Tek derdimin gezmek, oynamak, yemek için para kazanmak olduğu bir yaşam tarzı. Para kazanamadığım zaman sokaklarda yattığım, aç kaldığım; kazandığım zaman ise gönlümce yanımdaki insanlarla harcayıp o gün bitirebilecek kadar sorumsuz olabilmek. Ve bu para için fazla zaman gerektirmeyen farklı işleri zevkle yaparak çalışmak. Geçmem, başarılı olmam, memnun etmem,sorumlu olmam gerekmeyen bir yaşam tarzı. Kafamı sadece zevklerim için çalıştırmam gereken bir hayat tarzı.
Bıktım kendimi bunun tam tersi bir hayat için yaşamaya motive etmeye çalışıp çalışıp başarısız olmaktan ve tekrar motive etmemin gerekmesinden.
Bisiklet ve ya motosiklet ile dünyayı turlamak, teknolojiyi sadece ailem ile iletisim kurmak icin kullanmak ve sadece yazmak. insanlardan uzaklasip sistemin dayattığı her seye kafa tutmak.
sadece ihtiyaçlarımı karşılayacak kadar kazanacağım kadar çalışmak. geri kalan zamanımda gezmek, tozmak, yatmak, uyumak. düşündüm de zaten öyleyim. ay rüya gibi hayat sürüyorum resmen.
Bahçesinde hayvanlarım olan bir evde sakince yaşamak istiyorum.
Mahallede sevdiklerim olsun yürüyerek gidebileyim.
işim arabayla 15-20 dakika uzaklıkta olsun trafiğin olmadığı bir şehirde 4 mevsimin bir arada yaşandığı bir ülkede yaşayayım.
Issız adam tarzı, bohem böyle, acılı, ama hep kendi salaklığımdan oluşan acılar. Öyle para pul sıkıntısı falan değil. Varoluşsal sikko problemler hayal ediyorum. Bu sikko problemlere içiyorum falan.
Yiyip içip kilo almamak, istediğim zaman çalışıp istediğim kadar para almak , 5 tane koca almak ( hiç biri çocuk istemesin ben istediğim de istediğimle sevişeyim, eğleneyim ya da sevgi paylaşayım ), alkole sigaraya mani olmayacak kadar sağlıklı bir yaşam tarzıdır.
var elbet bizimde ama şu an 260 milyon tl kazanma itimalim olduğu halde o parayı harcasam bu hayata erişemiyorum.
aşağıda yazacaklarımın ana teması
"bazı şeyler asla geri gelmiyor"
bak köyde doğumadım büyümedim simit, çekirdek, iett otobüsleri gibi öğelerle büyümüş bir istanbuuluyum.
tatillerde gittiğim ananemin köyü var.
allahım ne güzel günlermiş ve o yer ne güzel bir yermiş.
inasi ölçülere uygun şahane bir bahçe içinde (1 dönüm) alt kısmı siyah üst kısmı kireçle boyanmış kerpiç bir ev düşün.
sundurmasına çıktığında cayır cayır yakan ama göz alabildiğine düzlük yeşillik, seyrak ağaçlık ama çokta ıssız olmayan bir yer.
ben orada koku, güneş, görüntü ve sesizlikle nasıl mutlu olunduğunu gördüm.
o koku yok mu o koku. ortam kokusu yani. milyonlar versen bulamazsın.
güneş kokusu lan güneş kokusu. kaça satarlar ki bunu. kim satar. alacak para bulunur mu?
sonra o renkler, muazzam.
şöyle gözlerini hafif uzaklara diktiğinde üsten masmavi, bi kaç tane koyun bulutu dışında mavmavi bir gökyüzü gözünü hemen boyar. ardından yeşiller harekete geçer, yerdeki yeşil, ağaçtaki yeşil, kapı boyasındaki yeşil ve sarı, sapsarı bir sarı. kurumuş otlar ve başaklardan gözüne dolar.
insan da var tabi. 4-5 tane birbiriyle gelip giden komşu var. komşu ama ne komşu.
40 yıldır tanıyor olmana rağmen seni gördüğünde saygı duruşuna geçen, sana yüksek sesle konuşmayan. yaptıklarına eleştiri değil beğeni yağdıran.
bi derdini anlattığında, düzelir, düzelir. içini ferah tut diyebilen.
böyle bir komşu ve komşuluk.
öğlen sıcağı olduğunda sokakta bir allahın kulu görmezsin. hatta evlerin dışında kimse yoktur.
devam eder belki, entry
zincir entry yasaklansın *
öğlen sıcağı demiştik di mi?
lan oğlum bu öyle böyle bir sıcak değil ha. çöl sıcağı halt etmiş. kafanı uzattığın an içeri kaçıyorsun çünkü nem var nem.
nasıl olmasın. köyün 10 km lik çevresinde göl ve deniz var. kendisi de sulak alan gibi, bataklık çok var yani.
ağaçaltı falan kar etmez. kaçacağın ama sıcaktan tam olarak kurtulamayacağın tek yer 50 cm kalınlığında duvarları olan kerpiç ev.
dedim ya kaçtın ama kurtulamazsın.
bunalmaktan aklına gelen tek şey uyuyayım baridir.
o sıcak seni alır. yatağa savururur. sen uyuyorum zannedersin ama aslında baygınlık geçiriyorsundur. valla bak.
kaçacak yer yok düşünsene.
klima zaten yok çünkü elektrik gelmemiş o köye.
köy halkı, alettirik (lamba) gözleri bozuyor diye hiç ıştınmıyor (umursamıyor).
bu kadar eziyetten sonra akşam 7 ye doğru bir rüzgar başlar. püfür püfür.
çıkarsın kapı önüne of lan dünya varmış dersin.
konu komşuya selam çakarsın çünkü onlar da aynı dertten muzdariptir ve nefes almaya çıkmıştır.
böyle bir hayat. bunun bir de gece hayatı var.
sivrisinekli, fuarlı falan. anlatırım onu da bi ara.