Yazarların asla unutamadığı, yazarlara travma yaşatan anılardır.
14 yaşındayım işte fem e gidiyorum. Ama ne dinci biriyim, ne ailem oyle, ne de abilerle bi alakam oldu o gune kadar. Neyse bi gün dershane bitimi danışman ogretmenimiz beni ve birkaç arkadasımı odasına çağırdı. Yanında bi abi vardı kendisini tanıttı. Sonra, "gençler işiniz falan yok di mi? Gidin bi tanışın sohbet edin, severseniz bundan sonra beraber ders çalışacaksınız." Gibisinden kelam etti. Ben istemedim burun kıvırdım ama yemedi tabi. Birkaç arkadaşla adamın peşine takıldık yayan olarak abi evine doğru yurumeye başladık. Ama içimden nasıl kufrediyorum arkadaşla pese gidecektik o gün gidemedik bunlar yüzünden. Yol boyunca abi birkaç soru sordu işte tanıma maiyetinde. Sonra eve geldik.
Aman allahım o da ne? O nasıl bir leş koku? Burnumun direğinde hamit altıntopun şutu patlamıştı sanki. Memnuniyetsiz bir surat ifadesiyle salonda koltuğa oturdum. Abi de oturdu. Hepimize geçen sene girdiğimizin sınavın puanını sordu, çalışma alıskanlıklarımızı sordu. Sonra beraber nasıl çalısacağımızdan bahsetti. Günde şu kadar soru falan filan muhabbeti işte. Sonra dedi acıkmıssınızdır size bir şeyler getireyim. Büyük bir tabak getirdi ve içinde birsuru aburcubur. Sadece abur cubur evet. Çikolata, bisküvi,kek vs... Aç olduğum için biraz yedim. Daha fazla yiyemezdim midemi bulandırmıstı o kadar abur cubur. Israra başladı ya ye, çekinme burası sizin eviniz artık diye. Yine sakince yok abi valla doydum sağol dedim bu hala çekindiğimi sanıp ısrar ediyor amk. O zamanlar da asosyalim. Fazla dayanamadım ısrara yemeye devam ettim. Midem çok kotu bulanmıştı. Bir an önce gitmek istiyordum.
Sonra abi dedi hadi gençler namazımızı kılalım sonra eve dağılırsınız. Sonra yine görüşürüz. O an beyin amcıklaması geçirdim. Adam oyle bir cümle kurmuştu ki, sanki seni benden başka siken oldu mu tarzındaydı. Diğer 2 arkadaş dindar, şakirt tipliydi zaten hemen abdest almaya gittiler. Ben de bir şey diyemeden uymak zorunda kaldım. O güne kadar sadece cocuklugumda namaz kılmıstım annemle, onu da hatırlamıyorum. Yani ne abdest almayı, ne namaz kılmayı biliyorum. Çocuklar abdestini aldıktan sonra yalandan su vurdum taklit ettim falan işte. Bir de cenabettim o gün. Kimseye de diyemedim. Neyse namaza başladık. Abi en on safta. Biz ucumuz arkadayız. Abi ara sıra bağırarak tuhaf Arapça şeyler soyluyordu. O güne kadar hiç namaz kılınırken oyle bir şeye şahit olmamıştım. Korktum amk. Bir an önce bitmesini bekliyordum.
Bitti nihayetinde. Gitme vakti gelmişti. Beynim uyuşmuştu sanki. Ama bi yandan da artık bitmiş olduğunun rahatlaması vardı. Evden çıktık gittik. Bir daha o eve gitmedim. Bir daha fem turevi dershaneye gitmedim. Dahası o günden beri ateistim amk.
Bizide çağırmışlardı,gittik (günlerden de cuma) 10 kişiye 50-100 tane falan lahmacun söylemişler.
neyse yedik içtik,sonra badem bıyıklı abileri başladı vaaz vermeye,yok iyilik yapın,yok dürüst olun,yardım sever olun bik bik..
ve en sonunda bombayı patlattı,haydi cuma saati geldi,abdest alın namaza,o an yıkıldım,90da şampiyonluğu kaybeden fenerli gibi oldum.
neyse siz abdest alın ben en son alırım dedim,bunlar 10 kişi daldı,lavaboya bende fırsat bu fırsat deyip,sessizce kapıyı çekip kaçtım ama ne kaçış,yani usain bolt görse atletizmi bırakırdı,şerefsizim.
beni aramışlar bulamadılar tabii,daha da zaten yüzlerine bile bakmadım o cemaat çocuklarının..
benim "ablalar" maceralarım 12 yaşıma kadar dayanıyor çünkü ben ortaokuldayken de anafedeydim. başlığı görünce pek bir heyecan yaptım hangisini seçip yazsam diye 15 dakikadır düşünüyorum sözlük.
bana 9.sınıfta yaşattıklarından bahsedeceğim çünkü ortaokuldayken çok üzerimize gelmiyorlardı ama 12 yaşındaki çocuk için yine hayli sıkıcı ve gergin bir ortamdı. danışman hoca baskısı falan derken gidip geliyordum. tabi o zamanlar okulu 3.lükle bitireceğim iyi bir öğrenci olarak ortam ne kadar gerse de ders çalışmak için katlanıyordum. ama mezun olduktan sonra bir daha asla o dersaneye gitmeyecektim bu kesindi.
iyi güzel okulu dereceyle bitirdim sağlam bir lise kazandım falan ama ilk dönem karnede doğru dürüst 3 bile yok. hal böyleyken ebeveynlerim 2.dönem için beni yine fem'e yazdırdılar. ses etmedim çünkü istemezsem ablalara gitmeyeceğimi düşünüyordum. ama bu kez de şu ana kadar başarısızlığıma hiç de alışkın olmayan annem kulağımdan tutup götürüyordu. kadının bi suçu yok çünkü orada gerçekten sadece ders çalıştığımızı düşünüyordu. o zamana kadar ağzımı açmamıştım bu konuda.
15 yaşındayım. lisenin ilk yılı. sene 2011, defne joy foster'ın öldüğü gün. şubat ayındayız ve yanlış hatırlamıyorsam sömestr tatili. 1 haftalık kamp diye çanta hazırladım sabahtan koyuldum yola. tipik 5+1 ablalar evi ortaokulda gittiklerime nazaran daha temizdi. en son ben katılmışım sanırım 8-10 kişi kadarız ama hepsi imam hatipli başları kapalı tipler. aralarında bir anadolu liseli bendim.neyse kahvaltıda bir problem yoktu. zaten bu da hikayenin tek sorunsuz kısmı.
kahvaltıda bana bir puan sistemleri olduğundan bahsettiler. "çeşitli yollardan" 1453 puana ilk ulaşan 3 kişiye kamp sonunda sürpriz hediyeler verilecekti. "çeşitli yollar"sa şu şekildeydi:
-evde etek başörtüyle dolaşana her gün +20 puan. ben taytla dolaştığım için haneme her gün -20 yazılıyordu.
-namazın bir vakti +10 puan. gün sonunda toplam +50 puan. namaz kılmaktan bihaber olduğum için ilk gün reglyim diye uydurmuştum. yalan söylediğim de çok belliydi ama okey diyip ders çalışmaya yolladılar.
-kitap okuma saatleri vardı. kitabın 1 sayfası 5 puandı. orada bulunduğum 1,5 gün içerisinde duyduğumda en çok sevindiğim şey bu olmuştu ama kitabımızı, sadece fethullah gülen kitaplarından oluşan kendi kütüphanelerinden seçmek zorundaydık. o zamanlar felsefeye yeni ilgi duymaya başlıyordum. ben de sofie'nin dünyasını almıştım yanıma. fethullah gülen dışında bir şey okuduğumu gören orman mühendisliği okuyan bi abla yaklaşık 45 dakika "felsefenin gereksizliğini" anlatıp kütüphanedeki kitaplardan birini almam için ikna etmeye çalışmıştı beni. başaramayınca da burun kıvırıp gitti.
-kitap okuma saatlerini kuran okuma saatleri izliyordu. bunun da 1 sayfası 10 puandı. beni de annem çocukken 3-5 kere camiye yollamış çat pat okuyorum. hayır zaten ıkınıyorum. bi de başörtünün altında ensem alnım falan sel alanı alışkın değilim. ben pes edince bakkala bulaşık deterjanı almaya yollamışlardı.
-bir ara sofrada "oha"dediğim için, ağızlarından amk, yarak, göt vs. düşmeyen imam hatipliler tarafından ispiyonlanmıştım. ardından bir sürü zılgıt yiyip -50 yazılmıştı. aq ucubeleri.
-"allah rızası için" diyip akşamına bana 10 kişinin bulaşığını yıkattılar. 2,5 saatte mutfaktan çıkamayınca insaf edip yanıma 2 kişi daha yolladılar. normalde haneme +30 yazacaklarmış ama görev 3e bölündüğü için +10 yazdılar. bunu özellikle belirtiyorum çünkü haneme yazılan tek artıydı.
-orayı terkettiğim gün 1 saat vaaz dinlemiştik. elimize birer sayfa soru verdiler 30 puanlık. önce hocayı dinleyip sonra soruları cevaplandıracağız dendi. ilk 15 dakika sinirden güldüm mü kustum mu artık bir şeyler oldu veremedim kendimi. sonra da halam ölmüş diyip giyinip çıktım zaten.
annem telefonda eve döndüğümü öğrenince kapıda oklavayla karşıladı beni. nasıl dışlandığımı dinleyince oklavayı bir kenara bırakıp danışman hocamı aradı. bir güzel takıştılar. artık tamamen kurtulmuştum ama çok bir anlamı yoktu. yılı 5 zayıfla bitirip arşimet diye butik bir dersaneyle devam ettim. bir e-5 kenarı üniversitesinde öğrenimime devam etmekteyim.
Ortaokuldaydım sözlük. Cemaat dersanesinin deneme sınavında derece yapmışım. Idarecilerin odasında fiyat konuşuyoz. Kafası yahudi keli bi adamın önünde tuttuğu ajandanın arasında sarıklı, cüppeli, eğri burunlu, zayıf, sinsi bakışlı bi adamın fotoğrafı var. Çocuk açıksözlülüğüyle "ahooov o ne bed adam la" dedim. O dakika kontenjan dolu dediler. Allah söyletmiş ya la. Ömrümün dönüm noktasıdır o dersaneye kaydolmuş olsaydım hayatım sikilmişti amk.
Maklubeyi buyuk tepsiyle mutfakta hazirlayip salona sokmaya calisirken kapidan geçmeyince yan cevirmek zorunda kalmisti abi. Etli kisimdan biraz dokulmustu yazik oldu.