akşam saat 6 da gelmıstım arkadaşlarda zamanın farkına varmamıstık bizimkiler polise jandarma felan bırakmamış o yüzden dayak yedim işte
birkeresinde de kapıyı hızlı çarptıgım için dayak yemiştim vay be.
çok güzel dayaklar yedim hangisinden başlasam diye düşünmeme sebep olan başlık.
şunu anlatasım geldi; bir keresinde ortaokul zamanı veya en fazla lise 1 civarıdır, bisikletle turluyoruz arkadaşlarla, akşam oldu eve dönülecek, herkes kendi evine doğru dağıldı, evden öylesine uzaklaşmışız ki ben bir anda kendimi tanımadığım sokaklarda buldum ama pusulasal tahminlerle evin ne tarafta olabileceğini kestirip oraya doğru pedal çeviriyorum, bir anda önümde üçlü bir arkadaş grubu belirdi, yanlarından geçerken bana şşt şşt yaptılar, ben birkaç pedal çevirip akşam akşam hiç bulaşmayayım diye düşünüyorken bir anda nasıl olduysa beynimden derinlerden bir ses 'ne kendini ezdiriyorsun oğlum delikanlı değil misin sen ne kaçıyorsun' tarzında gayet saçma salak ve gülünç egosal tatmin cümleleri söyleyiverdi.
o yaşlardaki bir çocuk için böyle durumlar önemliymiş, gurur, erkeklik (!) falan filan işte.
ben de döndüm o etkiyle, efendim? dedim. ne öyle dövecek gibi geliyorsun dediler, siz seslendiniz dedim, içlerinden en iri yarı olanı sen öyle her şşt diyene bakıyor musun lan diye bir vurdu kulağıma doğru avuç içiyle, bisikletin üzerinden düşüp sert betona yapıştım, evet, ilk öpüşmem betonladır bu sebeple.
kalktım, kulağım çınlıyordu, büyük bir mağlubiyetle tıpış tıpış bisikleti toparladım, bindim, sakin sakin üç dört pedal attım... sonra arkamı dönüp 'burada bekleyin birazdan gelip annelerinizle cinsel münasebet eyleyeceğim'in argocasını söyledim.
benim bunu söylememle anzak görmüş çanakkale cephe askeri gibi bir üstüme koşmaya başladılar, işte o an anladım henüz yeterince uzaklaşmamış olduğumu... basıyordum pedallara son gaz basmaya çalışıyordum fakat nedense lanet olası vites 21'deydi ulan o vites neden 21'deydi...
yetiştiler, biri ensemden yakaladı düşürdü, sonrası ben yerdeyim, tekmeler yiyorum ve hala sövüyorum...
sonra her zaman olduğu gibi birileri geldi gençler yapmayın etmeyin dedi, beni bisiklete tekrar bindirdi, ben tam giderken bu sefer yeterince uzaklaşmış olduğumu anlayıp dönüp yine bağır... şaka şaka, bu kaybedişle evin yolunu tuttum.
evdekiler kavga ettiğimi anladı ama "çocuklukta olur böyle" mantığı mıdır nedir çok sorgulamadı, erkenden de yattım uyudum...
birazdan uzun uzadıya çocukluğuma dair hatırladığım tek anımı anlatacağım başlıktır. küçükken yenilen dayakları içermez.
daha sekiz bilemedin dokuz yaşındayım. kuzenlerim ve bir kaç arkadaşla birlikte saklambaç denen oyunu oynuyoruz. o zamanlar bizimde kırmızı bir bmw aracımız var. bmw dediğime de bakmayın. hani şu tek kapılı olan, dandirikler var ya. o zamanlarda satılsa doğru dürüst para getirmez yani. ama babam arabaları da çok sevdiğinden pırıl pırıl bakar arabasına. oturduğumuz binanın hemen girişindeydi araba. oyun oynarken çocuk aklıyla arabanın arka kapağına oturuyorum. bende ki mantık şu: bit kadarım görünmem zaten. GÖRÜNÜYORMUŞUM. her neyse, oyun sırasında kuzenlerimden biriyle tartışmıştık. ben gelemezdim öyle şeylere. huzursuzluk hoşuma gitmiyor tabi. bıraktım oyunu geçtim eve.
ertesi sabah uyanıyorum. babam yanımda çok fena bağırıyor. çok kızgın ama. hayatımda ilk defa o kadar kızgın gördüm onu. bana seslendi, gel benimle. çıktım dışarıya. arabanın arkasını gösterdi bana. kocaman harflerle kuzenimin ismi yazıyor. bildiğin arabanın bagaj kapağını anahtar gibi bir şeyle çizip ismini yazmış psikopat.
dipnot: kuzenimle hala konuşmuyoruz.
her neyse işte. ben diyorum ben yapsam niye onun adını yazayım. babam diyor dün burada siz oynuyordunuz, görmedin mi? sonra bir arkadaşım geldi babama benim bir gün öncesinde arabanın bagaj kapağına oturduğumu söyledi. ama ben nasıl topuk. ayaklarımı kıçıma vura vura apartmana girdim. beşinci kata kadar çıkmışım. en son beşinci kattaki komşunun kapısını çalıp hiç bir şey söylemeden destursuz evlerine daldım. korkudan bir saat boyunca hiç çıkmadım evden. babam çocuklarına el kaldırmaz asla. ama o anki çocuk aklıyla kaçıyorum hunharca. tanımadığım bir kadının evindeyim. korkuyorum ama beş dakika falan sürüyor. kadın çok neşeliydi. bana ne kadar tatlı varsa evinde hepsini ikram etmişti. bu vesileyle babam sayesinde beşinci kattaki komşuyla tanıştım. sonra kankitella olduk kendisiyle. evinden çıkmaz oldum.
bir saat geçti, ben artık yüzsüzlüğü bir kenara bırakıp komşunun evinden ayrıldım. kendi evimize yaklaşıyorum ya elim ayağım nasıl titriyor. eve girdim, ve babam benden özür diledi.
biliyorum pek heyecanlı sayılmaz ama çocukluğuma dair aklımda kalan tek anım. okuduğunuz için teşkürler.
editorus: babamdan değil de arkadaşlarımdan çok dayak yedim ya. iyi dayak attığımda oldu ama, hakkımı yemeyeyim.
Arkadaşlarımla saklambaç oynuyorduk Ramazan ayında, meğerse bayağı geç olmuş saat bende saklandığım yerden hiç çıkmadım, bu götler de eve gitmiş bana haber vermeden. Annem saatlerce aramış beni, o zamanlar da organ mafyası efsanesi var etrafta Arka Sokaklar sağolsun. Eve döndüğümde beni aldı aşağı, hayatımın en kötü dayağını attı. Sonra babam da bayağı dövdü, ağlamamak için tuttum kendimi. Gayet artist bir şekilde odama gidip köpek gibi ağladım, nefes alamıyordum. O sıra abim geldi, bana olanları görünce anneme ve babama bayağı azar çekti, abim gözümde hala bir kahramandır.
Yazarların genelde gereksiz yere yedikleri ve unutamadiklari dayaklardir.
Çok uslu bir kraliçe olarak fazla dayak yemedim aslında ama hiç unutmam bir gün sünnet çocuğunun yatağındaki balonu istemiştim. Vermedikleri için ağladım baya ve en son hatırladığım canım anacağım saçlarımdan sürükleyerek eve getiriyordu. Annemi gaza getiren o orospu teyze seni de hiç unutmadım.
Ortaokul 6,7 veya 8 de idim. Dersimiz fen. Karşıda labaratuvar u çeklindeydi. Masanın bir ucunda ben bir ucunda tunahan vardı. Hatırladığıma göre kitaptan karı memesi ya da karı vücudu göstermişti ona gülmüştük. Bedrettin hoca neye gülüyonuz demisti ardından tahtaya çağırmıştı. Bi tunahana vurdu bi bana. Neye uğradığımı şaşırdım. Tosun daşşağı gibi kızarmıştı suratım. Öğlenden sonra ki ilk dersimizdi. Sanirim 2 ders daha vardi eve gitmemize. Abartısız okuldan çıkana kadar hocanın parmak izlerini suratımda taşıdım.
Bir de başka bir gün. Arkama yaslanmıştım sanırım. Masanın altı boş. Lazer fırlatmıştı bana. Kayıp masanın altına girmiştim. Baya güldülerdi.
enteresan bazı sebeplerdir. 90 ların başlarında atari salonları revaçtaydı malum bizim jenerasyon iyi bilir. böyle acayip jetonlu salonlarda semtin itleri kopukları toplanırdı hani. neyse anladınız işte yaş daha 10 en fazla para falan hak getire günde 2 jeton ancak alıp oynayabiliyoruz bitince kıyıda köşede küçük emrah modunda oynayanları izliyoruz. gene böyle izliyorum kenardan uslu uslu hangi oyundu hatırlamıyorum "street fighter"dı sanırım. eleman benden 6-7 yaş büyük 17 yaşlarında falan ben daha çocuğum. bu oyunda dayak yedi ama nasıl dayak yemek perfect tabir edilen şekilde bunun oynadığı elemanı patates etti makine tek bir yımrık tekme falan yemeden. bende dayanamadım güldüm hafiften ağzımın kenarı ile. eleman oyunu bıraktı bana vurmaya başladı makine 2.raundu başlattı orada eleman bunun elemanı dövüyor bu şerefsiz de beni dövüyor oyunu bıraktı da..
elemanın ismi hüseyindi. aradan 8-9 sene geçti benim boy çok uzadı yapı olarak spordan dolayı bal porsuğuna dönmüşüm zaten. bir gün buna rastladım aklıma geldi sordum hatırladın mı diye hatırlamadı bende bunu dövdüm güzelce. tekrar sordum hatırlamadım dedi tekrar dövdüm intikamımı aldım ama o yediğim dayak hala aklımın bir köşesinde duruyor. eşşolusu oyunu bıraktı ya makine bunun adamını dövüyor bu beni *
yarım kilo pişmemiş kuru fasulyeyi, yumurta meyve ve benzeri gıdaları camdan insanların üzerine dökmüştüm. bunun sonu hüsran oldu. artık çok geçti, zira komşular komutaya şikayet etmişti. yüksek rütbe eve geldiğinde bana birkaç dokunuş yaptı elbet.
Sebebini hatırlamıyorum da piçin teki sataşıyordu, bende tutup kafasını 2-3 defa Demir kapıya vurmuştum. Sonra 6 kişi toplayıp gelmişti ama çok net hatırlıyorum ki en ufak bir acı hissetmedim, sadece en sevdiğim tsirtüm yırtıldığı için üzüldüm.
Eve geç kalmak, küfür etmek, arkadaşlarımdan dayak yedim için dayak yemek,atariye gitmek,küfür etmek,kavga ettiğim için, bisikletten düşünce,küfür edince,para çalınca,evdeki perdeleri yakınca,mahallede yangın çıkarınca,küfür edince,arkadaşımın kafasına işeyince,mahallede ki kızları devamlı kovalayınca ha bir de küfürü vardı işte.
küçükken hep inadım yüzünden dayak yerdim. özele indirgemeye gerek yok, hepsinin başlıca sebebi o lanet olası inadımdı. hala daha öyleyim ama dayak yiyecek çağı çoktan geçtim neyse ki.
bir ara zevk için okulun camlarını döküyordum, beni bir yakaladılar öyle bir dövdüler ki feriştahımı siktiler. çocuğum diye de acımadılar.
ama ben de hakkettim yani, yeni yeni camlara kaldırım taşı atıp onları kırmak nasıl bir fantezi?
işte bunlar çocukluk depresyonları.
- pürüzsüz beyazlığa dokun ve elle diye çağırıyordu.
-ilk gördüğümde elimi sürdüm kadife menekşe gibiydi.
hızlıca geri çekildi, aşağı doğru eğilen sarı saçlı bir çift siyah göz beni gördüğünde kahkahayi basti.
Kizz Münevver senin oğlan benim bacaklarımi elliyor kiZ,
Ayni anda sekiz kadin meraklı gözlerle masanın altına eğilip bana baktı.
Masanin altından Bukulen Kulagimin acisiyla çıkmak zorunda kaldım.
Sekiz kadının arasında kicima yedigim terlik,
ilk hayal kirikligimdi.
ulan hayatımda uğradığım en büyük hakaretti hiç unutmam. 2. sınıftayım, kardeşim 1. sınıfa başladığı yıldı. kardeşim benden daha yaramaz tabi okulda hoca daha 1. sınıf çocuğuna ceza ödevi vermiş artık ne yaptıysa bizimki. öğrendikleri kelimeyi herkes 1 sayfa yazacak bizimki 3 sayfa yazacak. tabi evde ben varken evin kıymetli çocuğuna o küçük ellerle yazdırırlar mı? arada bir yaş var ama bakıcısıymışım gibi davranılıyor. benim ödevim yok tabi dışarıda kardeşimle misket oynuyoruz akşam olmuş. annem bağıra bağıra beni çağırdı.
-lan ne geziyon dışarda sen! kardeşinin ödevi var. o çocuk nasıl yazsın geç içeri yapmaya başla. bu saate kadar gezmeyi sorarım ben sana!
dedi ve bir tane tokat patlattı. ses etmedim geçtim yazmaya başladım. kardeşim hava kararınca geldi üstü başı kirlenmiş. annem banyoya soktu onu. bana da gelip:
-arada gelip kontrol edeceğim. adam gibi yap.
dedi gitti. lan başımızda baba da yok ki gidip söyleyeyim. ödev bitmeye yakın son sayfam kalmış 2 sayfayı devirmişim annem geldi.
-nereyi yazdın?
dedi. yazdığım sayfaları gösterdim.
-aferin iyi yazmışsın.
dedi ve yazdığım sayfaları kopardı. defterin diğer yarısından da kopan sayfa belli olmasın diye kalanını kopardı. sayfaları önüme atıp:
-şimdi tekrar yaz.
dedi ve banyoya döndü. hayatımda uğradığım en büyük hakaretti. belki evire çevire dövse (ki yapmışlığı var o hissi de biliyorum) bu kadar zoruma gitmezdi. şimdi değişen bir şey var mı? günümüze gelip bakarsak el kaldıramıyor artık ama kendisine gerizekalı diyen, facebook kullandığı için or.spu yakıştırması yapıp annesiyle konuşmayan, anne bile demeyen kardeşim; evinin faturalarını ödeyen, yalnız kalmasın diye kendi hayatını kurmayan, tüm nazını çeken ve bir gün olsun saygısızlık yapmayan benden daha değerli. bu konudaki fikrim: annemin evlenmeden önceki sevgilisinin çocuğu olabilirim ve kardeşim nikahlı eşindendir. bu yüzden olabilir bütün bu muamele. ya da daha kuvvetli ihtimal s.ken yaranır.
Çok çişim gelmişdi evde ise kimse yoktu bende komşunun ayakkabısına işemişdim.o anda komşu kapıyı bir açtı.₺@_@:'#&#&@_@
Uyandığımda evde yatakda uyandım.nasıl dövdüyse bayılmışım.