her zombi filminin senaryosuna benzeyen bir rüya görmek.sevdüceğime anlattığımda resmen yarılmıştı. köy halinde zombilerden kaçıyoruz, bir eve sığınıyoruz(nasıl ama aynı gidiyor her şey), sonra ben zopa buluyorum bir yerden, derken kapıyı pencereyi zorlamaya başlıyor namıssızlar, ben de cengaver edasıyla, siz yukarı kaçın ben kapıyı tutarım diyorum. hemen akabinde, teki benim kolu kapıyor ve de beklenen son ben de zombi oluyorum. fekat hala cengaver ruhumu yitirmediğim için, bütün zombileri teker teker asıyorum boyunlarından ve rüya bitiyor. nasıl?
tekel bayisindeki abi kırık cam şişesiyle insanları kovalıyor. ben peşindeyim. güya adam etrafa saldırmasın diye adamın peşinden koşuyorum. bir hastaneye giriyor. herkes kaçışıyor. en üst kata kadar çıkıyor. ben de aynı özgüvenle etraftakilere 'uzaklaşın, bu adam tehlikeli' diye bağırıyorum. en üst katta ahmet abi bakıyor ki kimse yok etrafta. arkasına dönüp beni görüyor. duvara doğru sıkıştırıp kafama geçiriyor şişeyi. uyanıyorum. bir daha da peşinde koşmam bu tür insanların.
yarmamakla beraber her sene tekrar tekrar gördüğüm bir rüyam var.
evin balkonundayım. gökyüzünden renkli sepetlerin içinde, renkli giysilerle çocuklar iniyor. ellerinde balonlar var. onlara bakıyorum. ve uyanıyorum. evet, bu rüya hep tekrarlıyor.
dün gördüğüm rüya:
söylemesi ayıp tuvaletteyim ve tuvaletten şöyle bir ses yükselir: ....ding dong.... bilmem ne caddesi, çıkış sağ taraftadır ileride de bilmem ne otobüsü bulunmaktadır .... ding doong.... * vay anasını demek ki tuvaletlere metrobüslerin sistemi gelmiş
veee geçen sene(!)ki rüyam:
deniz altındayim ve korkarak pokemon daha doğrusu pikachu´dan kaçıyorum*
uludag sozluk yazarlarini gordugum ruyadir. daha taze, dun gece gordum. hahaaa bari biri ile yuzyuze gorusmus olsaydim...
sanirim seyrek girmem gerekiyor. yedim kafayi galiba...
18-19'luk bir latin güzelle uzun ve manalı bir bakışmanın ardından öpüşmeye başladık. Bir anda ortam değişiti ve memleketteki evin garajında buldum kendimi aynı güzelle öpüşürken. Hadi yukarı çıkalım dedi. Yukarı çıktığımız ev Bursa'daki öğrenci evimdi. Kapıdan girdik, benim odama geçtik. Odaya girdiğimde kendimi, kendi yatağımda uyurken gördüm. Büyük bi sinirle "uyan lan! git dışarıda bi tur at, sevişeceğiz biz" dedim. Ve hazindir ki gerçekten uyandım. Kalktım yataktan, kendi kendime "geç seviş bakalım sığır" dedim *
lindsay lohan'ı bildiğin vahşice öldürmek, cesedini tır gibi bir şeyin arkasına saklamak, anne-babanın bir vesileyle cesedi görmesi, şaşırması, polisin gelmesi ve uyanış.
galatasaray'ın o geceki uefa kupası finalini izliyorum. sene 2011 mi ne. rakip arsenal. hey allahım.
neyse 1-0 geriye düşüyor aslanlarım. ben de tamam bu maç yatar diyorum. ve ben de yatıyorum. sabah bir kalkıyorum. mnskym. adamlar maçı almış ve 2. uefa kupasını galatasaray türkiye ye getirmişti. o an çöken kasvetli pişmanlık duygusu rüyamın ana teması olsa gerek. niye yatıyorum ki lan teeeee böyle bir ana şahit olamadım felan.
rüyada koşup yere düşmem üzere köpeğin gelip benim yemesi ve son olarak kuyruğumu hüppp diye çekmesi sanki kuyruğum varmış gibi hayatımda bu kadar daha saçma bir rüya görmedim bu nasıl bilinçaltı ya.*
rüyada bacağın habire kırılması* işin garibi ondan önceki yaz harbiden kırılmış bu sne platinler çıkarılmaya çalışılmıştır
daha dahga garibi taylandlı bi doktor kılıran bacağımı acısız yerine oturttuydu yanlızz bacak ortadan kırlıyor ve yerine oturtuluyor hatta bi ara taylı adam gitti ambulansa aldılar bende taylandlı nerde diye sordum sonra bayağı acılı bi şekilde sardılar sonra uyandım
(bkz: acıdan uyanmak)
(bkz: tayland)
başka bir rüyada slash metallica da gitar çalıyordu gürültüden uyandım.
(bkz: rüyada vanlı müzik)
yemekteyiz programına liseden arkadaşımla katılıyoruz.son ikiye kalıyoruz beraber.sunucu bir türlü 1.yi açıklamıyor.hadi ama artık daha önceden böyle yapmıyordunuz diyorum.iki arkadaş birbirimize rakip olduk onun için mi uzatıyorsunuz diyorum.kazanırsam ailem ne kadar sevinecek diye düşünüyor ve iyice heyecanlanıyorum.sunucu bana gizli gizli sonucu gösteriyor.2.olmuşum.çok üzülüyorum.arkadaşıma bana kaç puan verdin diyorum.birine 2 puan diğerine de puan vermedim diyor bende tabi 1.olamam diyorum.sonra birden arkadaşım değil meğerse ablamla birlikte katılmışım yarışmaya.içimden neyse ablam hiç değilse bana bir milyarını verir heralde diyorum.
geçen sene final dönemimde gördüğüm bi rüya bu başlığa net bir örnektir. 2 gün uyumamanın verdiği yorgunlukla beraber okul çıkışı arkadaşa ders çalışmaya gidilir. yine sabahlanıcaktır. ancak 2 saat uyumaya karar verilir ve o iki saatlik uykuda ancak bu rüya görülür:
rüyamda bir ayna var ve ben karşısında yüzüme dokunuyorum, bir yandan da şu cümleyi tekrar ediyorum: "victor hugo keçi değildir."
(okulun kantininde hk ve arkadaşları oturur o sırada t gelir ve hk yanına oturur. onu dikizleyen bir kişiciliksizlik biri vardır)
t: layt napıyosunuz lan?
hk: hiiçç tatlım oturuyoruz öyle gel..
(t sandalye alır ve hk nin yanına gelir)
hk: ya biraz daha yakınlaşsana banaa. neyse dur ben yanaşıyım..
(der ve t nin dibine gelir ve boynuna inen saçlarını diğer tarafa atar ve arkasına cimri şişman bencil pislik paylaşımcılıksızlık kişiye bakar)
hk: bize bakıyor.
(t inanılmaz bir şey yapar ve kızın boynunu öpücük yağmuruna tutarken)
t: baksın!
hk: ıhgg..
t: sevgili değiliz ama onun gibiyiz nasıl oluyor bu ?
hk: böylesi daha iyi tatlım biraz zaman geçsin o zaman oluruz. böyle daha tam tanımadan bağlanmak istemiyorum.
t: oyh yerim ben seni.
hk: ye ye ye.
anne: oğlum kalk okula geç kalcan hayırsız!
not: hk ile şu an arkadaşım. ve ona şu an birisini aramaktayım. yani çöpçatanlık yapmaktayım. kendimi ayarlıycam ehhehehe.
delilerle dolu, tabanı çimenlik bir alanda yerdeki boşluklardan aşağı düşüyorum. aşağıda kafesin içinde bir devekuşuyla karşılaştıktan sonra yerin altında yukardaki malların haberi olmadığı bir hastane kısmı olduğunu görüyorum. önümdeki kapıyı açıp giriyorum. fakat doktorlar beni görmesin diye saklana saklana gidiyorum. bir yerde karşıdan bir doktor geliyor, ben de ışığın uzanamadığı loş bir köşe bulup ayaklarımı kendime çekip nazca cesetleri gibi duruyorum ve o zamanlar belime kadar gelen siyah saçlarımı önüme atıp kendimi kapıyorum, gölgenin içinde kayboluyorum. görmüyo dallama doktor. sonra ilaçların olduğu odaya gidip üstüme dört cepli bir doktor önlüğü geçirip ceplerine de kas gevşetici iğneleri dolduruyorum. atıyorum kendimi koridorlara koşuyorum. önüme doktorlar çıktıkça basıyorum iğneleri üçlü beşli, uzuvlarını tutamıyolar kekolar sümük gibi gevşeyip gidiyolar. sonra uyandım yarıldım, sen de yarılın istedim sözlük.
resmen osmanlı padişahı olup avrupa'yı fethetmiştim. haa avrupa'da nasıl bir yer biliyor musun? böyle çimenlik bildiğin çayır yani olsun olsun bir dönüm olsun neyse ben fethettim avrupa'yı bütün avrupa'lı krallar geldi önüme, anlaşma yapacağız. ben başlıyorum konuşmaya ' olm bakın ben burayı savaşarak aldım, babamdan kalmadı bana buralar miras değil yani ( diğer padişahlara gönderme mi yapıyorum anlamadım ki) ben burayı aldığıma göre bir daha buraya girmeyeceksiniz. ( avrupa hakkında sanki ön bahçem gibi konuşuyorum.) girdiğinizi görürsem yemin ediyorum gelir ülkenizi basarım ulan. ( diziyi sevmeme rağmen kurtlar vadisi ağzıyla konuşuyorum.) sonra sadrazama dönüp göz kulak olun bunlara diyorum ve rüya bitiyor. şimdi asıl mesele ben resmen rüyamda ego patlaması yaşıyorum sözlük bunu farkettim, bir de galiba kendime güvenimin bir yansıması bu ama insan soruyor tabi bu ne aşırı güvendir diye.
Rüyamda Power Ranger olmuştum ve kötülerle savaşırken Zortlarımı çağırmıştım, eski model bir Man Kamyon gelmişti. içine bindim koltuklar delik deşik eski püskü süngeri çıkmış halde idi. Kötüleri önüme katıp kamyonla kovalarken Anneannemlerin evinin önüne kadar gelmiştim. Arada bir kornaya basıyordum falan falan. Rüya işte
atatürkü gördüm lan rüyamda. rüyanın başı biraz enteresan kabul ediyorum. uzay aracındayım, okyanusun ortasında bir yere düşüyorum bir sürü fok balığı,sürü halinde gezen balıklar falan var. helikopter geliyor. kurtarıyor beni, bir gemiye bindiriyor.
gemide gidiyoruz. istanbulu görüyorum. sağa bakınca gökdelenler, diğer taraf ise 1920 lerin istanbulu. karaya iniyoruz. atatürkle beraber istanbulu geziyoruz. evler toprak renginde, yıkık dökük. köprülerin eski halleri. basın birden hücum ediyor. fotoğraf çekecekler. atatürkle hızlıca uzaklaşıyoruz. ağaçlık bir yere bakan bir odadayız. atatürk fotoğrafını çekmemi istiyor. poz veriyor eşiyle beraber.
deniz baykal da girdi lan rüyamı. öğretmenim oluyor. sevgilime kızıyor önce. devasa bir boyu var. enteresan.
şarap ve bira sentezinden sonra koltukta uyuyakalarak götün başın açık kalmasıyla görülen rüyalardır.
sylvester stallone ülkemize gelmiş, sabah yayınlanan bir kadın programına katılmış ve stüdyonun tam ortasında bir sandalyede oturup herkese şen şakrak bir şekilde fuck up diye küfür ediyordu. bu esnada diş etlerinin kanadığını bile görebiliyordum. sanırım aklımı allah korudu...