sevgiliyle buluşulacaktır.bir gün öncesinde kavga edildiği için düşünceli bir şekilde durakta beklenir.otobüs gelmiştir.binilir.* kentkart * basılmadan ilerlenilir.taa en arkaya gidilir.şoför bağırır duyulmaz.malum kulaklık var.en sonunda biri dürterde söyler.hayır ben bastım diye de inkar edilir.** daha sonra geri dönülür kentkart basılır.şoförün kötü bakışlarına maruz kalınır.** hep aptal hem de rezil konumuna düşülür.saf saf arkaya gider oturulur. **
arkadaşa doğum günü hediyesi olarak alınan kupanın üzerindeki fiyat etiketini çıkarmayı unutmak. hediye verilir, paket açılır. paket açıldıktan sonra durum farkedilir ancak artık çok geçtir, kupa arkadaşın elinden alınamaz. bu sırada arkadaş da etiketi görür, şöyle bir yüzüne bakar. utanmaktan yerin dibine girilir, yüz kızarıklığı, ne diyeceğini bilememek arkasından gelir.. ****
vapur üsküdar iskelesine yaklaşırken yağmur yağıyordu. ben ise direkt yüzüne bakamadığım için görüntüsü cama yansıyan hatunu camdan kesmeye çalışırken aklımdan ne kadar aç ve yorgun olduğumu geçiriyordum. sonra birden vapur iskeleye ucuna takılı lastikleri gıcırdatarak vurdu. kalktım. kestiğim hatun da kalktı ve yine herzamanki gibi sanki o hatunu kesen ben değilmişim gibi direkt önüme boş boş bakarak ve hatunu sanki hiç farketmemiş gibi yaparak yürüdüm ve karaya çıktım. şemsiyemi açtım ve tekrar yürümeye başladım. elimde şemsiye olduğu halde şemsiye satan amca bana bir şemsiye daha satmaya çalışıyordu. onun da benim gibi uykusuz, yorgun hatta aç olduğunu düşünüp dalgınlığına verdim ve yoluma devam ettim. olur ya insanlık hali.
sonra her sabah önünde durup tost yediğim büfeye yaklaşırken elimi cebime attım ve cebimdeki bozuklukları çıkardım. dolmuş kuyruğunda yağmurun altında kimi şemsiyeli kimi şemiyesiz insanlara bakarken elimdeki parayı sayıyordum. tam tamına 1.5 ytl vardı elimde. yani bir sosisli ve bir de ayran alacak kadar. sevinçle büfeye doğru yaklaşırken ve karşıdan gelen sarışın hatunun gözlerini üzerimde hissederken yağmurda da ne kadar yakışıklı göründüğümü düşündüm. görüntümü bozan tek şey eminönünden aldığım 3 ytl lik kalitesiz şemsiyeydi. hatunların beni ne kadar beğendiğini içimden geçirip daha bir kasılarak yürüyüp büfeye vardım ve parayı uzatıp;
-bir sosisli bir de ayran. dedim.
büfeci amca;
-ayran kapalı mı açık mı? dedi
ben;
-kapalı. dedim.
sosislinin yarısını yemiştim ki aklıma ayran geldi. aluminyum folyodan yapılmış kapağını açmış fakat bir yudum bile içmemiştim. hep unuturum zaten ayranı içmeyi. gerçi yemek bittikten sorna da bir dikişte bitirmek de hoşuma gider ya. neyse...
sosisliyi bitirdim ve ayranı da mideye indirmek için elime aldım. yapmur şiddetini arttırmış, dolmuş kuyrukları uzadıkça uzamıştı. acıdım insanlara. o soğukta, o yağmurda beklenir miydi hiç?
ayranın yarısını mideye indirmiştim ki kırmızı kafalı acıbadem dolmuşunun yaklaştığını gördüm. adamın biri;
-bir çift kaşarlı tost bir de çay.
büfeci amca;
-bozuk yok mu?
derken aklıma eve yaklaşık bir yıldır nasıl gittiğim geldi.
dolmuş? acıbadem? bi barbaros uzatır mısınız? hassktr...
ağzımda ayran kabı ve elimde şemsiyem varken diğer elimi cebime atıp yokladım. bomboştu.
son paramla tıkınmıştım. halbuki 20 dakika önce beşiktaş tansaştan büyük boy bi snickers almıştım eve kadar midemi tutsun diye.
sonra; yağmurun altında yokuş yukarı sağlıklı yaşam yürüyüşü. snickers'ı da yolda yedim.
sınıfın tikky kızlarından biri aşağıda müdür yardımcısı tarafından kıyafet yönetmeliği* yüzünden azarlanmıştır. kızgın&sıkkın bir şekilde sınıfa girdiğinde sınıfın ortasında konuşan müdürü görmeyip "öf ya x* yine kızdı başlıycam artık" gibisinden bir laf söylemiştir. müdür insaflı davranıp çok fazla kızmadığı için yapılmış en aptalca dalgınlıklardan biri daha kazasız belasız atlatılmıştır; tikky kız gün boyu söylediği söz ile alay konusu olmuştur.
sabahin korunde i$e gidilmek icin binilen otobuste bukart yerine ehliyeti kullanmaya cali$mak, farkina varmayip butun otobuse madara olmak. daha bi aptallikla $oföre "durakta karta para yukletirim abi" demek, ilk durakta inip kö$eye konu$lanmi$ büfeye dalmak ve adama yine ehliyeti uzatip "5 ytl yuklesene" demek.
uykusuz geçen gecenin sabahında minibüse binmek. uykusuzluğun vermiş olduğu dalgınlıkla şöför e "şurdan bi muratti alır mısın?" demek. şöförün cevabı "ordan geçmez kardeşim yanlış araca binmişin sen."
aynı gün tam dükkana girileceği sırada telefounun çalması sebebiyle dükkandakilere; "alo", telefondaki kişiye de "selamun aleyküm" demek.
akşam çıkış saatine doğru gidip atm den para çekmek ve tekrar işyerine dönmek gerekir. saatin çıkış saatine yakın olmasının verdiği refleksle arabaya binilir ve kafada düşüncelerle yola çıkılır. kendine gelindiğinde evin sokağında olunduğu görülür ve küfürler eşliğinde önce atm ye sonra işyerine gidilir.
adam kalabalık bir yolda yürümektedir ve sadece önüne bakmaktadır belliki birşeyler düşünmekte veya tasarlamaktadır yanından biri geçer sadece önüne baktığı için bacaklarını görmüştür. yüzünü * gormek için başını kaldırır * ve arkasından şöyle bir süzerken direğe omuzu çarpar ve dönüp direkten özür diler.
ranger65 bayiye doğru yol alır.amacı bir kısa winston ve radikal gazetesi almaktır.bayiye varılmıştır.ve o tarihi cümle ranger65'in ağzından dökülüverir:
dolmuşa binip en ön koltuğa kurulmak ve ücret ödememek. şöforün her tekrarında ses tonunun dahada sertleştiği"-ücretini vermeyen var mı ?'" sorusuna mağruz kalmak. hatta bide utanmadan "- kim bu terbiyesiz ?!..." diye içten içe söylenmek. sonra "-eyvah!! o benim!" demek ... ve en güzel kırmızı suratınızla ücreti uzatmak,ancak gerçekten ücreti vermeyi unuttuğunuza inandıramamak.... *
*kahvaltı icin fırına ekmek almaya gidilir, ekmek alınır eve donulur, tam iceri girecekken, copu bosaltması icin torba uzatılır, tekrar dısarı cıkılır, yine eve donulur. cope atılan ekmek, eve getirilen coptur. *
erikli suyu, erikli su diye içmek. bunu yapan uzun metrajlı bir dalgın tanıyorum. zamanında bir el atıp rekorlar kitabına sokamadık ya buda bizim dalgınlığımız olsun.
proje özetini bilgisayarda yazarken şarkı söylenmeye başlanır, bir zaman sonra bakılır ki böbreğin fizyolojik fonksiyonu değil de şarkı sözleri yazılıyordır....
akbil doldurmak için gişeye gidilir. görevliğe 20 ytl verilir ve 10 ytl'lik doldurması söylenir. sonra akbil ile birlikte para üstü olan 10 ytl ve doldurulma fişi alınır. fişe bakılır sonra bi güzel top haline getirilerek yere atılır. eve gidilir el cebe atılır ve o an şok olunur fiş ceptedir ancak para yoktur. buruşturulup top haline getirilip atılan şey 10 ytldir. ***