kelimelerin tükendiği o an işte. isyan başlar, geceyi beklersin.. gece patlar hep ınsanın dıkıslerı.. ''yelkowan we akrep ıle dıkmeye cabalarsın..'' (bkz: o tarz..) yani
fetret devri. başlıklara bakıp akıldan geçen cümleleri toparlayamamak. eski entry'leri kurcalamak. yazıp yazıp silmek. aylak bakkal modu yani. kaç gündür ilk entry'im. zombiye bağladım artık. kırılsın şu durgunluk, lütfen.
engelleyen bir şey var. görünmez bir sicim; boynuma bağlanmış. dizginlenmiş bir at. koşmak istiyor fakat her defasında beynin kıvrımına takılmış bir çapari dur diyor. hoyt!! gel bakalım buraya. hmmm demek öyle. vah vah! ne yazık...
sanki çok şey yazıcaktın. taklacı güvercin seni. yazma lan. yazma. senden olmaz zaten. şimdi git. rahat bırak beni.
ne yapmalı. ne etmeli. nasıl irade göstermeli. bir güç olmalı.
yillarca luzumlu luzumsuz bir cok konuda sirf b seyler yazmis olmak icin yazmak sonucu elde sermaye kalmamasi durumu ki bunu bulduysan op de basina ko. en acisi da artik yazmanin bir anlam ifade etmemesi, veya yazmaktan artik keyif alinamamasi sonucu fasit bir dairenin icine girip, zihnin yazmaya elvermemesi veya beyinde sozluk gibi ortamlarda yazmanin artik bir anlam ifade etmemesi falan fistik bok pusur.
yazma hissiyati iyi bi sey. paylasacak bir seylerin olmasindan ziyade, etrafindaki, zihnindeki seyleri paylasilmaya deger hale getirebilme zihinsel sureclerini bihakkin gerceklestirebilme belki de kisaca icten yazmanin gelmesi onemli bir atiyye. demek ki yaza yaza soz biter diye bir soz hakikatmis meger. hepsi hepsi yedi nota degil mi, kac farkli beste yapilabilir ki diyen dusunur de benzer surecleri idrak etmis olsa gerek. bir tur halusinasyon. belli ki bir kabz hali. muhakkak bir basta gebe. ancak dogurtabilecek kudret gerek, kuvva lazim. belki bir sicrayis, belki bir urperme, belki bir inkisar, belki bir maglubiyet belki bir, belki bir. ama illa ki bir degisiklik, tebeddul-u ahval.
edebiyatimizda da su ornekleri vardir diyecek kadar capli degilim. dunya edebiyatini da o derinlikte bilmem. va esefa. kaski su noktada arzedecek bir, sayiyla 1 somut bir ornegim olaydi.
sözlükten bağımsız, genel bir durum olarak insanı delirmenin eşiğine getiren durum. uzun yıllardır yazmaya alışık bünyelerde gerçek anlamda nefes alamamaya kadar yan etkileri vardır. ha bizim sayın ruh hastamız bundan ne kadar ders alır; işte orası tam bir muamma.
kıssadan hisse: fazla biriktirmeden yazmak lazım efendim, yoksa bir süre sonra kritik bir noktaya geliyor insan. canına tak edip de yazmaya niyetlendiğinde, düşüncelerin hızına yetişemeyip önündeki kağıt kalemle mal gibi kalakalıyor.
sözlükten birkaç gün uzak kalmayla alakalı olabileceği gibi, hiç sebepsiz de olabilir. önceden binlerce yazıyı yazan, sen değilsindir sanki. 687.822 başlık varken, 6 kelime yazamazsın. her yazarın zaman zaman içine düştüğü sıkıcı durumdur bu. yazsan, kendin bile beğenmezsin.
uzun süre ara verdikten sonra entry kabızlığından mütevellit, düşünceleri bir türlü toparlayıp klavyeye dökememektir. lanet ettirir. bu kabızlık beraberinde üslup kaybını da yanında getirir ki en kötü durumdur. yazmaya ara vermemek gerektiği dersini çıkarttırır.
yazmamak ve yazmak istememek ile birlikte büyük üçlü.
yazmamak : hafif protesto soslu bir seçim.
yazmak istememek : halsizlik, mecalsizlik ve bana ne bana ne durumu sonucu oluşan bir seçim.
yazamamak: aşırı duyarlılık sonucu, beğenmezler diyerek yazdıklarını silmek, düzeltmek ve en sonunda vazgeçmek. düşündüklerini yazıya dökememe durumu. bir seçim değil.
yazamamak durumunun tedavisi : günün ilk yazısını bul, döktür (sözlük biçimini unutmadan). düşünme hiç bir şey, gönder gitsin. senden geliyorsa değerlidir, ikinci şahıslar beğenmeyebilir, o da onların seçimi, o kadar önemli değil. hiç merak etme, senin onlara değer verdiğin kadar onlar sana değer vermiyor. kendin için yaz, kendine yaz.
(dozaj: günde en az iki giri, ne ka fazla o ka iyi)
yazma eylemini gerçekleştirememe durumudur.
pek çok nedeni olabilmekle birlikte yoğun ve karmaşık duygular içindeyken yazamamak fena bir hissiyattır.
hele hele genelde depresif dönemlerinden beslenen kişilerin depresyonun gözüne vurmuşken bir anda tıkanıp yazamamaları durumun çok ciddi olduğunun bir göstergesidir.
artık kelimeler gelir gelir döner parmak ucunuzdan. yazdığınız herşey eksik, yazdığınız herşey anlamsız herşey boş ve yarımdır. dolayısıyla yazamaz sinirinizve karmakarışıklığınızla köşeden hayatı izlersiniz.
bunu genelde bir çözülme evresi izler ki bu da yine evlerden uzak denilesi bir durumdur. zira bekletile bekletile kokuşan duyguların dışa vurumu haddinden fazla uzun ve kçtü kokulu olur ki can yakar, başka bir işe yaramaz..
rotring kaleminizin ucunun bitmesi gibi bir şeydir. tombow uç alırsınız, uç hep aynıdır, birbirinin aynı.
bir sendromdur ve sendromun süresi belli değildir.
bir noktadan sonra her şey tekrardan ibaret olmaya başlar. öyle ki, farklı başlıklarda benzer paragraflar yazmaya başlar insan. benzer ithamlar, benzer bakınızlar...
sonra fark edersin ki, aslında her şey tekrar. tayyip bir söylediğini ertesi gün yalar, bir de bunu yaparken etrafa salyalar saçarak saldırır "basın üstümüze gelmektedir, muhalefet üstümüze gelmektedir bik, bik, bik" , suçu başkalarına atar. hurra tayyip'e ağzının payını türk basını veremedi ben vereyim durumu. aynı paragraflarla, aynı eleştirilerle, son yaptığı eylemi eleştirmek... önce "operasyon yapacağız" deyip sonrasında "operasyon gündemimizde yok" açıklamasını eleştirmek... tayyip ilk defa takiye yapmıyor ki? adamın siyasal kültürü bu... yani siyasal kültürsüzlük... tıpkı ülkem gibi. chp'den milletvekili veya belediye başkanı seçilip, siyasi rant uğruna akp'ye geçenlerin olduğu veya tam tersi eylemlerde bulunanların olduğu ülkemde siyasi kültür var da, tayyip'te mi olacak? hem tayyip bunu ilk defa yapmıyor ki, yani tükürdüğünü yalamalarını, üstelik bu yalama işleminden sonra hiçbir şey olmamış, sanki önceki sözleri kendisi sarf etmemiş gibi davranması ilk defa olmuyor ki?
baykal'ın solculuktan uzak yaklaşımı, kendi koltuğunu güvenceye alacak eylemler yapması. iktidarın yanlışlarını halka söyleyip, kendi uygulayacağı halka anlatmak yerine gemiyle saatle uğraşması, parti içi demokraside bir arpa boyu yol gidememesi... iyi de, baykal bunu ilk defa yapmıyor ki?
demirören sözünü yalamış... iyi de demirören bunu ilk defa yapmıyor ki? üstelik yine "birlik beraberlik" mesajı vermiş, "beşiktaşlı duruşu" kavramını yine bir rezaletinden sonra dile getirmiş... iyi de, demirören 3,5 senedir birlik beraberlik mesajı veriyor, her 3 maçta bir kolej takımı kuruyor, her rezaletinden sonra beşiktaşlı duruşu kavramını kirletiyor... üstelik birlik beraberlik derken, kendi yönetiminden istifalar peşpeşe geliyor. beraberliğini kendi içinde kuramıyor en başta... peki bunu benim tekrar tekrar yazmamın ne anlamı var?
fatih terim yine hakan'ı almış, yine üzülmez'i almış, yine sabri'yi almış... yine avrupa kontenjanından formsuz oyuncular almış, milli takım yine top oynamamış, terim yine egosundan taviz vermemiş, doğru oyuncuları çağırmamış, doğru kadroyu kurmamış, doğru değişiklikler yapmamış... terim her 10 maçtan 8'inde böyle, tekrar tekrar yazmanın ne alemi var, 2 maç önce istifa tamtamları çalan basın bugün, muhteşem terim demekteler neredeyse... şansa alınan bazı maçları unutarak, türkiye standartlarının uçuk derecede üstünde prim alınmasına sadece "şehit ailelerine bağışlansın" popülist kampanya ile tepki verilmesi... iyi de paleface, türk basını ezelden böyle değil mi?
abdullah gül, önüne getirilen her şeye, emme basma tulumba gibi kafa sallayıp, onaylıyormuş.. iyi de, bu en baştan beri belli değil miydi? "tarafsız olacağım" cümlesinin samimiyeti soğan zarı gibi ince değil miydi?
birbirinin tekrarı olan olayların yaşandığı ülkemde, benim aynı paragraflarla, aynı cümlelerle, olan olayları eleştirmem gözüme mi battı? kendimi tekrarlamam gözüme mi battı? evet battı... ama bunda sözlükteki kalite düşümünün etkisi de var, insan kendini yenileyemiyor. buradan şu anlam çıkmaz; "ben kaliteliyim".
ben kaliteli falan değilim...
kaliteli yazar sayısı azaldı, forum tarzı entry girenler çoğaldı... yazar kadrosu daha kaliteli olsun ki, biz de kaliteli olalım, etkilenelim, öğrenelim, onun yazdığı bir şeyde kafamızda şimşekler çaksın bir sanat eseri sunalım...
yazamamanın özeti budur, gerek ülkemin tekrardan ibaret olması, gerekse etkilenilecek adam sayısının çok az olması...
sözlüğe uzun bir aradan sonra girince başa gelebilmesi olası hadise...zira yazmak istenilen çok şey vardır lakin hiç biri uygun kelimeler seçilerek sözlüğe aktarılamaz...*
bos yazmak yerine kendine gelene kadar bu durumun kabullenilmesi gerekir, zira kabullenilmeyince acılan baslıklardan alınan eksiler bir daha hic yazamamanıza neden olabilir.*