kitaplarim. şahıs odama girer kitaplığıma bakar ''aa ne kadar çok kitabın varmış. şunun konusu ne? aa ben bunu duymuştum okuyabilir miyim?''
hayır lan hayır. yemin ederim başkalarına verirken içim gidiyor. oldu ki mecburi verdim geri aldığımda kitabı oturur her sayfasına bakarım bi leke, sayfa kenarından kıvrıştırma var mi diye. (bkz: kitap da bir eşyadır ama değil mi)
havlu
bornoz,
sabun,
banyo lifi,
tarak,
fotoğraflar,
kitaplar,
çatal,
bardak,
tırnak makası,
törpü,
ailemden bana kalan tüm şeyler,
yastık,
çarşaf,
kozmetikler,
diş fırçası,
sevgilimin aldığı her şey,
çorap,
iç çamaşırı,
buzdolabı.
evet buzdolabı. sanırım en gıcık olduğum, sorulmadan kullanılan, açılıp kapatılan eşya buzdolabı. birini o buzdolabının başında görmüyor muyum of allahım o an boğasım geliyor.
benim olan ve benim evimin sınırları içinde bulunan herşey. hele bir de sevmediğim birisi tarafından kullanılacak olduğunu farkedersem ne olursa olsun o eşya, kendi hayatımdan çıkartır, o sevmediğim kişiye de yar etmem.
yemektir. tam yiyorum keyifle yok efenim '- biraz ucundan versene canım çekti ' niye vereyim arkadaşım ya benim yemeğim/ çikolatam vs. hayret bir şey. en sevdiğim arkadaş tipi yediğim şeyi teklif etsem bile canım istemiyor diyen arkadaştır. (bkz: yemek te bir eşyadır ama değil mi)
Kıyafetlerim, tarağım, bardağım, su şişem... Tiksiniyorum yahu. Bir de 'Şuraya buraya gideceğim, şu kıyafetini verir misin?' diyen geniş insanlar var ki vitesi beşe tak, yanından kaç!