eve geç gelmekten dolayı olurdu. sabah çıkar akşam 9-10 gibi evde olurdum ne öğlen ne ilkindi ne mi yapıyordum? sokak sokak gezerdim. ne mi yapıyordum? arkadaşlarla pikniğe giderdik, nehirleri gezerdik, yüzerdik kendime köpek arardım elimde yavru kedi ile evin yolu tutardım. Bir keresinde de yılan yakalamaya gitmiştik 3 tane yavru yılan öldürmüş su şişesinin içine koyup getirmiştik 3 kafadar (artık neyin kafasındaysak) şimdi düşünüce anneme hak veriyorum az bile yemişim.
Bir gün arkadaşımla evde yalnızken halıları yıkamak istedik. Küçücük halimizle ıkına ıkına taşıdığımız halıları banyoda bir güzel ısladıktan sonra sıkılıp tv izlemeye başladık. Annem geldiğinde "buraların hali ne" diye bağırmasıyla ışık hızıyla yanıma gelip dayak atması bir oldu. O gün formumda değildim gerçi. Normalde yükseklik korkusu olan annemden kaçmanın tek yolu ranzanın üst katına tırmanmak.
6 yaşından 9 yaşına kadar Motu Tane de bungalov evde yaşadım o zamanlar çok fakir olduğumuzu düşünüyordum, çünkü bu ada da sadece biz yaşıyorduk ve yabancı olan hiç bir insanla iletişim kurmamıştık, sanırım o dönem babam ruhsal problemler yaşadığı için bu adayı satın almış ve herşeyden kaçıp buraya yerleşmiştik.
ada hayatı eğlenceliydi kanoya biniyor yengeçlerle oynuyorduk, sonra annemle babamla sürekli kavga etmeye başladılar, annem benim okula gitmem gerektiğinden bahsdiyordu, babam da eşek yüküyle elmasımız var bir avuç bile ona ömrünün sonuna kadar yeter, okumasına gerek yok diyordu.
annem ağlamaya başladı, tamam maddi sıkıntı çekmeyecek ama çocuk baban gibi cahil kalacak ve oğullarını dövecek dedikten sonra babam yanağını tutup ağlamaya başladı, dedem babamı çok dövermiş onu anladım.
sonra babam telsizi açtı ve adaya helikopterimizi çağırdı, dedemin evine doğru yola çıktık, yozgat ı ilk defa gördüğümde dedem çok zengin biri olmalı diye düşündüm çünkü burası bizim adamızdan çok daha büyük bir yerdi.
bozok yaylasını çok sevmiştim orada çok mutluydum ama dedem hayatımıza müdahale ediyordu, babama zorla namaz kıldırıyor beni de cuma ya götürüyordu.
cami çıkışında allah rızası için karnımız çok aç diyen bir kadın be kucağındaki bebeğini gördüm ve o an çok üzüldüm. babamın bana oynamam için verdiği, parlak taşı bu dilenciye verdim, dilenci de o taşı eline ilk defa aldığında benim verdiğim tepkinin ayınsını vermişti.
hindistan cevizi koparmak için ağaca tırmanırken düşmüş ve elimi incitmiştim, ağacın altına oturup ağladığım sırada babam gelip beni sakinleştirmeye çalıştı ve bak şimdi sana ne vereceğim, elindeki parlak taşı görünce şaşırmıştım kayısı büyüklüğündeki ğarlak taşı elime aldım ama soğuk olduğunu hissettim ve ondan hoşlanmadım, ben bunu istemiyorum, bak şimdi küçük adam, bu taş çok değerli bir taş, insanlar buna isim bile taktılar ve kaşıkçı elması diyorlar, ve bu taşı zamanı gelince sende oğluna vereceksin dedi.
küçüğüm işte o zamanlar taşın değerli olduğunu bildiğim için dilenciye kaşıkçı elmasını verdim, teyze al bununla çocuğuna inek al ve süt içir dedim, kadın taşı alınca dedem olanları görüm olaya müdahale etti, bana bir tokat atıp yere düşürdü sonra kadının elinden taşı almak istedi kadın ısrarla vermedi, dedem en sonunda bir çanta dolusu para verdi kadına ve taşı geri aldı.
kayısı büyüklüğünde değersiz bir taş için dedemden şiddet görmüştüm, ruhumda çok büyük yaralar açılmıştı, insanlar maddiyata bu kadar değer vermemeliler, para kaybetmek küçük çocuğun sevisini kaybetmekten pahalı olmamalı.
Sabah mantar çorbası içmemek için anneannemlere kaçmıştım tabii annem ilk iş olarak oraya geldi ve dersimi aldım. Gene olsa gene yaparım mantar çorbası ne ya.
hiç unutamadığım bir dayak sahnesi canlandı gözümde. abimle şakalaşırken şakanın kaka olduğu bir anlık kızgınlıkla abimin özel yapım bağlamasını duvara vurduğum gibi kasası paramparça oldu sapı elimde kalan bağlamasını o halde gören abim beni bahçe sulama hortumuyla bir temiz dövmüştü sözlük. çok pişmanım keşke kırılmasaydı bağlaması, çok seviyordu onu.
piç kuzenimin bana, o zamanlar çok moda olan " zıt tokai götün bok kokai." şakasını öğretmesi yüzündendir.
o lanet olasıca aptal şakayı bana öğretti hadi şimdi git dayıma(babana) yap dedi.
babam sinirli bi insandı. ben güldüm ya nasıl olsa o da gülecekti ve eğlenecektik.
ben babama " zıt tokai götün bok kokai." şakasını yaptım.
ben güldüm; ama
babam gülmedi...
8. katta cam silen annemi sürekli olarak gıdıklamaya çalışmam sebebiyle efsanevi hedefe kilitlenen füze gibi hareket eden terliği kıçıma yemem sanırım ilk dayağımdı.
11 yaşında falanım.
bir kurban bayramı sırasında ılgaz'da tatildeyiz.
babam soba için odun kesmeye çalışıyor...
uzunca bir odunu ortadan ikiye kırmak için odunun diğer ucuna basmamı söylemişti.
bende altına taş koyduğu uzun odunun baş kısmına ayağımla bastım.
babam iki eline tükürüp hayda bre deyip baltayı sallayıverdi.
sonuç felaket!
ayağımın altından çıkan odun kalkınca babamın kafaya şırank diye geçti!
dururmuyum kaçtım. ancak yakalayınca bir tokat patlatmıştı ki sormayın.
kafasını kanıyordu. sanırım şişmişti. dikişlik de olabilir. kötüye birşey olmaz. *
Küçükken apartman dairesinde oturduğumuzdan salonda birader ile futbol oynardık. Ben gol attım birader yok değildi falan deyince kavga çıktı aramızda. Babam tv sessiz sessiz bakıyormuş annemin dediğine göre elinde kaşıyacak diye tabir edilen aleti ile. Bizim sesleri duyunca birden fırlayıp ne olduğu anlamadan vücudumun arka kısmında yanma hissettim o acıyla başka odaya kaçtım, birader de kırılmış kaşıcak. Siz siz olun evde futbol oynamayın annemin eşyaları kırıp yediğim dayaklarda cabası.