evlenince bir çok şeyin sorumluluğu otomatik olarak size yüklenecek, sonra birde sıpa dünyaya geldimi... o çok sevdiğin sporu, arkadaş ortamını, akşam gezmelerini, tek başına tatilleri, akşam eve gelince pc başında vakit geçirmeyi falan unutacaksın..
ne gerek var dimi amk bunca şeyden vazgeçmeye..
bir arkadaşımın evlilik için bana; ''hanım annemi, annem hanımımı çekiştiriyor, bir sürü gereksiz muhabbet, kafam hiç almıyor amk, sakın evlenip yakma kendini''
düşününce çok saçma geliyor ;
yabancı birisine çok fazla sorumluluk yüklüyorsun ve bunu kaldırabileceğini dahi bilmeden ..
bir gün önceden sevgiliyken sonra birden aynı evde , çocuklar , faturalar..
karşı tarafın tamamen güvenine kalmışsın yada kendi sabarına bir anda şalter atıp ne yapıyorum ben
bundan acı çekiyorum diye ayrılmaya kalktığımı düşünce nasıl oturacak bu ? insanlar nasıl bunun
altından kalkıyor diye düşünmeden edemiyorum. dışarıdan ve çocukken çok kolay görülüyor
her tarafta aile var. anneler. babalar.. ama belli bir yaşa gelince anlıyorsun ki aslında göründüğünden
daha zor ve mantıklı tek tarafı mantıksız bir şeyin içine bile bile girip bunu mutluluğa çevirmeye çalışmak olabilir.
kiz isteme, nişan, söz, kına gecesi,bohça mohça, çeyiz, duğun gibi saçmasapan işlerin olması. gelinlik giyme saçmalığı, düğün alışverişi( gereksiz yere zarara uğratıcak), hamile olduğunu nasıl söyleme telaşı hep gereksiz stres.
düğün fotoğrafları. öyle şey olmasın. mantar gelin-penguen damat pozu olmasın. kameraya bakmalı olmasın, uzaklara bakmalı da olmasın. birbirimize bakmalı da olmasın. önde ben, arkada o bulanık; onu da istemiyorum. deniz kenarında çekilmek istemiyorum, ormanda da çekilmek istemiyorum, parkta çekilmek hiç istemiyorum. balonlu falan çekiyorlar ya, ondan da istemiyorum. damat gelinin avcunun içinde oturuyor hani, o da olmaz. mantarla penguen, ay pardon gelinle damat dudak dudağa gibi olanı var ya, o hiç olmaz. ben kahve içmek istiyorum kısacası.
etrafta ki evli çiftlerin, genelde hayatlarının bok gibi olmasından dolayı pek sıcak bakmıyorum evlilik muhabbetlerine. bide şimdi yeni türeyen bi motto var " namusu bacak arasında aramayın " bi siktirin gidin efendim. ben öle folloş olmuş bi kızla evlenmek istemiyorum. geçin bu modernlik ayaklarını madem gidin pavyondan karı çıkartın kardeşim. modernlik batılılık falan derken iyice godoş oldu millet.
çevrenin senden bir evlilik bekliyor oluşu.çocukluğumdan beri yapma denileni yapan biri olarak ister istemez 'bok mu var evlilikte' diyorum.arkadaşlarımın da evlenmiceni bilsem evlenmem amk.ama o götler evlenir ben 40 yaşında piç gibi ortada kalırım sonra.
tek kişilik bir hayat yaşama isteğidir. neden hayatımı bir başkasıyla geçirip ömrümü kahır çekmekle geçireyim ki diye sorguladıkça, özgürlüğün ağır basmasıdır. özgürüm, evlenmeyi hiçbir zaman düşünmüyorum ve ömür boyu yalnızım...
Evlenmek es olmak anne olmak gelin olmak elti olmak gibi olayların uzerime tam oturmayacagini dusunmem. Ayrıca garip bir şekilde ölümü de hatırlatıyor bana boyle büyük secimler. Yani hayatinin sonuna kadar birlikte olacağın insani seciyorsun sıkılınca birakma şansın da yok. Sonra artik kendini birakip sorunlulugunu alman gereken uc dort de cocuk. Meslek zaten belli eee ne kaldı geriye? Bastan belli bir hayat. Ufak şeyler değişse de hayat %90 ayni kalacak.
mantığa sığdıramamaktır.
yani sevgiyi, aşkı illa onaylatmak mı gerekir o zaman notere gidilsin.
birlikte yaşamak ile arasında pek bir fark olmayan şeydir evlilik. hatta birlikte yaşamanın daima artıları vardır, çekip gidip biraz kafanızı dinleyebilirsiniz rahatlıkla.