çağlayan-topkapı hattı.
yazın ortasında hava oldukça yağışlı, trafik sıkışık. dolmuşta olan tek yolcu can sıkıntısından bir anda bereket yağıyor der ve ardından dolmuş şoförü konuya girer.
ne bereketi abi küresel ısınmadan bu, mevsimler karıştı baksana, kyoto protokolünü neden imzalamadığımızdan girip, kutuplardaki erimeyle devam eden konuşma yolcunun ineceği durağı unutup son durakta inmesiyle son bulur.
2-3 kitap okumuş, bu kitaplarıda tam olarak okumamış, kulaktan dolma bilgiler ile hayatını geçiren birisinin, bir kültür denizi abidesi olan minibüs şöförlerini küçük gören bir gencin yaptigidir. ama olaylar beklediğimiz gibi gitmiyorsa, ateşin buzu erittiği gibi sıvılaşmak ve akabinde buharlaşmak kaçınılmaz olabilir. *
delikanlı kaptan-dk
artist yolcu-ay
ay- kaptan, hayat yabancı bir dil gibidir, herkesin farklı bir telaffuzu vardır.
ay ic sesi- su cam kenarina dogru oturan hatunda guzelmis, yani da bos, yilisayim bari.
dk iç sesi- beklediğim kişi bu mu acaba?
dk- christopher morley okuyoruz anlaşılan, bende severim kendisini ama yazıları bazen çok donuk, sıkıcı oluyor biraz.
ay iç sesi- oha oha, bu ne diyor lan, christopher morley de kim? bizim ferhat'tan duyduk bu lafı, nereden bilecektim ben bu sözün sahibinin christopher morley olduğunu.
ay- evet, christopher morley büyük adamdır.
dk- ben brendan gill'i daha çok severim ama, hayata olan bakış açısı hep optimistiktir ve insanlarin iyi yonlerine vurgu yapar.
ay- ulan sen ne biçim kaptansın, biz bilmiyoruz diye bunlari sallıyor, hatunlara yaraniyor olmayasın.
dk- hayatın bizi sürüklediği yere kadar hayattayız yavrum, eğer ki hayat ikimizin de aşkını aynı meridyen üzerinde kesiştirecekse, birlikteliğimizi hep beraberce, beraber olduğumuz ve olacağımız insanlarla beraberligimizin serefine kutlayalım, bütün mesele bu, ve bu hayatın bizi sürüklediği son durak bu ask meridyeni ise, bas gaza mehmet'im bas.
bütün minibüs eriyip, buharlaşmış, kaptan kendi okyanusunun anahtarini taşıyan şemsi bulamamış bir mevlana gibi; efkarı ile yaktığı * sigarasını tüttürürken, başka diyarlara yelken açıp, iki okyanusun derinliğinde kendisine yüzmeyi öğretecek anahtarcıyı bulmak için, kendi içinden bağırır; bas gaza be mehmet, bas.
olay dudullu-bostancı minibüsünde geçmektedir. orta yaşlı bir amca minübüse biner, 100 ytl yi şoföre uzatır ve olaylar gelişir..
şoför: bozuk yok mu kardeşim!?
yolcu: yok be abi. ama ellilik bozabilir misin?
şoför:....
yolcu: bir sorayım iki elliliği olan varsa versin, bozabilir misin?
şoför:...
yolcu: be suphanallah.. arkadaşlar iki elliliği olan var mı??
zıpır genç: abi iki elliliğimiz olsa burda işimiz ne!
kartal-pendik minibüsü şöförü neşeli insan, yolda çalışma v.b. bir şey olmamasına rağmen ara sokaklardan birine dalar ve normalde hiçbir minibüsün girmediği yollardan devam eder. ve bu sırada yolculardan gelen isyankar nidalara şöyle cevap verir : "yıllardır hep minibüs yolu, hep aynı yol hep aynı yol! sıkıldım artık! hayatıma renk gelsin istiyorum!".
not : aynı minibüs şöförü her binen yolcuya "sakızın var mı?" diye sormasıyla da gönlüme taht kurmuştur.
minibüs vaktinden 10 dakika önce kalkmı$tır araba tıka basa doludur...
+şöfer bey 7 yasından kucuklere para alıyor musunuz ?
-hayır almıyoruz abla
+benım cocuk 6 yasında ona da vermıstım 9 ytl
-eee
+onu ben geri alayım daha küçücük cocuk
-ablacıgım arac doldu diye kalktık ne bu şimdi
+utanmaz adam minicik cocuktan para alıyo ( yolculara doğru)
-abla yer yok diye kalktık agzını topla hırsızlık yapmıyoruz burda
+ben anlamam madem öyle ver bana paramı
( 2 dk sessizlikten sonra )
+şöfer bey bakın paramı verin sizi şikayet ederim
*minibüsün tekerleri götüne girsin verin şuna parayı ( yolculara doğru )
ben mesela bi keresinde dalginlik ve salaklama arasi bir halde sofore "musait bi yerde iner misiniz?" demistim. abi olgunluk gosterdi cevap vermedi. lakin ben ne yaptim? dolmustan inerken bi de kafami kapinin ust kismina carptim...
şöför: arkadan vermeyen var mı?
yolcu genç: az önce eline verdik ya kaptan.
şöför: yalnızmısın?
yolcu: evet bir kişi
şöför: az önce bir grup bindide kalabalık biraz ortam farkedemedim.
ben: noluyoruz lan.. (içimden tabii)
-ne zaman kalkıyor kaptan sigara içiyorum da var mı vakit
- gel içeride iç otur öne
-olur mu rahatsız olmasın millet
-yahu araba benim gel otur
-???
yaşanmış gerçek olaydır.
öncelikle belirteyim yaklaşık 1 hafta önce yaşanmıştır;
soğanlı'da hemen hemen boş vaziyette tıngır mıngır ilerleyen minibüsün şoförü sağa fazla yanaşmadan durur ve cep telefonunu kurcalamaya başlar, bu esnada arkadaki otomobilin şoförü (muhtemelen önce selektör yaptı) kornaya asılır da asılır. minibüsçü de ise tık yok. korna sesleri daha da artar ve ilk fırsatta arkadaki aracın şoförü sol şeride geçmeyi başarır minibüsün yanına gelir ve camını açar... diyalog aynen şöyle;
-yürüsene ben ne bekliyorsun 1 saat
+farz et belediyenin ağacıyım, sağımdan geç solumdan geç
istanbul Göktürk - Alibeyköy hattında geçmiştir.
Bayan minübüse biner ve şöyle der -Mısır dan geçer mi?
Minübüstekiler kopma modunda arkadan gençlerden cevap gelir
Yok abla Irak sınırı son, buğday tarlasına da girer.
minibüse binmeden önce arkadasımla aramızdaki diyalog
-x unutmayalım bak ekmek de alıcaz evde ekmek yokmuş
-tamam tamam ne unutcaz
para uzatırkene
-arkadasım: iki ekmek abi
-kaptan: hönk???
-ben: LOL
-arkadas: kırmızı