üniversitede kyk da kalırken 2. defa abant gezisi organize edecektim afişler tanitimlar hazırdı, müdür geldi prosedürlerden vs vs bahsetti izin veremeyiz dedi bende çıldırıp yiktim masaları yırttim herseyi. iyi racon kesmiştim yüzlerce kişi önünde .
ee sonra onun dediği oldu o ayrı mesele .
-arkadaşımla az kalsın orman yangını çıkartıyoduk son anda söndürdük, çok fenaydı.
-caminin mikrofonuyla canlı yayın yapmıştım, şarkı söylemiştim*, imamın koşuşu hala aklımda.
-lise 2ye giderken sınıf kapısını kırmıştık.
-mat sınav sorularını çalan bendim.
-arkadaşımı şubat ayında denize atmıştım.*
-ilkokul 3. sınıfta okuldan kaçıp futbol maçına gitmek.
-yine ilkokul yıllarında bisikletle bir yaz günü geçirdiğim ölümcül bir kaza sonrasında bisikletim kullanılamaz hale getirilip bir köşeye atılmış ve bisiklete binişim yasaklanmıştı. ertesi yıl "23 nisan günü bugün 23 nisan çocuk bayramı yani benim bayramım bisiklete binmek hakkım !" diyerek herkesten gizli bir şekilde bisikletimi tamirciye götürüp tekrar binmeye başlamıştım. babamla o akşam yaptığımız anlaşma sonucu, bisikletle bayır aşağı inerken ellerimi açıp uçmaya çalışmama karşılığında bisiklete binmeme izin verilmişti.
üniversite 1 de eve çıkmışız. tabi bomboş ev, ne eşya var ne başka bir şey. bir tişörtün için diğer tişörtlerle doldurarak kendimize yastık yapıyoruz durum vahim. eve de daha internet bağlatmadığımızdan çıktık internet kafeye gittik iki arkadaş, kafe bir tane iş hanının 3. katında, neyse işimizi hallettik saat olmuş gece 23 civarı çıktık kafeden merdivenleri inerken kapının önünde bir halı gördük hiç konuşmadan sadece arkadaşla birbirimize baktık. sadece gözlerimizle anlaştık ve bir ucundan o DiĞER ucundan ben tuttuk halıyı götürdük eve. o gece üç kişi onun üzerinde yattık bize son teknoloji yatak gibi gelmişti. iki gündür ilk defa bu kadar yumuşak bir yerde yatmıştık. aradan 1 hafta geçti o halının üzerinde yatan 3 kişiye olanlar;
benim cep telefonumun ekranı çatladı. masraf: 120 lira
1. arkadaşın 100 lirası kayboldu.
2. arkadaşın bilgisayarına çay döküldü. masraf 170 lira.
toplam masraf 390 lira.
halı parası bizden çıktı ve o günden sonra tövbe ettik hiç bir şey çalmadık. şuAN ikimiz aynı şirkette çalışıyoruz ve o günleri hatırlayıp gülüyoruz.
rektörün kapısından sinirli sinirli bağırmıştım "makamını rütbesini s...ttimin evladı!" meğersem hemen kapının ardındaymış. ayıptır söylemesi ihtilal döneminin rutbeli subayıydı. şansıma sokayım bir tek o gün işe yaradı kaçtım.
yaş 17.
gitmişiz bir bar'a.
içiyoruz oh mis.
neyse efendim o zamanlar 3 biradan sonra leyla modundasınız.
velhasıl saat 23:00 civarı polis geldi mekana.
lan hepimizin yanaklarından al damlıyor,
o kadar da belli ki yaşımız.
polislerden biri dedi ki,
çıkarın kimlikleri.
bana baktı şöyle;
tamam dedi sen çıkarma şu ikisi göstersin.
neyse efendim;
bizimkiler gösterdi tabi, adam dedi yaşınız küçük gelin benimle.
arkada da hoşlandığımız insan var, onun yaş tutuyor yaşına koyim.
baktım masadakileri alıyor, ''abi ben napiyim dedim''
''yürü lan gel sen de!!'' dedi bağırdı.
sike sike indik aşağı.
sussana sen amk, adam senden kimlik istememiş, belli ki eşgal arıyor.
yok ama işte, susamam...
neyse efenim bunlar en az 20-30 polis kapının önüne ben gibi mallardan ordu yapıyor.
o zamanlar da siyah giyene sataaniiiiiizz!!! deme manyaklığı var.
neyse amirleri sırayla kimlikleri alıp ne işin var lan senin diye itip kakıp, postalıyor.
sıra bana geldi. arkamda da arkadaşım gökhan var.
''al kimliğini ne işin var lan senin bu saatte!!!''dedi bana da.
dedim ''o benim kimliğim değil yanlız''.
efem?!! dedi hönkürerek;
''o benim kimliğim değil dedim'' dedim tekrar.
işte hayatımın yıldızlı pekiyisini o anda aldım...
alın bunu dedi, korkutacak falan aklı sıra.
gıkımı çıkartmadım, gittim emniyete kadar.
emniyet de uzak değil ha, barlar sokağının arkası.
hoş, barlar sokağı da denmez, 4 tane bar var 2'si bir sırada diğer ikisi karşısında.
neyse son bir kez daha aşık olduğum insana bakış attım.
sanki pis pis gülüyordu anasını satayım.
bir kinlenmişim...
neyse babamı aradılar geldi sağ olsun.
aldı beni.
o gün bu gündür; ''ben sana onu yapma demiyorum, edebiylen yab'' şeklindeki cümlelerine devam eder.
kıyamam lan.
böyle işte.
anarşimiz bu kadardı.
köydeyim içerdeki wc dolu dışarıdaki de iğrenç bi halde ben de hayatta altıma yapacak bir çocuk değilim, neyse bilen bilir bizim orda evlerin önünden ark dediğimiz bahçeleri sulamak için kulanılan yapılardan geçiyor,içinden sürekli su akar bu arkların bendeniz açtım efendim popomu başladım s.çmaya. yoldan da bi hanım teyzemiz geldi ve dedi ki oğlum ayıp değil mi yaptığın ?
altıma s.çsam daha mı iyi teyze ben sizin bu kabüllerinize karşıyım yaşasın istediğin yere s.çabilme hakkı, yaşasın özgürlük.
şu an burada bu satırları kaleme alabiliyorsam sebebi bu anımdır.
ortaokuldayım o zamanlar. ders zili çaldı biz de halen bahçedeydik. öğretmenin biri geldi hadi sınıflarınıza dedi. bende sabah kahvaltıda yürek mi yemiştim tam hatırlamıyorum bir cesur yürek edaları var ki sormayın gitsin. neyse gitmiyoruz falan dedim. öğretmen biraz yakınıma geldi ve bağırmaya başladı. az önce delikanlı ayakları yapan şahsımın yaptığı harekete bakın: https://www.google.com.tr...25A7ocuk%252F%3B300%3B443 evet bu hareketi yaptım.
yaptım ama hele bir sorun neden yaptım. tanımadığım bir öğretmendi ne de olsa beni yakalayamaz hemen sıvışırım diye düşünmüştüm.
sıvıştım da. hemen topukladım olay mahallinden. hemen sınıfa girmedim ama önce izimi kaybettirmeliydim. okul binasının iki girişi var; bizim sınıfın olduğu girişten değil de diğer girişinden girdim ki öğretmeni yanıltayım. yanılttım da arkamda kimse yoktu bir iki öğrenci dışında. neyse sınıfa girdim. ders işlendi ve geldi çattı teneffüs vakti. çıktım bir iki volta atayım dedim. ama bahçeye çıkmayacaktım yakalanma ihtimalinden dolayı. koridorda yürürken bir de ne göreyim o az önce nanik yaptığım öğretmen. kaç yıldır o okuldayım hiç görmediğim öğretmeni iki teneffüs art arda gördüm. ama ikinci görüşüm ağır oldu. hemen çekti beni kenara yapıştırdı tokadı. ondan sonra asiliğim geçti. öncesinde de asi değildim esasında. evden okula, okuldan eve... kahvaltı menüsünü tam hatırlayamıyorum dediğim gibi yürek yemiş olabilirim hepsi onun yüzünden.
taksimde 3 kiz konsere gittik.
jolly de malum gec biten bir yeni turku konseriydi.
ciktik yuruyoruz arkamiza takildilar .
bir baktik, iki soylendik ama yok. cekmisler mi artik ne yapmislarsa...
neyse durdum, gittim kestaneciye hanginiz sivil dedim. gosterdiler.
gittik sivile dedim bunlar elimle gostererek bizo rahatsiz ediyor.
cocuklar bi sasirdi. sivil iki.
neyse sonucta sivil bize yardim etmedi. yok efendim sikayet var mi, varsa karakola gidelim. ben bi sey yapamam.
orda kafam atti
dedim ne demek bi sey yapamam. sizin gozunuzun onunde hareketleri goruosunuz. sadece kimlik sorsaniz yeticek ama isi yokusa suruyosunuz . sizi sikayet edicem dedim.
kiziz ya , saat gec ya taksimde yuruyorsan tabi basina gelecekler mustahak.
ben de sinirlenmeye devam ettim. sonunda midyeci bir amca yardima kostu sagolsun. cocuklari tuttular . napiosunuz diye bizde otobuse yuruduk.
10 dk sonra tekrar arkamizdaydilar . yasasin turk polisi
- sozlu bir uyarida bile bulunmadi canimi emanet ettigim kurum.
cocuklar o gazla iyice yakinlasti. yanimdaki arkadasim iyice kizdi derken elindeki siseyle cocuga oyle bir gecirdi ki tam gozune , insallah cikmistir gozu.
- abi bunlar agir manyak diye - kacip gittler.
ben de polisle kavga ettigimle kaldim.
sonra mayis ayindan itibaren de polisle kavgaliyim.
akpli görünen birini takip ediyorum. kendisi oldukça zengin, ateist hatta müslüman karşıtı ve müslümanlara alenen küfrediyor; aşırı eleştiriyor... iyi eğitimli ve modellik yapıyor. gezi olayları çıktığından beri de "gezici"'lere küfrediyor.
lise 2. sınıfta, arkadaşlarla girişilen bir iddia sonucu gerçekleştirilen bir olaydır.
sert, ciddi yani bildiğimiz o ''lise müdürü'' tipi bir müdüre sahiptik. okuldaki öğrencilerin görünce kaçıştığı, asık suratlı, boktan bir herif. sınıftayken şöyle bir hayal kurdu biri ''düşünsenize biri müdürün odasına girip, 'esselamun aleykum ve rahmetullah' diye bağırarak, başka hiçbir şey demeden, anında yere yatıp şınav çekmeye başlasa..''
sorun bunu kimin yapacağıydı. yapana on kişi, kişi başı 20 lira olmak üzere, 200 tl ödül verilmesini kararlaştırdık. bu da benim bir aylık sigara param olduğundan kabul ettim.
derin bir nefes aldım, müdürün odasına dalıp ''esselamun aleykum ve rahmetullah'' deyip, yere yatıp şınav çekmeye başladım. o gün odada ilçe milli eğitim müdür yardımcısı ve birkaç godoman herifin de olduğunu nereden bileyim?
herkes şaşkınlıktan bir dakika beni seyretti. ben de 200 lirayı kapmanın memnuniyetiyle şınavlarımı eda ediyordum. derken şınav pozisyonunu sağlayan ellerimden birine bir tekme geldi. hemen yere kapaklandım ve kalkıp ''kusura bakmayın hocam'' dedim, bütün yüzsüzlüğümle.
işte bu da böyle bir anımdır.
not: ödediğim bedel hiç hoş olmamış olabilir; fakat bu ayrı bir hikayedir.