işler yolunda gitmedi. Kalkması gereken o arka teker kalkmadı.
Ben öne doğru kaymışım. Koltuktan kaydım. Siz sanıyorsunuz ki benim kafam duvara çarptı. Oysa bisikletin gidonuna kafa atan başka şeyler vardı. Düşman başına, nasıl bir acı. Bilen bilir tarifi yok. Ağzımı açıp anneme seslenemedim. iki büklüm, gözler yaşlı.
9 yaşımda müstakil ev boyunda ki, iki katlı kamyon damperinin tepesinden kafam üstü yere çakıldım. Ayak parmaklarımın ucuna kadar sızım sızım sızlamıştı her yerim. Ondan sonra da ayarlar hiç eskisi gibi olmadı zaten.
çocukken kafamın arkasında saçkıranın çıkması sonucu o bölgeye içinde ilaç olan bir iğneyi 15 kez o küçük bölgenin farklı yerlerine batırılması. yok öyle bir acı.
Bu acıyı son bulduracak herseye razıyım Nolur öldürün beni diye doğumhaneyi inlettiğim doğrudur. Ölümü düşündükçe huzur buluyordum çnkü acı çekmeyecektim ölürsem.