güzellik salonundan çıkıp, kaymak gibi olmanın verdiği iç huzurla salına salına ankaraya binmek. ancak beş durak sonra, ayağındaki galoşun farkına varabilmek.
kadınlar ve erkekler tuvaletinin yanyana olduğu durumlarda, bir erkek olarak, erkekler tuvaletine girmek. ulan ne işin var kazmaların arasında. gir. ooo pardon derkene şöyle bir süz dimi ama...
evden uzun süreli tatil için ayrılırken buzdolabında yiyecek bırakmak ve dönüşte mutfakta cirit atan kurt ve penisilin üretimine seri katkıda bulunabilecek kadar küfle karşılaşılmasına sebep olmak! (bkz: öğrenci evi)
Eski ve yeni eviniz aynı apartmanda olmasından kaynaklanan dalgınlık...
Kapıyı ısrarla çalarsınız ve kapı açıldığında bağıra çağıra içeri girdikden sonra o evin kiraya verdiğiniz ev olduğunu fark edersiniz.
uzun süre sağ kulağının daha az duyduğunu sanmak yapılmış en aptalca dalgınlık sayılabilir. sonradan anlaşılırki gece yataken bile mp3 dinleyen,sağ tarafına yatan populizmin köküne kibrit suyu'nun sağ kulaklığı bozuktur. boşuna doktora gidilmiştir. gün boyu müzik dinlemekten vazgeçilmelidir.
telefon rehberindeki kardeş olan ahmet yerine, arkadaş olan ahmet'i aramak, bunun üzerine telefonda geçen diyaloglar ve sonrası;
+alo, abicim naber?
-iyidir abi, sen?
+iyi ya, sana ne dedim ben olum?
-ne dedin?
+bak daha söylediğim şeyi hatırlamıyo, yapmadın mı dediğimi?
-neyi, valla hatırlamadım, ne?
+lan olum, sen var ya!!napıyon sen şimdi?
-dükkanı kapatıyodum,
+bak dükkanı da yeni kapatıyo, (bizim de dükkan var)
-hep böle kapatırım!?
+olum kapatma lan dükyanı, kapatma!
-bir hışımla ve şiddetli öfkeyle kendi dükkanına gidilir, kardeşe sorgusuz sualsiz girişilir, o da olan bitenden habersiz, ne oldu abi diye inlemektedir, ancak çoktan girişilmiştir, çok fena dövülür ama sonradan konuşulanın arkadaş olan ahmet olduğu anlaşılır ama iş işten geçmiştir...sonradan kendini affettirmek için elinden gelen yapılır, ancak hala unutulmaz, ve hiçbir şey eskisi gibi değildir...
ingiltere'de bir sürücü, Suffolk'taki evine dönerken uğradığı St Edmunds adlı kentte park ettikten sonra yerini hatırlayamadığı aracını 7 ay sonra buldu.
Otomobilini kent merkezinde bir ara sokağa park eden 58 yaşındaki Eric King, ilk gün 4 saat aradığı otomobilini, daha sonra aralıklarla 7 ay boyunca aynı kente giderek aradı.
Kentteki bütün pansiyonlarda kalan ve 3 bin sterlin değerindeki Ford Focus marka otomobili bulabilmek için yaptığı bu seyahatler için yaklaşık 500 sterlin harcayan King, kayıp aracının bulunması için belediye ve polise de başvurdu.
King'in aracını park ettiği sokağın sakinleri, 7 ay boyunca birbirlerinin zannettikleri aracın sokakta yaşayan kimseye ait olmadığını fark ederek, polise ve belediyeye terk edilmiş araç ihbarı yaptı ve böylece araç sonunda sahibine kavuştu.
sene 2004, kuvvetle muhtemel 19 mayıs'tı. çünkü o gün turkcell, kampuscell'li herkese kısa mesaj göndermeyi ücretsiz yapmıştı. hani 19 mayıs; atatürk'ü anma ve gençlik ve spor bayramı olayı. evet evet kesin 19 mayıs'tı.
biz de, faturalı hat sahipleri olarak, turkcell'in bize her ay "geçirmesi" nedeniyle içimizde biriken intikam ateşi'ni söndürmek için o tarihi günü fırsat bilmiştik. tabi 300-500 fazladan mesaj göndermekle turkcell'in batmayacağını çok sonraları anladık.
artık görgüsüzlük mü dersiniz, fırsatçılık mı, geyiğin bokunu çıkarmak mı -ki bence gerizekalı sıfatı cuk diye oturuyor- rehberdeki hemen her kampuscell'li ile saçma sapan mesajlaşmaya başladık. öğlenden akşama kadar süren "turkcell var ya sana girsin" tadındaki mesajlaşmalardan sıkılanlar aradan çekilmiş, geriye; esma, kemalettin ve ben kalmıştık.
artık tek cümlelik mesajlarla turkcell'i batıramayacağımızı anlamış, cümleleri kelimelere, kelimeleri de harflere bölerek her 1 kısa mesaja bir harf gelecek şekilde birbirimize mesaj göndermeye başlamıştık.
e s m a y a r ı n e r k e n g e l k ı z
k e m a l e t t i n g ö t ü n e k o y i m
gibi.
yalnız ortada bir terslik vardı ve ben bunu 19 mayıs'ın bitmesine sadece 25 dakika kala öğrenmiştim. izliyoruz;
kemalettin -> redwinemania: olm yeter lan bokunu çıkardık. batmaz bu şirket ahaha
redwinemania -> kemalettin: ahahaa cidden lan yeter. allah bizbizecell'den razı olsun. rahatladık iki..
kemalettin -> redwinemania: ne bizbizecell'i olm, kampuscell kampuscell..
mola yerinde otobüsten inilir, tuvalete gidilir, kapı tıklanır, içeriden "dolu", "öhö öhö" gibi seslerin yükselmesi beklenirken, yönetici edasıyla, "geeel" diye bir ses yükselir. bunun üzerine bir çalışan edasıyla kapı itilir. tam o anda herkes yolcu kimliğine bürünür ama iş işten geçmiştir.
bir yolculuk sırasında, otobüs mola verir. otobüsten inilir, arkadaşla birlikte birşeyler atıştırılır, bu arada muhabbete dalınır, anonslar kulakardı edilir ve daha sonra bir otobüsün hareket ettiği görülür. dinlenme tesisi çok sayıda metro otobüsleri ile doludur. giden otobüsün, bizim otobüs olduğu sanılır ve peşinden koşularak yetişilir, içeri girince o olmadığı anlaşılır. şoförden olsun binin, aynı yere gidiyoruz, valizleri varınca alırsınız beyanatı gelir. şaşkın kahkahalar eşliğinde inilir ve gidip asıl otobüse binilir, yol boyunca ne yaptık biz diye düşünüp gülmeye devam edilir **.
merdivenlerde kola bardağı bulunur, lan bu nerde çıktı ki hayırdır kim bıraktı diye düşünürkene onun üç gün önce bizzat klavyeye sürçmekte olan ellerle doldurulduğu hatırlanır. içicektim ben onu halbuki, nasıl unuttum anlamıyorum.
Gerçektir.Yanlış kıza çıkma teklifi etmek.Arkadaş gider çıkma teklifi etmek istediği kişiye(daha doğrusu sandığı kişiye) gider teklif eder yalnız bu sırada hatasını anlar.Bu kız bir benzeridir.Ancak bozuntuya vermez.Kız da düşünmek için süre ister.
telefona yüklemek için girilen kontür kartı numarasının, numara yazılır yazılmaz çöpe atılması sonra da yükleme basarısız cumlesini duyunca çöpün karıştırılaması
sıkışık ve sıcak bir tramvaydan indikten sonra gişelerden çıkıp bir an önce gitmeye uğraşırken, cepten akbili alıp gişeye sokuşturduğunu farketmek. bu durumda yapılacak en kolay iş umursuz bir gülümsemeyle çevredeki alayımsı bakışları kırarak, sanki akbile bakıyormuş gibi bir tavırla yavaşça akbili cebe yerleştirmek ve bir an önce o rezilkar ortamı terketmektir.
cep telefonundan evi aramak yerine masada duran işyerini aramak ve masadaki telefon çalınca öncelikle cep telefonu sonra masadaki telefon telefon açılır ve kulağa götürülmeden cep telefonuna bir saniye denir ve masadaki telefon kulağa götürülür cep telefonu aşağı indirilir ve onada bi saniye denip sonra tekrar cep telefonu kulağa götürülür alo alo alo denir ses gelmez cep telefonu kapatılır sonra masadaki telefon kulağa götürülür bakılırki karşı taraftan ses yok kapatmış telefonu o telefonda kapatılır sonra olay çözülür iptal olunur. mevzuyu yazmak bile zor nasıl başardım bunu kandimi tebrik etmek istiyorum müsadelerinizle
sabahtan beri üzerinde çalışılan dosyanın nasıl olurda bu sate kadar kayıt edilmediği bir yana bir de dosyayı kapamaktan ötesinin olmadığı dalgınlıklardır.
(bkz: save tuşuna koruma koymak)
ilkokul 1.sınıf'ta kopya çeken öğrenci okuma yazma bilmediği için adını yazamaz ve kopya çektiği kişinin ad-soyadını yazarak hayatının ilk aptalca dalgınlıklarından birine imza atar.
şirketten dışarıya çıkarken cep telefonu yerine telsiz telefonun cebe konulup çıkılmasıdır. yinelenmesi durumu ise yapılmış en en aptalca dalgınlık olmuştur. **