ana okuluna giderken erkek arkadaşımla tattiravalli fantazisi yapıyorduk ki ben o heycanla kendimi zabtedemeyerek yere kaykılmıştım ve kolum da tattiravallinin altında kalmıştı.sonuç olarak da sol kolum çatlamıştı bir ay alçıyla dolaşmıştım.
ilk okula başladığım yaz yeterince yaşadığım olaylardır.
ay:haziran
aileyle gidilen bir piknik sonrası eve dönülür. başroldeki akıllı çocuk (ben oluyorum) bisikletine atladığı gibi lojmanlardan çıkıp yokuş aşağıya sürmeye başlar bisikletini. çok geçmeden frenlerin tamir için söküldüğünü anlar ve bisikleti yan yatırır.
sonuç: yolun solundaki kayalara çarpan bir çocuk , ilginçtir ki hiç iz kalmamıştır.
ay:temmuz
bilgisayar başında otururken yan odadan baba ile abinin bir konuda konuştuğu duyulur. (konuyu hatırlamıyorum ama hemen koşmaya başladığımı göre bilgisayarla ilgili bişeydir) koşarken halıya takılmanın sonucu kafanın lavabo kapısının mermerine çarpması.
sonuç: birkaç dikiş
ay:ağustos
abi ile terlik savaşı yapılmaktadır ve fb3535in terliği yere düşer. terliği aldıktan sonra kalkarken kafa masanın köşesine çarpar.
sonuç:hastane yolu tutulur ve yine birkaç dikiş atılır koca kafaya.
*1 yaşındayken foçadaki otellerin merdivenlerinden düşme. *
*8 yaşımdan 12 yaşıma kadar sol ayağı en az 10 kere burkma.
*aynı parmağı defalarca kesme
* başka bulamama.
bunun dışında hiç yaşmamış olduğum şeylerin bir kısmı:
-arı sokması.
-herhangi bir yerin yarılması.
-dikiş atılması.
-ameliyat.
-herhangi bir yerde kırık.
-herhangi bir yerde çıkık... (bkz: vs)
yaklaşık 11-12 yıl önce ancak hiç unutmadığım bir kafa yarma olayım vardı. annem ve babam arabayla gezmeye giderler ve tabi ben de onları evde beklemekteyim. ancak hüzünlü bir şekilde, koltuğun tepesinde tabiki. her neyse işte, koltuğun tepesinde camdan bakıyorum gelecekler diye ve o arada koltukta ayağım kayıyor, kafamı kalorifer'e vuruyorum. gerisini az çok tahmin edebileceğiniz gibi hastaneye gidiyor ve dikiş attırıyoruz.
zilin çalmasıyla okulun çeşme duvarına tırmanıp, istiklal marşı töreninden hemen önce düşüp kafayı yarmak. sonra kan revan içinde tören alanına gelip, küt diye bayılmaktır. hiç unutmam gözümü açtığımda bağırta bağırta kafamı diken hasta bakıcıyı gördüm. eline sağlık tren yolu gibi iz halen kendini korumaktadır.
kimi top peşinde koşarken, kimi kavgada, kimi bisikletten düşünce, kimi kardeşinin masumane tepkisiyle oluşmuş yaralar, aklıma gelenler;
sol kolda iki kırık,
sağ el ve sol ayak bileğinde çatlak ve çıkık,
sol kaval kemiğinde çatlak,
sol omuzda çıkık,
buruk da bir kırık, bir çatlak,
kafada muhtelif dikişler, en belirgini alnın sağtarafında dört adet (üç yaş hatırası)
sırtta tam omur üstü altı santantimlik bir yarık pens ile tuturulmuş, (ne acıydı yarabbim)
kaburgada iki çatlak..
uzak sehırlerden gelen kuzenlerle her yaz anneannenin evınde toplanılır.turlu azgınlıklar ,yaramazlıklar yapılarak cocukluk yasanmaktadır. yine bir gece yarısı azgın kuzenler körebe oynamaya karar verırler ve ebe gorevı her zamankı gıbı en kucuk olan bana layık gorulmustur. buyuklerın ıcınde yer bulma cabam onların her yaptıgına hee dememle gerceklesecegınden durumu kabullenır görünür itiraz etmezdim ..
fakat azgın kuzenlerın oyle gozlerı donmustur ki, önce gozumu baglayıp sonra ısıkları kapatmak suretıyle ortamı zıfırı karanlık halıne getırıp odada benı dort dondurmek amacındadırlar ki yatagın uzerınde körebelik görevimi yerine getiren benim ,yataktan yere cakılısımla bu eglence son bulmustur. ustelık kolumun acısıyla basederken bırde babamın gecenın bu saatınde bu ne azgınlıgı dıye odaya gırmesı ve suratıma ılk tokadı cakmasıyla acım ıkı katına cıkmıs ılk utancımı yasamısımdır.
2 ci kol kırılması
aradan bır sene gecmıs koca bır yazı alcıyla gecırmıs fakat akıllanmamısımdır.
mahalledekı arkadaslarımı bıze cagırıp ,anneannemin balkonda kurusunlar dıye koydugu cevızlerı gozume kestırerek aaa hadi paten yapalım dıyerek ılk denememı yapmamla yıne yere cakılmıs solugu hastahanede almıs aynı kolu ıkıncı kez kırmısımdır.
3 cü kol kırılması
bu sıradan bırgunde okul merdıvenlerının buz tutmasıyla gerceklesmıs en masum oldugum kol kırma seklım olmustur.
başım çıkmış sözlük.
şimdi nasıl oluyo iş?
şöyle ki;
ben küçükmüşüm, yaş 5 filan. arkadaşın evine oyun oynamaya gitmiştim. ev bahçeli, bahçe de ağaç... neyse bu ağaçların ortasına beşik gibi salıncak kurmuşuz ama iplerin ortasında örtü yok. öyle sallanırken ben hoop havada ters takla ve kafamın üstüne düşmüşüm. bildiğiniz üzre kafada oynamayan eklemler var. hah işte o oynamayan eklem yerinden oynamış. ben başlamışım ağlayıp kusmaya. sürekli kusuyomuşum. apar topar hastane, doktor, röntgen derken bi türlü anlamamışlar nolduğunu. ve eve göndermişler. sonra tanıdık bi kırık çıkıkçı varmış, annem o hatuna götürmüş beni. hatun hemen anlamış ve eklemleri yerine oturtturmuş. sonra annem çok uğraşmış düzelir miyim ki diye ama bi türlü ilerleme olmamış böyle kalmışım.
klasik bir oyun vardır. salıncakta sallanılır, iyice hızlandıktan sonra da salıncaktan atlanır.
bunu yaparken tam atladığım sırada ayağımın kayması, düşmem ve ardından salıncağın (plastik salıncak değil yanlışlık olmasın) o hızla kafama çarpması.
dikişe ihtiyaç duymadan kurtulmuş olmam da işin iyi yanıydı.
kış aylarında bayram tatili için gittiğimiz memlekette, mustakil evimizin balkon demirlerinin arasından işerken, birden bir acı hissettim. kendimi geri çektim, daha çok acıdı. o zaman öğrenmiştim nemli pipi, sıfırın altına düşen havada, demire japon yapıştırıcısı gibi yapışıyormuş. çok acıdı lan.
kolsaatimin pili bitmişti muhtemelen ekranda belli belirsiz sayılar moralimi rencide edecek derecede bozmama neden olmuştu
1 hafta boyunca buna nasıl çare bulurum düşüncesiyle yanıp tutusan ben gece odamda yatarken kafamda ampul patlamasına yol açan buluşu çaktı beynime prizdeki gece lambası
gecenin ilerleyen saatlerine kadar beklenir saat ordan sarj edilecektir ve eski görüntüsüne kavuşacaktır
operasyon kısa ve basittir
madem gecelambası yanıyor benim saatte ordan elektriğini alabilir
gecelambasının prize giren ucları hafifce geriye çekilir saat tam ortalanır ve....
yook yok bişey olmadı kendimi yatağımda gözümde parlak bi ışıkla tavana bakarken bulduğumu hatırlıyorum *******
bundan 10 yıl kadar önceydi yanlış hatırlamıyorsam. önceki gün birkaç misafir gelmişti eve ve şapkasını unutmuştu gelen misafirlerden biri. annem de onu koridordaki vestiyerin en üst rafına koymuştu bir şey olmasın diye. tabi ben bunu gözden kaçırır mıyım? benim şapkalarım gibi değildi bu şapka asildi ve havalıydı.* ertesi gün annem televizyon izlerken ben şapkayı alıp dışarı gidecektim ama hiç bir şey planladığım gibi olmadı. vestiyerin önüne gittim. kapaklarını açtım. en üst rafta olduğunu biliyordum ama çok yüksekte kaldığı işçin göremiyordum. vestiyerin raflarına tutunarak tırmanmaya başladım. en üst rafa gelip şapkayı gördüğümde vestiyer hareketlendi. üstüme devriliyordu... ben yere düştüm ve vestiyer hala üstüme doğru geliyordu sonra bir anda durdu. kapakları koridor dar olduğu için karşı duvara dayanmıştı ve etrafımı kafeslemişti. tabi benim bu olay sırasındaki bağırışlarım yüzünden annemin haberi olmuştu. vestiyer birden üstümden kalktı. sonra keşke annem vestiyeri kaldıramamış olsaydı dediğim çok oldu ama...*
bisikletle voleybol filesinin altından geçmeye çalışırken yeterli eğilmeme sonucu kafanın hızla voleybol filesine takılması. bisikletin altımdan fırlaması, bileğimde doku zedelenmesi olması, eve koşmam kimseye birşey söylememem. utangac çocuktum efendim ben. sora 3-4 gün sarılı bir kolla gezdik budur yani. bir de tabi standart her çocugun geçirdiği kazalardan var, prize örgü şişi sokmak, düşüp kaşı gözü yarmak vs gibi.
7-8 yaşlarındayken arkadaşımla bulduğumuz yarı dolu sinek ilacıyla bi fantezi yapalım dedik.ilaç tüpü dolu olduğu halde sıkılmıyordu, herhalde sıkışmıştı. sinek ilcanı göbek hizamda, püskürtme deliğini yüzüme bakar vaziyette sıkmayı denedim. iş öyle bir inada binmiş ki elimi acıtır şekilde zorluyor zorluyor püskürtmek için bastırıyordum. tam püskürmeye başladı ki arkadaşta elinde hazır bulunan çakmağı heyecanla ilaca yanaştırmasın mı... vay ananı sayın seyirciler ! alev bir yüzüme fışkırıyor bir yüzüme fışkırıyor tahmin edemezsiniz. ondan sonrası belli zaten lösemi hastalarına iyi davranın...
* ortaokulda top oynarken dışarı top kaçmıştı kapılar kapalı duvarlarda dikenli demirler var oradan çıkayım derken ayağımın birine girdi demir ayakkabıyı deldi onu kurtarayım derken diğeri de girdi demire sonra kendimi boşluğa bıraktım sağ bileğimin üstüne düştüm ne kırıldı ne çıktı ama yıllardır elimin üstünde çıkık bi kemik var sol elde yok sağ da var sadece...
benim değil ama bana seri eksi oy veren ibnenin başına gelen olayı anlatıcam. bir gün beraber top oynuyoruz tabi bu ozamanlar mert, delikanlı bir insan sonra ben topa bir vurdum top sen yuvarlan yuvarlan inşaat a kaç. bizim mert arkadaş koştu gitti inşaat a girdi. bir saat yok, iki saat yok artık merak etmeye başladık tam polisi arayacakken çıktı birde ne görelim, o bizim mert delikanlı arkadaşımız deliğikanlı olmuş, len dedik ne oldu, gülüyor bi sevgi kelebeği olmalar felan, konuşmada,haraketlerde bir efeminelik, sonra bize yavşamaya başladı tabi biz hiç bişey yapmadık o günden beri sevmez beni, buda böyle bir hikayemizdir.
bisiklet pedalını son güç çeviripte , artistik fren yapmak isterken yanlışlıkla ön freni çekmek ve kendini sonbaharda ıssız bir sahil beldesinde bir lokantanın kapısının önünde , başında annen , ablan ve su getiren lokantacıyla bulmak.