'kayıtdışı tarihimiz' adlı ne amaca hizmet ettiği belli olmayan kitabında tarih bilimini, mustafa kemal'i itibarsızlaştırmak ve cumhuriyetimizin önderlerinin yapmış olduğu bazı uygulamarı karalamak için kullanan tarihçi. ne kadar büyük bir lider olduğunu anlamak için anektodlarını okuyup ve eğer gören gözleriniz varsa gerçekleştirdiği devrimleri incelmek yeterli olacaktır. ama yazarın-yada nasıl tanımlarsanız- kitabında 75 milyonun özlemle andığı bu lider hakkında tek bir olumlu kelime bulamazsınız.
Yavuz Bahadıroğlu değişik mahlaslar kullanan bir yazardır. Dört beş adet mahlası olduğunu bilirim. Yavuz Bahadıroğlu bunlardan biridir sadece mesela günlük gazetede Şeref Baysal ve Veysel Akpınar isimleriyle köşe yazısı yazmıştır. Yakın tarihten okuduğum Yolbaşı adlı eserinde Yola çıkan üç kadın, üç farklı görüş, üç farklı düşünce, üç farklı giyiniş ve uyuşmazlıklar anlatılmaktadır. Biri çarşaflı biri mantolu biri mini etekli üç kadın üzerinden Meşrutiyet annesi, Cumhuriyet annesi, istikbal annesi anlatılır. Uyumsuzluklar ve kötüye gittiğimizi bilinçaltına işler ve doğru da söyler hani. Uzak tarih eseri olan merhaba söğütse okunası bir eserdir. Gündüz Alp beyle oğlu Ertuğrul beyin Göçleri anlatılır. Osmanlının çekirdeğinin nasıl atıldığı anlatılır. Daha birçok eserini zevkle okudum beğenmediğim hiçbir eseri olmadı. Yanlı tarih yazdığını söyleyenlere derim ki yansız tarih yazanı bulabilir misiniz? Ayriyeten gençleri ümidle beslemek varken neden ümidsizlikler anlatılsın anlamıyorum. Yavuz Bahadıroğlu bir eserinde derki yabancı tarihçiler Rodos Şovalyelerini öyle anlatmıştır ki sanki yenmemiz büyük mucizedir der.
hayatımda ilk defa bir kitaba verdiğim paraya pişman olmamı sağlayan yazardır. Ben "tarihçi" sıfatıyla kitabını aldım ama, kitaplarında bir bilgi değil tamamen olayların kendi mantığı ve görüşüne göre yorumlamış. Kendisiyle bir çok defa çeliştiğini fark ettim okurken. En basitinden resmi tarihi, padişahları astığı astık kestiği kestik olarak tanıtıyorlar diye tanıtırken. Sayfanın aşşağısında ise Fatih, iplanti efendiye kızıp elini kestirir. Yazmış sanırım burada ki kızıp eline kestirir kısmı ne anlama geldiği malum.
Tarih kitabının tamamen yorum olduğundan dolayı bir daha okumam şahsiyeti, verdiğim paraya acıdım resmen, Halil inalcık'ın tüm eserlerini okumadan başka bir tarihçi okunmamalıymış.
romanları dışında bir eseri okunmaması gereken zat.
bilmem kaç baskı yapmış resimli osmanlı tarihi vıcık vıcık bir eserdir. kraldan çok kralcılığa bulaşmış bir kepazelik ürünüdür. tarihçilerin taraf olmalarında esasen bir sorun yok, sorun olan, taraf tutarken ve tarih kitabı yazarken tarih adına düşülen yanlı notlardır. tarihçi olmak için vicdan sahibi olmak gerekir, ideoloji değil.
Kayıtdışı tarihimiz adlı eserinde cuhuriyet tarihi ve istiklal savaşı üzerine yazdıklarında ciddi biçimde bazı gerçekleri çokca yalanla harmanlayarak subjektif bir biçimde yakın tarihe yorum getirdiğini düşündüğüm tarihçi, gelgelelim karşıt görüşü savunan tarihçilerden bazılarıda buna benzer tutumlar takınabiliyor gönül istiyorki herkes mümkün olduğunca objektif olsun ama bu tatlı bir idealden öteye gitmiyor.
çocukluğumda okuduğum tarih romanları olan cemaatçi yazardır. eskiden severdim pek bir. benim gibi mütedeyyin bir ailenin çocuğu olunca öyle veya böyle bir dayatması oluyor dine dinayete dair. işte bu adam da o dayatmanın ürünüdür hayatımda. ha keşke doğru düzgün objektif bir şekilde tarihimizi anlatan romanlar olsa da biz de çocuğumuza okutsak.*
kitaplarını okuduğumda kendi kendime "yahu bizim tarihimizde hiç mi kötü bir vaka olmamış?" diye soruyorum. yanlı tarihçi, belli ama yazdığı kitaplarda insanı sıkmayan, okumaktan bezdirmeyen akıcı bir anlatım dili kullanıyor.
türk tarihini gerçeklikten uzaklaştırıp efsane haline getiren tarih bilimini vehbi vakkasoğluyla ziyan eden katl eden mahfeden ziyankarlar..islamı dini sevdirmek ayrı bir ulusun tarihini evlıyanın duasına bağlamak ayrı.bunu yapmaya hakları yok.tarihimizi emanet edebeilecegimiz son insanlar
daha çok çocuklara osmanlıyı ve islamı sevdirmek amacıyla yazan , asıl adı niyazi birinci olan rizeli romancı şahıs . o yaşta çocuklar için gayet sürükleyicidir romanları . ama 16 yaşından sonra sıkıcı ve yetersiz olmaya başlar.
Antensiz bir türlü çekmeyen kocaman bir teybimiz vardı sırf onu dinleyebilmek için evdeki kepçeyi anten yaptığım zamanlardı. Radyoda müzik dinlemek amacıyla frekansları gezerken duyduğum bir mehterle başladı herşey durdum hemen sese kulak verdim : "Geçmiş zaman olur ki programı başlamış bulunmaktadır ben Abdullah Arıdoru. Sevgili Hocamız ile beraberiiz bugün de sayın dostlar "diyordu.
Tarih dersi nedir bilmem anlamam benim işim mahallede ki erkek takımıyla ayağında kim kaça kadar top saydıracak bunun hesabını yapmaktı.Kız çocuğu bebekle oynar erkek topla kızım sen erkek misin diye annemin söylendiği,benimse ayağımda 150ye kadar top sektirdiğim için erkekler arasında forsumun olduğu zamanlardı.
Sevgili hocamız o kadar güzel tarihten bahsediyordu ki hayran kalmıştım artık her çarşamba günü saat 14.00'da Geçmiş Zaman Olur ki programını kaçırmıyordum okuldan geldiğimde direk radyoyu açıyordum. Herkese ondan bahseder olmuştum tarih benim için ders sınırlarını aşmış bir sevda haline dönüşmüştü mahallede top sektirme lüksünü bırakmış artık Yavuz Sultan selim Alevileri katletti mi katletmedi mi II.Abdülhamit Ulu Hakan mı Kızıl Sultan mı bunları tartışır olmuştum..
7 sene programını hiç kaçırmadan dinledim.Tüm tarih hocalarıma ondan bahsettim. Meğer tüm hocalarım onu tanırmış hatta babam onun romanlarını okurmuş lisedeyken.
Bunu duymak beni çok mutlu etmişti. Onun söylediği her söz benim gözümde tartışmasız doğruydu. Okuyanlar belki hatırlamıştır evet bahsettiğim kişi YAVUZ BAHADIROĞLU.
Bu seneye kadar onun hep hayranı idim. Msnim bile Biz Osmanlıyız ne kadar hayran olduğum ortada zaten Geçen sene beni yanına çağırdı sanki dünyalar benim oldu. Bazı sebeplerden dolayı yanına gidemedim.Şuan hüsrana uğramış bulunmaktayım benim 8 senedir hayran olduğum insanla görüşlerimiz meğer ne kadar zıtmış.
Keşke hep hayalimdeki gibi kalsaydınız keşke hiç tanışmasaydık hocam keşke.
padişahlarla bozmuş, dindar insanlara nasıl gaz verileceğini çok iyi bilen yazardır. radyodaki konuşmalarını dinlerseniz tanrı, padişah gibi kavramlara duyduğu fetişten aslında güç kültüne ne kadar düşkün olduğu anlaşılabilir. yani bir yandan islam barış dinidir deyip bilinçaltından güç imgelerine manyakça bağlılık gösteren bir sadomazoşist olduğunu anlayabiliriz. höyt olur mu löyn diyenler çıkacaktır eminim ama şöyle düşünmek yerinde olur diye tahmin ediyorum: bu adamın her gün bahsettiği şey hem tanrının gücü karşısında ezilip kendi benliğini onun karşısında yok etmek hem de tanrının temsilcisi saydığı padişahların gücüyle kafirleri dünya üzerinden silmek. bu çok net bir şekilde sadomazoşizm... dedemin sayesinde her gün duyduğumuz radyo programından yapılabilecek çıkarım budur. kitaplarını okumadım fakat orada bunun tam tersi şeyler yazıyorsa o zaman daha kötü tabii...