bana, "kazağın çok güzelmiş; versene ben giyeyim," diyen teyzeleri anlamıyorum sözlük. kazağım onlara olmaz ki. hem onların kendi kazakları var ki. bıktım bu hayattan.
sınıf başkanı seçilmek için sınıftaki herkese birer araba, birer de ev alacağımı söyledim sözlük. seçildim ama herkes evini arabasını bekliyor, ne yapacağımı bilemiyorum sözlük.
şimdiki zamandan not: herkes de yemiş yalnız evi arabayı. ben mi çok kurnazdım yoksa arkadaşlarım mı saftı orası tartışılır. sonuçta ben yalancıydım da neyse napiyim çocuktuk aaa üstüme gelmeyin. *
anaokulunda, öğretmen silgi kullanmamızı yasakladığından, çizdiğim bütün yamuk çizgileri parmağımla silmek zorunda kaldığım için defterim yer yer kapkara oldu ve yaptığım hileyi anlamaz sandığım öğretmenim beni çok pis azarladı sözlük.
yine anaokulunda, oyun oynarken başımı kaldırıp kapı aralığından baktığımda annemi göremediğim bir gün, okuldan kaçıp, öğretmene, müdüre ve temizlikçi teyzeye izimi kaybettirip pazar yerinde hiç tanımadığım bir teyzenin önünde poşetlerine sarılarak diz çöküp, 'teyzeeee ne olur beni anneme götüüüüüyy peşimdeleeeeyyy' diye yalvardım sözlük.
yine anaokulunda, komşunun oğluyla girdiğim iddia üzerine burnumu kanatmayı başarabildim sözlük. sonra yapabildiğimi görüp pişman oldum ve intikamımı onun da burnunu kanatarak aldım ama daha kolay oldu sözlük.