hangi birini sayayım... zamanında "o"nunla konuş(a)madığımamı, çekmem gereken eziyeti zamanında çekmediğimemi, aklım yerine kalbimin sesini dinlediğimemi,.. hangisi?
yıllar önce 3 ayrı ülkeden çağrılıp gitme imkanım olmuştu ama gitmedim. salaklık işte. neyse şimdi kolay gidilen vasat ama huzurlu ülkelere gözümü diktim. kesin gideceğim.
Bir insana gereğinden çok fazla değer vermek.olmayacak bir işi zorlamak.zamanında yapman gereken şey için adım atmamak. Kendinden çok fazla taviz vermek.Kendi sınırlarını koruyamamak.
2013-2014 seneleriydi birbirimizi çok sevmiştik 8 ay rüya gibi zamanlar geçirdik sonra başka bir yere taşınmak zorunda kaldık, terkettim. 3 ay boyunca peşimden koştu, umursamadım her platformdan engelledim, küfrettim ama bugün sana yaşattıklarımın aynısını yaşıyorum affet beni...
birçoğu babamla ilgilidir pişmanlıklarımın. acaba başka birinin oğlu olsaydım nasıl olurdum diye düşünür dururum. yine de öz babam.. vicdanıma yenik düşüyorum bunu düşünürken.
ibb nin seçmeleri var, o zaman olimpiyat stadı yeni yapılmış.. üst komşunun çocuğu, her gün maç yaparken çalımlarla tokatladığım çocuk seçildi geldi. benim babam 'senden bi bok olmaz boşuna erken uyanmayalım' diyerek götürmedi. cüzi bi miktar para istedim basketbol topu olmak için, basketbolda da iyiydim. harçlıklarım yetmiyor, bana para verir misin dedim, sen git okulunu oku bunlar senin harcın değil dedi top almadı. lisede kız arkadaşım oldu gece yarısı mutfakta kısık sesle george benson nothing's gonna change my love for you açtım şiir yazıyorum, yanıma gelip 'yarın kıza söyleyeyim, bizim oğlandan bi cacık olmaz şiire miire kanma diyeyim' dedi. antalya'ya gittik araba almaya, gelirken biraz ben kullanacaktım heyecandan hiç uyumadan gittim. 'canımı sana emanet eder miyim şaka yapmıştım' dedi. ihtiyaçlarımı karşılamak için otellerde palyaçoluk yapmaya başladım, haah senden de ancak bu olurdu deyip yine küçümsedi. bakkala ekmek almaya giderken 40 kere düşünürdüm gidip sorunsuz şekilde alabilir miyim diye. ben bütün bunları yapabilecek kapasiteyi kendimde görürken bir başkasının, öz babamın yapamazsın, edemezsin deyip özgüvenimi kırmasını hiç önleyemedim.
gel zaman git zaman anne jet bir boşanma davasıyla babadan ayrıldı. bir baktım arkamda dağ gibi annem var. yaparsın oğlum, başarırsın oğlum.. oh dedim ya! bana bunlarla gelin. özgüvenimi toparlayınca arkamda birisinin varlığını hissetme ihtiyacımı ortadan kaldırıp evden ayrıldım. yıllar sonra tesadüfen babamla antalya havalimanında karşılaştık, üniversite hazırlık senemde. ayaküstü lafladık, nolacaksın dedi. aşçı olucam baba dedim. şuh bi kahkahanın ardından yine, yeniden alay etti. ama bu sefer ben de güldüm. armut dibine düşmüş ne gülüyosun dedim gülüşüp ayrıldık. gidip okudum geldim, mesleğe atıldım. başarılar, başarısızlıklar derken bi yere geliyor insan. sen 'bu hep böyle saçma sapan bi istatistikle gidecek mi' derken bir bakıyorsun kariyerin şekillenmiş.
bugün, babamın antalyadaki kirada oturduğu evi satın aldım. bundan haberi yok. 200 lira da zam yaptım. çocukluğumda yiyemediğim baba parasını böyle yiyeyim bari.. *
neyse bikaç ay haraca bağlayayım da sonra gider söylerim. ölene kadar takılsın rahat rahat.
saydığımda buradan köye yola olur. öylesine çok ki pişmanlıklar. bir keresinde "pişman olmak istemeyenlere tavsiyeler" başlığına, pişman olmak istememek büyük bir lükstür, pişman olmamayı düşünmek yerine geleceğe bakılmalı tarzında bir şeyler yazmıştım. yine arkasındayım söylediğimin. ama ben pişman olmak istemiyorum la artık. vallahi istemiyorum.