babamdan bana araba kullanmasını öğretmesini istemiştim, neyse efenim başladım sürmeye ama yolun hep sağ tarafına bakmayı unutuyordum, vites değiştirirken, sağa bakmamışım. bammm.
babam bir daha öğretmedi, önemli değil, şimdi yukarıya bile bakabiliyorum tabi.
Bir gün sakal tıraşı olurken yüzüm köpüklü, elimde traş bıçağı var burnum o kadar çok kaşındı ki bir anlık refleks sonucu 3 bıçaklı makine ile burnumun üstünü kaşıdım. Tabii kan revan içinde kaldım.
dün akşam arabanın bagajını açık bıraktığımı, dolayısıyla kapıların da kapanmadığını sabah işe giderken farkettim.
hem bagaj hem de kapılar açıktı bütün gece, allahtan bişey olmadı, sabah ilk işim güneş gözlüğümü öpmek oldu.
soda açacağını çekmeceden çıkarıp tezgaha koyduktan sonra sodayı buzdolabından çıkarıp açacağı her yerde aramak. sonuç olarak o ağız parçalayan kapağı dişlerimle üç dört dakika boyunca uğraşarak açmak ve zafer benim edasıyla arkamı döndüğümde açacağı görmek ve kendisiyle gözlerimi parçalamak. hayatım bu benim.
Asansörde karşılaştığım, daha önce hiç görmediğim, ve gittiğim katta indikten sonra da birdaha asla görmeyeceğim adama inerken "görüşmek üzere" demek. Nezaket yapacağız ya... Hâlâ aklıma geldikçe kıpkırmızı olurum. Bak yine...
burundan su içmektir efenim.
geçen bunu yaptım ben...
yatağıma uzanmış uslu uslu soslu fıstığımı yiyor ve film izliyordum. o an nasıl bir kafaysa yatış vaziyetinde şişeyi dikiverdim. ve su burnumdan girip sanırım nefes borusuna takıldı.
anasını satayım, bi an nefes alamadım lan bildiğin.
öleceğim sandım. tamam her şey bu kadardı işte. saçma sapan bir zamanda geberip gidecektim.
o an düşündüğüm şey bilgisayarımdaki porno klasörüm ve internet geçmişimdi. üstelik sözlük te açıktı.
o an ölseydim ve bilgisayarım da o vaziyette incelenseydi rezil olmuştum amk.
aman su içmeden önce her ihtimale karşı porno klasörünü kitlemek lazım, bunu öğrendim.
ölümle burun buruna gelmek te berbat bir şeymiş ayrıca.
yaşamın kıymetini bilelim. soslu fıstığa devam... ehe.
sevgiliye sürpriz yapmak için dersane çıkışına gidilir dersane kadıköyde çıkış saat 7 de ve havanın erken karardığı zamanlar. neyse kapının önünde beklenir herkes çıkmaya başlar tek tek gözler sevgiliyi arar o sırada bir teyze saati sorar ondan bundan konuşur derken dersanede kimse kalmaz kepenkler kapanır. sonra sevgili aranır nerdesin sen dersanenin önünde bekliyorum diye o çoktan çıkmış trene binmiş eve gidiyor allahtan bir durak geçmiş neyse acele acele söğütlüçeşmeye doğru koşarken o da tekrar trene binip yanıma geldiğinde şapşallığıma gülmemiz.
markette kasiyer olarak çalışırken çok güzel bir kız gelmişti çıkarken heyecandan iyi günler teyze demiştim. o an beni gömmelerini istedim doğduğum topraklara.
aceleyle evden çıkmaya çalışırken kapıyı açmak yerine arkadan kendini kitleyip kapıyı zorlamak; akabinde ne yapıyorum ulan ben diyip kapı kilidini açıp anahtarı almadan çıkıp sonra kapıyı kilitlemek için anahtar aranmak, sonrası ise daha bir uğraştıran dalgınlıktır.
klasik aptal dalgınlıklarıdır.
güneş gözlüğü kafanın üstündeyken döne döne o gözlüğü arayıp bulamamak ve tüm avmyi kayboldu diye gezdikten sonra arkadaşın kafamda olduğunu söylemesi.
cep telefonuyla konuşurken benim cep telefonum nerde acaba diye yine bütün evin didik didik aranması üzerine anneye beni çaldır dendikten sonra annenin de o an aymayıp çaldırdıktan sonra başkasıyla konuşuyor allah allah demesi üzerine iyice panik olmak ve sonra anneye dank etmesi.
evet bu ikinci biraz fazla salakça olmuş ama öyle böyle bi dalgınlık değildi.
Lisede alt sınıftayken nöbetçi olunca üst sınıflardan yanlış sınıfa gitmek o sınıftan birisi beni gördüğünde kaçacak yer arardım hatta kendimden nefret etmeme sebebiyet vermiştir.