Elleri cebinde, vazgeçmişliğin verdigi edayla hafif öne eğik, umursamazlığın verdigi can sıkıntısından dilinde, dişleriyle ritim tutturdugu bir şarkı ve hep kaybetmenin kıldığı ezikliği kabul etmiş, gözleri kısık bir sekilde, ara sıra da yukarı, gökyüzüne ve bulutlara bakar halde "yalnız uzaklarda" gezerken, boynumu ve ruhumu okşayan o soğuk gündeki ılık rüzgarı belki tekrar hissederim yaşayarak, çoğunlukla da etrafı izleyerek.
evet hayat karşısındaki duruşum gerçektende duruş hayat akıp gidiyor ve ben mal gibi duruyorum. millet uzaya çıkıyor evleniyor okullarını bitiriyor yüksek lisans master her şeyi yapıyor ben ise hala duruyorum. gerçektende hayata karşı duruş sergiliyorum.
gidonun bir tarafına ağır poşet asılmış, frenleri tutmadığı için ayaklarla durdurulan, pedalı her çevirişte öten bisikleti kullanan öğle sıcağı altında oduncu gömleği giymiş ve pantolonu sürekli zincire sıkışan biri gibi hayatım. öylesine ızdırap verici.