dünkü galatasaray - fenerbahçe derbisine topluca gidilmiştir. * kahve çıkışında yurdun yolunu tutan, ben *, galatasaraylı iki arkadaşım ve okulumuzun bekçisi murat abi* hepimiz birlikte otobüse bindik. parayı tek elden verelim düşüncesiyle aramızda hemen ufak bir hesap yaptıktan sonra yolculuk bedelimiz olan üç lirayı bir arkadaşımıza verdik. parayı alan arkadaşımız da maçı ultra aslan grubunun ortasında izlemişti, bol bol tezahürat ve küfür etmişti ancak maç çıkışında sergilediği hareketler yenilginin stresini halen üzerinden atamadığını gösteriyordu. kafasında "nasıl yeniliriz ya" sorusunun binlerce türevinin olduğu yüzündeki ifadeden belli oluyordu. ineceğimiz durağa yaklaşmaya başlamıştık. ineceğimiz yerin adı "koyunlu yolu" idi. ineceğimiz durağa iyice yaklaşınca hepimiz ayaklandık, kapıya yaklaştık. kapının önünde bekliyorduk. parayı bizim adımıza da uzatacak olan arkadaş beynini ele geçirmiş olan yenilgi stresiyle parayı uzatırken, şoförle arasında şöyle bir diyalog cereyan etti:
x: abi şuradan üç koyun bir tam al. bizi şurada indir.
şoför: ahaha koyun? koyunlu yolu mu?
x: ne? haa abi pardon ya. "koyunlu yolu, üç öğrenci bir tam" diyecektim.
şoför: maçtan mı?
x: he abi ya, zaten ona canım sıkılıyor.
şoför: belli zaten.
+ bayan yolcu. - ise şofördür. hanımefendi müsait bir yerde diyeceğine mükemmel der ve konuşma şu şekilde gerçekleşir:
+ şoför bey! mükemmel bir yerde inebilir miyim? *
şoför hiç bozuntuya vermeden:
- tabi hanım efendi buyrun size layık değil ama...
didim-söke arası sabah 7:10 otobüsüne binilmiş, yenidoğan'da inilip işe gidilecektir.
otobüs sabah işe gitme çabasıyla insanlarla dolu olduğu için genelde en arkalarda yer bulabilirsin. ben de o en arkaların oralarda kendine yer bulanlardandım. inmek istediğim yere az bir mesafe kala;
-kaptan ege2'de.
+sukunet...
-kaptan müsait bir yerde!
+kendi aralarında konuşuyorlar hostes koltuğunda biri ile.
-(son nida) ustaaa!
+muhabbet koyu aralarında...
bu esnada otobüsteki yolcuların hepsi durumun farkında. ölü bir sessizlik var otobüste. en arkadan şoför'ün yanına kadar ilerledim, elimi omzuna koydum;
"kaptan eve götürüp evlatlık edineceksen bir yerde dur da, kimliğimi alıp geleyim" dedim. 13-14 yaşlarında bir çocuğun "ahahah" diye gülmesiyle birlikte, sabah sabah o bitkin, agresif, suratsız, keyifsiz insan güruhu öyle bir güldü ki, şoför (sayabildiğim) 3 kez özür diledi.
ben de 10 dakika daha geriye yürüyüp işe geldim.
iskenderun'da gerçekleşmiş bir minibüs diyalogudur.
kadın, muavin koltuğunda kucağında bebeği ile oturmaktadır. acıkan bebeğini emzirmeye karar verir. ama bebek bir türlü emmiyordur memeyi. kadın sonunda bombasını patlatır:
-oluuum, al bak yoksa şoför amcaya vericem!
aslında ''seni şoföre veririm.'' demeye çalışmıştır. kendince bebeği korkutma çabasındadır. ancak bu esnada minibüs yolcuları gülme krizine çoktan girmiştir.
bazen ineceğin durağı unuttururcasına güldürendir.
soğuk bir kış günü, konya'da kampüse ulaşmaya çabalarken, en arka dipte oturup camı da sonuna kadar açmış olan 60 yaşlarındaki amcaya yol boyunca yapılan imalar amacına ulaşamayınca, artık çıldırmış olan bünye isyana kalkar;
-amcaaaa, amcaaa kapatsan ya şu camı, donduk!
+e ben nerden ineceeeeeemmm?
-hımm haklısın evet dursun o zaman.
-müsait bir yerde inebilir miyim?
minibüs devam eder,
-müsaiiit bir yeer
+tamam abla bekle! hem müsait yer diyorlar hem de avaz avaz bağırıyorlar. al müsait yer!
-- Arka beşliden vermeyen biri var görüyorummm
-- mına koyim ne göz var herifte
-- abi tam çıkarıyodum ya bozuk arıyodum
-- incen birazdan nası çıkmadıysa bu bozuk
--öh be adam nerde ineceğimide biliyo, bir durak daha bekleyemedi
--duyuyorum içinden sölediklerinide
--noluyo lan?
amerikalı arkadasımız dolmuştadır ve inmek istediğinde '' inecek var'' demesi gerektiğini öğrenmiştir. tabi bilmekle söyleyebilmek aynı şey değildi ve ineceği yere geldiğinde:
- pardon, ineekkk varrr
yolda genç bir çocuk inmek ister. indiği yerde de bir kaç köpek. babacan şoför:
-tehlikeli değilller değil mi ?
diye sorar köpekleri göstererek. genç de "yok yabancı değilller" der.
iner inmez köpekler saldırır.
biraz sonra yaşlı bir amca inmek ister. şahsımın da ona yol verirken kafası dolmuşun tavanına çarpar. şoför:
-az kalsın kafanızı çarpacaktınız.
+çarptım zaten ama acımadı.
yanımdaki abi:
-saçlar var ya ondandır.
+kesin ondandır bence de.
abiye dönüp bakılır. keldir.
yarmasa da ne yapayım. bu arada umarım dolmuşta sözlük yazarı filan yoktur.
olay görükle - uludag üniversitesi arasında çalışan dolmuşun birinde gecmektedir dersten beyni bulanan ögrenciler köye dogru giden dolmuşa binmişlerdir fakat hepsi parayı uzatırken abi bir okul alırmısın diye uzatmakatadırlar fakat dolmuş okuldadır tabi dolan dolmuşun fırlama şöförü arabayı stop ederek hadi çocuklar okula geldik inin der ve millet mal mal bakar birbirine ve sonra şöför tekrar dönerek çocuklar hepiniz okul için para verdiniz alın okuldayız işte der.. (gercekten yaşadığım bir olaydır)
bi yaşadığım anı daha efenim karşınızda;
şoför;ş aklı fesat yolcu;afy *
ş: parayı dememiş sadece; verirmisin abla sen vermedin
afy: ay sen sapıkmısın yoksa siz fohuş mu yapıyosunuz burda? aaaaaaaaaa ben inceeeem
ş: abla ne yaptın yaa
afy: ne yaptını varmıııı siz fohuş yapmıyomusunuz yaaa
ş: yoo abla ben parayı ver dicektim, senin aklın fesat. (bkz: bu da bööle bi anımdır)
bursada üniversite terminal arasında yolculuk yapanların kullandığı bir otobüs vardır efendim; 93
bu lanet araçla bir gün memleketime gitmek üzere otobüse bindim otobüs tıklım tıklım doluydu.şoför duraklara yaklaşınca ön taraftki ışığı yakıyor ve çok dolu olduğunu işaret edip devam ediyordu.bir durakta kadın otobüsün arkasından koşmaya başladı, ondan sonra ise bu diyalog yaşandı;
k:kardeşim ne diye durmuyorsun
ş:abla nereye bineceksin heryer dolu görmüyor musun
k:nasıl heryer dolu görmüyor musun dedi şoförün yanını işaret ederek
ş:kucakta gideceksen benim için sorun yok abla.*