2 sene önce falan. bir çiçekçi tarafından zorla elime tutuşturulan gül ve 2 kuzenimle birlikte bir alışveriş mağazasına doğru yürüyorduk. tam o anda karşıda, kaldırımda oturan bir genç kız yerinden hızla kalkarak bana doğru koşmaya başladı. böyle saçlar rastalı, elinde sigara var falan. geldi, atladı, sarıldı boynuma. elimdeki gülü kokladı, ardından; "ben gülleri çok severim bana versene bu gülü, verir misin ki?" dedi. hiçbir şey diyemeden uzattım gülü. alnıma baş parmağı, işaret parmağı ve orta parmağı ile değişik bir şekilde dokunup, kulağıma hiç anlamadığım şeyler fısıldadı ve arkasını dönüp gitti. sonra bir anda bize doğru dönüp; "sinemada iyi seyirler!" dedi ki sinemaya gideceğimizi sadece 5 dk önce konuşmuştuk ve kimse bilmiyordu. gün boyu o kızın ne iş olduğunu düşündüm. korktum ama yahu!
her gün eve giderken saldıran köpeğin bir gün saldırmaması. ertesi gün tekrar saldırması. taktik mi yapıyorsun piç! güven verdi resmen eşşoğlusu! gafil avlandım.
15 gündür evde yalnız yaşıyordum. okuduğum kitabın arasına da ayraç olarak nüfus cüzdanını koyuyordum. odam da kocaman değil. kitabı okudum, bitirdim, yerine koydum. cuma günüydü. aradan hafta sonu geçti. ben odada takıldım film falan izledim. pazartesi de resmi bir dairede işim var. kimliğimi arıyorum bulamıyorum. ilk iş kitaba baktım. yok tabı arasında. odaya baktım olabilecek her yeri aradım yok. sonra fotokopisini buldum onunla hallettim işimi eve döndüm. odaya girdim, kimlik odanın ortasında yerdeydi.
dün gece saat 12:00 sularında zincirlikuyu mezarlığına yakın olan iş yerinden, aynı mahallede oturduğumuz arkadaşla işyerinden çıktık.
arkadaştan kestirme olur diye mezarlıktan gitme teklifi geldi bana, bende erkekliğe leke sürdürmemek için olur dedim. karanlıkta ağaçlarla çevrili türlü böceklerin garip sesler çıkardığı mezarlıktan geçerken, birde baktık yolumuzun üstünde, kısık bir lambanın altında üç yada dört tane köpek bekliyor. arkadaş bana: korkma eğer sen koşmaz ve korktuğunu belli etmezsen sana birşey yapmazlar dedi. kendimi kaçmamaya şartlamışken, köpeklerin bize yaklaşıp ilk hırıltıyı çıkarmasıyla arkadaş koşmaya başladı. tabi bende mezarlıkların arasında dikenlerin üstünde düşe kalka peşinden koştum, taki boş bir mezarın içine düşmüş olan arkadaşın çığlık sesini duyana kadar. mezardan çıkardıktan sonra birbirimizin kanlarını, dikenlerini temizlemeye başladık ve sonra iki saat gecikmeyle evlerimize vardık.
not: önemli olan kestirme yolu değil, güvenli olan yolu kullanmaktır...
neredeyse 10 yıldır görüşemediğim bir arkadaşımı görüyorum ruyamda. ağlayarak yanıma geliyor ve çok uzaklara gideceğini, hakkımı helal etmemi istediğini söylüyor. sebebi ise yıllar önce kendisine verdiğim borcu ödeyememesiymiş... böyle bir şey için canını sıkmamasını, verdiğim paranın borç olarak değil de yardım amaçlı olduğunu ve geri istemediğimi anlatmaya çalışıyorum. biliyorum, o durumda ben olsaydım hiç çekinmeden aynı şeyi yapardı... uzun uzun sarıldıktan sonra ayrılıyoruz. uyanıyorum... sabah işe geldiğimde bir arkadaşım telefon ediyor. önce naber nasılsın neler yapıyorsun faslı ve ardından mevzuya giriyor...
"...haberi öğrendin mi?"
"ne haberi?"
"facebook'ta görmüşsündür diye düşündüm."
"yok epey oldu ben hesabımı kapatalı, ne oldu?"
"bizim r. vardı ya vefat etmiş, dündü cenazesi."
"nasıl!?"
"trafik kazası... bilmiyor muydun? ben de gidemedim cenazeye."
bir yaz günü kabusu, doksanların başı... voleybolcu olan abime antrenmanlarını izlemek için yalvarıyorum ve zar zor da olsa kabul ediyor. "tamam gel ama bir yaramazlık yapma, uslu uslu otur izle..." durakta otobüs bekliyoruz. bir tanesi geliyor. gitmemiz gereken yerden geçmesine rağmen içimde kötü bir his var. "abi buna binmeyelim, n'olur abi, binmeyelim buna, içimde kötü bir his var, bir şey olacak..." abim kızıyor bana. huysuzluğum tuttu sanıyor. binmiyoruz fakat abim geç kalacağından çok sinirli ve beni geri yolluyor. "gelme istemiyorum, seninle mi uğraşıcam ben! git eve..." ben eve, abim antrenmana... birkaç saat sonra televizyonlarda hep aynı haber dönüyor; "...silahlı terör eylemcisinin kaçırdığı X-y hattındaki otobüste çıkan arbedede 2 kişi öldü..." ve öğreniyorum sonra, olayın olduğu bu otobüs benim yüzümden abimin kaçırdığı o otobüsmüş...
az önce bir cevapsız çağrı geldi. "acaba hatun mu" diye gaza gelerek yapmam gerekeni yaptım. elim telefona giderken kendi kendime "seksten sekse koşar mıyız be kardo? olur mu dersin hee, şöyle cinselli falan" diye geçirirken çoktan yese basıp dönüş yapmıştım.
"aradığınız numara kullanılmamaktadır" dedi kayıt. nası lan? 2 saniye önce arayan numara nasıl kullanılmıyor? seks?
Ay anlaticam. Kim okuyacaksa. Neyse simdi.
Bi gun boyle ismini vermiym de hobi mslzemeleri satan -bilindik bi de- internet sitelerinden birinden kumas boyasi iste bikac bi sey bi de posca kalemler vardir bileni bilir. Onlardan siparis ettim taam mi. Aradan bi kac gun gecti siparis geldi filan. Bi tane kalemi koymamislar icine. Allah allah heralde stokta yoktu ya sonradan gonderecekler -bazi siteler siparis gecikmesin diye elde olan urunleri onden yollar, gec temin edileceklei de sonra ayriyeten gonderir- diyorum. Siparise bakiyorum his aciklama bi sey yok karta iade gerceklestirilmemis hani stokta yoktu desem. Dusunuyorum boyle. Neyse dedim gectim iceri siparis kolisini cope atiym bari diye. icinde bi kese boyle pogaca koyulan saman kagidindan olur ya kese yani kahverengi filan. Şingirdiyo bi de. Cop heralde filan dedim de copu niye koliye koysunlardi onu dusunuyorum. Actim icini bi baktim para cikti. Nasil yani ya? Boyle bi kagit bes lira bi de bi liralar daha kucuk bozukluklar bes kurus on kurus.
Arkadaslar meger benim temin edilemeyenkalemin para iadesini karta degil de pogaca kesesiyle direkt bana gondermisler ahah. Kurumsalliklarina saglik.