çaylakken 40 karakterden daha kısa entry giremezken yazar olunca tek kelimelik karaktersizlikler yapanların genel sıfatı.bundan olsanız ne yazar.
(bkz: çaylakken kaşınmak)
yazmak, anladığını bir kez daha anlatmaktır kendine kelimelerle ve hiçbir anlama, yazıldıktan sonra yazıldığı gibi değildir artık. sonuç itibariyle, bir fenomenle ilgili olarak, olması gerekenleri bilen aynı zamanda olmaması gerekenleri de bilir. ama olmaması gerekenleri bilerek hareket etmek daima avantajlıdır. (buraya çöp dökmeyelim demekle, çevremizi temiz tutalım demek arasındaki fark gibi)konumuz yazarlık... yaşadığım her şey kendime dair bir konu başlığı şimdilik. işin açıkçası kendimin kendime ne kadar uzak ve yabancı olduğunu anladım yazdıkça. acılarınızı ve mutluluklarınızı yazamıyorsanız eğer onları yeterince yaşamamışsınız demektir. gerçi insan, en iyi acılarını anlatır, mutluluklarını ise yaşar. bunun içindir ki doktorlar şikayetimizi sorduğunda, "mutluluğum" demez hiç bir insan. yazdıkça, yazmakla okumak arasındaki farkı daha iyi anladım. mesela artık eskisi kadar saf ve duygusal değilim okuduklarıma karşı. kendimi yazdıkça okuduklarımın aslında kendi duygularım olmadığını, o duyguların hücrelerime dek işlemediğini öğrendim. yani o ağladıklarım, sızısını hissettiklerim, sevinçleriyle sevindiklerim aslında ben değildim yazdıkça. acılarımın ne kadar yavan olduğunu anladım.
yazar, yediklerinin dilinde bıraktığı tadı yazar. ayrıca yazar, yutamadığı yediklerinin posasını da yazar. bunun içindir ki, doymak nedir bilmez. sürekli aç gezer yediklerinin tadını daha iyi anlatabilmek için. doyan kişi ise yazar değildir. çünkü o duyguyu doyunca yaşamıştır. bir kadının kaçamak ama davetkâr bakışlarını yazmanın hazzı ile kadınınızın bakışlarını anlamlandıramamak gibi bir şey işte. yazar sahip olmayandır, sahip olmasına ramak kalmışken kaybedendir. işte yazar, yazar olabilmek için olmaması gerekenleri bildiği için kaybedendir.
Bazıları gibi ben de -artık- yazarları cismen tanımamamız gerektiğini düşünüyorum. Çünkü bir yazar okunmak için vardır. Okurken tanıyabiliriz, o başka. Zaten o cismen olmaz. Bazılarını okusan da tanımazsın, gözüne bakışını bıraksan da tanımazsın. Bazılarını tanımayı hak etmezsin. Bazen de hak etmek ne, onu tanımazsın. Bazılarını çok zamansız seversin. Zaman yokken bile seversin. Bazılarını tanıdığına pişman olursun.Aslında o sırada -sadece- bazılarını tanıdığını sanarsın. Bazıları edebiyat tarihi şahane şeyler yazmış berbat adamlarla dolu der. Bazılarının farkındalıkları çok fazladır. Bazıları bazen sadece bir tanedir. Bazılarını çok sevebilirsin. Geriye kalanları harcarsın.
okuyan, anlayan, sebep-sonuç, neden-sonuç ilişkisini kuran, bilgi dağıtan ve sonra bunları bir kağıda yazarak aktaran ve bu kağıtların birikerek kitap haline gelmesi sonucunda ortaya çıkan kitabın üstünde yazan kişinin adıdır.
bu entry ile birlikte 20. yazımı da yazmış bulunmakta ve de yazarlığımı beklemekteyim. tez zamanda kesin cezamı veya verin dört gözle beklediğim yazarlığımı abilerim, ablalarım, saygılar...
(bkz: beklemenin psikolojik yorgunluk yaptığı bünyeler)