okulda sıradan bir gündü. derse girmek için sınıfın önüne geldiğimizde sınıf kapalıydı. yaklaşık 5-10 dakikada sınıfın önü doldu taştı, millet sıraya falan girmeye başladı önlerden yer kapabilmek için. ben de erken geldiğimden dolayı en öndeydim ve bir kız geldi;
+sınıfı nasıl açtıracağız?
-hocada anahtar vardır, hocayı bekleyelim.
+hoca çilingir mi!?
-çilingirde anahtar olmaz ki.
+(usulca alandan uzaklaştı)
o kız alandan uzaklaşırken etraftaki diyaloğu duyan insanlar kahkahaya başlamıştı bile. her zaman söylediğim gibi, anlatınca komik olmayan diyaloglardır.
sınıfta uno kart oyunu oynanmaktadır. kart destesinde "skip" yani geç isimli bir kart vardır. bir arkadaş üst üste bir kaç el skip attığından mütevellit, birisi farkında olmadan -ooo sen de devamlı skip atıyorsun- demiştir. önce erkekler birbirine bakıp, kızların tepkisini beklemiştir ve sonrasında kahkaha ile sessizlik son bulmuştur.
dışardan duydum. belediye otobüsünde arkadaki koltuklarda 7-8 yaşlarında iki erkek çocuğu oturmaktadır. uzrrlerinde zengin bi okul üniforması. sabahın körü.
çok tatlılar. yanaklar tombis.
- çikolatanın kıymetini de bilmiyorum...
+ benim kıymetini bilmediğim şey ne biliyor musun?
-?
+ hayat. hayatın kıymetini bilmiyorum.
ya sen kaç yaşındasın ki daha ne bileceksin. içime içime güldüm.
Annemle henüz aramızda geçmiş olan diyalog
Koton reklamı sonrasında bu kadın da estetikli, estetiksiz halini görsen bildiğin fark var diyerek konuya dalıp fotoğraflarla bunu destekleme çabalarındayım.
-bak fahriye evcen in estetiksiz hali bu işte
+eskiden daha güzeldi diye hatırlıyorum ben bu kadını
-işte eski hali bu, yeni hali de şu. Burnuna bak.
+sen daha güzelsin ondan. E sen niye koton reklamında oynamıyorsun o zaman?
-@#$/^&*!
O kadar da değil be annecim, o kadar da değil. Kendi yavrun gözüne güzel geliyor o kadar. Canım ya. *
" geçen tv de How i met your mother season 2 last episode izliyoruz. Reklam girdi. Kumandayı arıyoruz ama yok. Ordan evimizin en küçüğü minik seslendi" kumanda bendeeee" ailecek yerlerdeyiz. Annem sandalyeden düştü, babam götüne Nutella kavanozu soktu, dedem mavi ekran verdi, bense dumur deryalarına yelken açtım swh swh".
yer köylük kasabanın zirai ilaçlar satan dükkanı önü.
-yiğanim böcek ilacı var mı?
-var amca. hem de kimyasal değil, kokusuz, zehirsiz yeni çıktı.
-e amuğagoyyim neyle öldürüyor bu böcekleri koduğumun şeyi.
üniversitedeyken Milliyetçilik sınırlarını zorlayan mal bir arkadaşım vardı. kızın tekiyle ilk kez beraber takıldıkları bir gün istiklal caddesinde yürüyorlarmış ve caddedeki çok eski meşhur bir kürk evinin yanından geçerken kız Kürkleri sevmediğinden bahsetmiş...
"ben bu küğğğrkleri hiç sevmıyarım yeaa!"
"ne? Ha? kürt mü? ben de ya, lanet olası pislikler, memleketin başına belalar. gittikleri her yeri bok ediyorlar. hepsi terörist bence. siktirsin gitsinler. iğreniyorum hepsinden. bir tane de güzel yok mudur içlerinde..."
"Cem ben kürdüm... kürk demiştim..."
"haa, eeee... ya arada bazıları iyi oluyor ya tek tuk da olsa. yani şey ehe ehe.... Her şeyi batırdım değil mi?"
+ hülya abla, gitmişler akıllı ev tutmuşlar. sen git kız evlendim diye işten de çık.
- ee nasıl ödeyeceklermiş? oğlan ne iş yapıyomuş?
+ oğlan kaçakçı abla. ona güvenilir mi?