şeklindeki komiklikleri ile gözlerinden öpülesi taraftardır.
edit: bu entryi eksilemek, temelde bu espriyi, düşünceyi desteklemek olarak ele alınırsa epey bir fenerli olanlar varmış aramızda. eksi editlerini sevmem ama bu alt mesajı görebilmesi adına fenerbahçe'li yazarlarımızın gerekli duruyordu bu noktada...
Bence yaratıcılıklarının en üst noktası budur. Çünkü takriben 50.000 fenerbahçeli taraftar ''alkışlayın ulan ibneler'' dedikten bir saniye sonra lay la lay lay diyerek alkış tutar bu tezahürata. Şimdi sorarım size; bu yaratıcılık değil de nedir? *
kötüleyenlere inat yunus emre'den gelsin:
ilim ilim bilmektir
ilim kendin bilmektir
sen kendin bilmezsen
ya nice okumaktır?
7 mart 2010 antalyaspor maçında yirmi bin * kırmızı kart ile fırat aydınus'u protesto edecek taraftar topluluğudur. ancak bu, taraftarın yaratıcı olduğu konusunda akıllardaki sorulara bir tane daha eklemektedir. şöyle ki, bu yapılacak olan protesto daha önce yaratıcı beşiktaş taraftarı tarafından uygulanmış ve fenerbahçe taraftarı yine orijinal bir yöntem bulamamıştır. **
Meşaleyi getiren, denizden tv programı basan, köprülerde sallanan bayrakları operasyonlarla denize döken, inönü'yü truva ile, çarşı'yı alelade gelerek basan, alen'i ve çarşı tayfasını çarşı'dan karakola kadar balta almak için??? kovalayan taraftarlardır.
Yunanlı olmazlar, olanı da sevmezler. 1997 de bestesi çıkan çocuklar inanın tezahüratını 1980 lerde söylemezler...
Fenerbahçe - Lille maçı'nda ingiliz spikerin 10 dk boyunca maçı bırakarak anlattığı taraftarlardır ayrıca.
mecburen yaratıcı taraftarlardır. kulübün elle tutulur başarıları üçü geçmez, e çocuklar ne yapsın? kendi kendilerine bir şeyler yaratıp eğlenecekler tabi.
pek yaratıcı değil daha çok cevap verici niteliktedirler. en son yaratıcı olmaya çalıştıklarında korkak tavuk ortega durumu meydana geldiğinden genelde ezeli rakiplerin tezahürat ve pankartlarına cevap niteliğinde işlere imza atarlar.
fenerbahçe nin yaptığı eylemleri kendi takımına haklı olarak maleden bazı fütursuzluk abideleri takımlarının tv kanalını, dergilerini, fenerıum un çakma versiyonlarını nerden tırtıklamışlar bilmeleri gerekir.
birde feneri kötüleyince kendinden o kadar eminler ki, dersin ki fenerli birisi bu kişilerden birine ya tecavüz etmiş ya da yakınını öldürmüş.
biz yıllarca kabus olan, haluk ulusoy dönemini çok iyi bildiğimiz içindir ki kendi takımımız ne kadar çirkef olursa olsun, bu çirkefliktir diyemiyoruz çünkü biz onların daniskasını gördük.
başkanların beraber yemek yemelerini gördük, son dakikaya kardeş takım ayağına maç satmaları gördük, yorgunluktan kendini yere bırakanlara penaltı verenleri gördük, şampiyonluğu son maça kalmışken, şampiyonluğu yendiği takım futbolcularıyla halay çekerek kutlayanları gördük, kutsal ittifak yaparak temiz bir lig istiyoruz deyip şikenin allah ını yapan temizlikçileri gördük.
o yüzdendir sevilmememizin nedeni.
fenere gelen her başkan onlara göre ya silah kaçakçısıdır ya mafya ya uyuşturucu.....
ama elinde hiç bir delil yok.
lakin kendi kulübü alaaddin çakıcıyı yurtdışına kaçırması belgeliyken bile bir şey olmaz.
ya da ortaya çıkan naylon faturalar v.s.
madem o kadar büyüksün neden ittifak yapıyorsun?
bu senin küçüklüğünü gösteren en büyük delil değilmidir? diye sorsan
-sizi kimse sevmediği için-den başka bir şey bilmezler.
bilinmesi gereken en büyük gerçek şudur ki sizler götünüzü de yırtsanız bir şey değişmeyecek, evet bizden büyüksünüz bu inkar edilmez çünkü birleşik arap emirlikleri gibisiniz, birinizin şampiyonluğu diğerini de memnun ettiğinden şampiyonluklarınız ve taraftarlarınız haliyle bizden fazla oluyor.bu da bizi daha büyük olma zorundalığına iten tek nedendir.