--spoiler--
17.12.2011 de yayınlanan ezel dizisinde kenan karakterinin sinirli ve hızlı bi şekilde "ya ramiz ya ben" cümlesi tarafımca aynen şöyle anlaşılmıştır,
üniversite yıllarında geçen bir olaydır. aynı yurtta farklı odada kalmakta olduğum bir arkadaşımla yılbaşından önce birer adet milli piyango bileti aldık. anlaşmamıza göre kime çıkarsa şıksın parayı kırışacaz. neyse yılbaşı gelir. gecesinde eğlenilir, bi güzel uyku çekilir. arkadaşa göre nispeten daha erken kalkan ben ilk iş olarak oda arkadımın aldığı gazeteden büyük ikramiye için talihli numaralara baktım, tabi daha aşağı ikramiye kesmiyo, çıkmadığı için diğer numaralara bakmadım...
sonra sms geldi.
bileti birlikte aldığımız arkadaş "kardeş numaraları yolla da çıkmış mı bakıyım" demişti.
ben de büyük ikramiyenin talihli numaralarını yolladım.
2 dakika sonra telefonum çaldı arayan o arkadaştı. açtım, heyecanlı bir ses ile "oğlum koş bi odaya gel" dedi.
gittim odasına. duşa girmeye hazırlanmış yarı çıplak vaziyette "zengi olduk diye bağırdı". yurttaki diğer odalardan birileri çıktı. ben heyecanla "helal olsun kardeş sana mı çıktı" diyerek sarıldım...
hayır kardeş sana çıktı dedi.
afalladım...meğer arkadaş ona yolladığım talihli numaraları turkcellin yeni hizmetine sms olarak sormuş ve büyük ikramiyeyi kazandınız cevabı ile 10 dakikalığına yanlışlıkla zangin olduğumuzu zannetmiş ve tüm yurdu galeyana getirmişti.
- betul evde 2 tane gök vardı nerde?
+ ne dedin anne?
- 2 tane göt vardı evde nerde onlar?
+ puahahaha göt mü?
- lan `flütt flüttt!
`
daha fazla yazmıyorum...
geçen gece trt fm de geceden sabaha programının dinlerken spiker hanım dedi ki:
-sayın dinleyiciler bize şu şu numaradan arayabilirsiniz.ayrıca "belgeçer"e de isteklerinizi yollayabilirsiniz.
zaten bünye uykulu.içten içe "ulan belge geçer diye isim mi olur allah allah" diye kısa süre düşünülmeye başlandı.sonra spiker belgeçer numarası deyince anlaşıldı ki belgegeçer isim değil faksın türkçe karşılığı imiş.
sınıfta bir muhabbet üzerine hoca'nın ofsayt ne peki biliyor musun? diye sorduğu arkadaşımız, tahtada olayı kendi çapında anlatmaya çalışırken, ofsaytın ceza sahası içinde gerçekleşen bir olay olduğunu iddaa ettiği sırada:
hoca: adın neydi?
arkadaş: şükrü saraçoğlu... ( onun aklı hala ofsayttaydı..)
bugün gazete de gördüğüm bir haber başlığı bu ' tatilin bedeli 2 milyar' ve benim okuduğum ' tatlisesin bedeli 2 milyar' okuma yazma bildiğim için utandım sözlük yahu.
çalişilan mekanın mutfaği olmadığından öğle yemekleri yan bardan gelmektedir. diyalog sospetto , x ve y arasında gecer :
x :sospetto açıktın mı sen ? istersen beraber yiyelim ?
sospetto: olur valla sen alıp gel bende içecek birseyler doldurayım.
x:tamam . (der ve gider)
y: bensiz yemek haa? nerden yiyeceksin?
sospetto: yandan yicem. x de gelicek şimdi sende katıl bize?
y:ha? .... puhahaha
neye gülündüğünü anlamam 1 haftamı almiştir.yandan yemenin anlamını bilmememde cabası. ( yok şimdi biliyorum )
arkadaşımla mesajlaşırken beni yaşadığı şehire davet etti. attığım mesaj
-işten durumu bi ayarlıyım gelicem.
gelen cevap;
+aaa neden yavrum ya gerçekten çok üzülürüm bunu yapmana. ne güzel işin vardı benim için ayrılma tamam ben oraya gelmeye çalışıcam.
a:annem b:ben.annem ve ben arasında geçen bir dialog...
b-anne alinin sazıkazı anlıyor varmış biliyo musun?çalıyo mu bilmiyorum ama...
a-ay nasıl çalıyo!?
b-ha?
a-kız günah,günah çok günah hemde!
b-anne neden günah olsun?!töbe töbe...
a-annem üstüme geliyorona yardım etmiyon inşallah!??
b-salak ben anlamamış bi şekildeanne ben saz çalmayı bilmem ki!?
a-neyi?neyi?
b:saz anladın mı anne?(annem şöyle anlıyo:sazansın lan anne!*)...
a:terbiyesiz...*
b:annecim napıyım bilmiyorum ben saz çalmayı...
ve annemin salonu çınlatan kahkahaları...
lisedeydik dersten çıkmış eve gidiyorduk..
kenarda çamaşır deterjanı vs satan dükkanın önünden geçerken bir ilan dikkatimi çekmişti.
ç. suyu 250 bin lira yazıyordu.
aha çeşme suyu 250bin miş lan demiştim..
halbuki çamaşır suyuymuş o.
çok pis dalgaya almışlardı beni.
4 gün esprisi yapıldı.