evil kalkar, mutfağa gider. buzdolabını açar. içi su dolu şişeyi dışarı çıkarır, bardağa doldurur, içer, sonra boş bardağı buzdolabına kor ve odasına geri döner. şişe ise tezgâhın üstünde muhtemelen "bu işte bir terslik yok mu?" diye düşünmektedir...
alelacele evden çıkarken eşşek gibi ayakkabı çekeceğini ceketin iç cebine koymak ve o halde araba kullanıp, arabadan inip, asansöre binip, insanlara günaydın diyip ofise girmek.
lisede matematik sınavında sıra arkadaşım olan kankam kağıtla cebelleşmektedir. benim bütün soruları çözmem de onu daha çok bunalıma sokar. benim kağıdımdan da bakamamaktadır çünkü sorularımız farklıdır. ben ona fısıltıyla sufle vermeye çalışırken o panikle söylediklerimin tam tersini yazar. matematik sınavı olduğu içinde ifadeleri anlayamaz * . bunun üstüne ver kağıdını ben yazıcam denilip hoca bakmadığı bir anda kağıt değiştirilir. buraya kadar her şey tamamdır ancak belki de kağıt değiştirme olayında yapılabilinicek en büyük hata yapılır ve isimler değiştirilmez. o arada benim sorularımda ufak bir hata olduğu farkedilir ve hoca duyuru yapar. derken hoca ** herkesin kağıdında tek tek düzeltmeye başlar tam da bizim sıranın bir önünden. sıra bana geldiğinde artık çok geçtir. hoca kağıdı alır 4 kere çevirdikten sonra soruyu bulamadığına kanaat getirir. derken kağıtta yazan isme bakar ve olanı biteni anlar. ne yapmaya çalışıyorsunuz siz dedikten sonra statik smiley bütün sınıfı kopartan salaklığı yapar *
yoklama için hocanın verdiği kağıtta, isim bulunur sıradan herkes imzasını atar. sonra bir sorun olduğunu hoca çakar ve 'başkasının yerine imza atan mı var' der ve kontrol eder bir şey çıkmaz. aradan 15 dakka geçer 'imzalamayan var mı' der hoca. markasiz ise direk atlayıp 'ben imzalamadım' der. 'e olum ismini okudum ya hani'. 'tamamda hocam imzalamadım' der. sonra jeton düşer ve 'pardom hocam' denerek olduğu yere oturulunur. aynı gerizekalı şaşkın bakışlar altında tarih sınavından sınıftaki en yüksek notu almıştır. insan şaşırıyor ikisi de aynı adam mı diye.
bir gün sonra saat 1300 da olacak sınavla ilgili bir aptallıktır.
sınavdan bir gün önce odaya saat 11'de gelinir ve uyunur. sonra saat 16:00 da ürperilerek kalkılır ve sınava geç kalındığı düşünülür. sanki 25 saat uyundu zannedilir. kıyafetler giyilir okula sınav tekrarı alınmak için gidilirken kendinizden adam olmayacağı ve dersten kalınacağı düşünülür. sonra cep telefonundan günün tarihine bakılır ve yanlızca 5 saat uyunmuş olunduğu anlaşılır. ve okul yolunda okula gitmeden bu aptallık fark edilmiş ve hocalara rezil olunmadan geri dönülmüştür.
kopya kağıtlarını kırtasiyede bağıra bağıra konuşarak hazırlarken bir hocanın içeri girdiğini farketmek ve hocanın vay be gençlere bak nidalarıyla kırtasiyeden çıkması. yaklaşık yarım saat sonra ise orada gençlere bak diyen hocanın gözetmen olarak sınava girmesi ve beni görüp kağıtları ver demesi. sonrada karşı sınıftaki hocayla yer değiştirmesi olayıdır. *
iş yerinde monitore bakıp allah allah neden oynamıyo bu ok yahu diye küfretmeye başlarsınız. mouse'ın girişini kontrol edersiniz tekrar tekrar. sorun yoktur. bilgi işleme telefon ettikten sonra elinizde oynattığınızın kendi telefonunuz olduğunu anlayıp, ince bir sesle ve mor bi suratla pardon sorun bendeymiş deyip telefonu kapatırsınız.
(bkz: işe kendinizi kaptırmak)
yer: taksim elimde gitar var. yürürken arkadaşa bakıyorum sürekli konuşuyoruz. o sırada önümdeki kız bana dönüp "ben etkilemek için daha iyisini yapman gerekli" der. ben anlayamam olayı. meğerse gitarın ucu sürekli kızın popsuna deyiyomuş.*
arkadaşımın bana yaptığı ve asla bilmeyeceği dalgınlıktır. tabi kendisiyle bir anda muhabbeti kesmemi kendisi daha çok merak etmiştir.
bir gün biz evde yokken arkadaş bizim ev telefonunu aramış ve telesekreter düşmüştür. arkasından bu da telesekretere not bırakmıştır.
-markasizcığım kadim dostum, aradım yoktun. hani senle kimya çalışacaktık ya unutmayasın dedim.
der ve nedendir bilinmez telefonu kapanmamıştır.
daha sonra hakaretler başlar. odadakilerle benim dedikodumu yapmaya başlar.
-ya bu markasiz dallaması var ya harbi çok salak adam. adam yerine dahi konulmaz hani. bende öyle yanımda dolaştırıyorum.
*abi salla o zaman bi daha muhabbet falan etme dallamayla.
-yok olum böyle adamları bırakmayacaksın. yağlı kuyruk bunlar.
*olum markasiz hakkında böyle düşündüğünü bilmi...dıttı dıt dııııııt. dıttı dıt dııııt.
şeklinde bitmiş ve o sırada ailemle beraber dinlediğim bant kaydı bizi şoke etmişti.
kapısı kapanmak üzere olan metroya binmeye çalışmak.ne kadar dalgınsam artık, ancak ayağımın sıkışmış olmasının verdiği acıyla ne yaptığımı farkedebildim.
suudi arabistan'dan arayan mu$teri ile anla$amayan personelin imdadina gayet super kahraman edasiyla yeti$mek. "ben konu$urum yauuu" diyerek telefonu almak ve kar$idaki adami 10 dakika dinlemek. kalan son nöronun titremesi ile arapca konu$mayi bilmedigini hatirlamak. durumu kurtarmak pek mumkun olmadigindan ve "nasilsa olsa lavugu kimse anlamiyor lan tekrar arasa noooolcak" du$uncesiyle telefonu kapatma. sonuc itibariyle; insanligimdan $uphe etmeme sebep olmu$tur.
çayı bardağınıza doldurduktan sonra masanıza geçip sigara yakmak, sigarayı içtikten sonra "ulan içim yandı bi soğuk su içeyim" diyip, mutfağa girmek ve tezgahın üstünde demin çay koyduğunuz bardağınız ile göz göze gelmek. Bu da yetmezmiş gibi çay ile dolu bardağı orda koyup "ben bunu sözlüğe yazarım" deyip çayı yine orda unutmak. *
şortun kısa cebinin içine cep telefonu konur ve sanki bok var gibi o halde tuvalete girilir. büyük abdest yapılacaktır, iş uzundur. o sırada bir şeylerle oyalanmak lazım tabi.
oturulur klozete, bir yanda sıçarken bir yandan da telefonla oynanır. sıçma işi bittiğinde, telefon tekrar şortun küçük cebine sokulur ve önce don toplanır. donu giydikten hemen sonra şortu da toplayacakken, telefon o daracık cepten içi boklu klozetin içine düşer.*
önce pek cesaret edilemesede el, hafiften daldırılarak çok zor da olsa telefon çıkarılır. sonra da "ee bunun her tarafı bok oldu" denerek çeşmede bir güzel yıkanır.
hıyarı tuzlayıp yerken tuz diye hıyarı tuzluğa dökmeye çalışmak ardından da tuzluğu ısırmak. daha sonra bunu gören biri "ne yapıyorsun?" dediğinde "tuzluyarak yiyorum." demek.*
evde elinde uzaktan kumanda ile televizyon izlerken kapı çaldığında kumanda ile birlikte kapıyı açmak, su parası almak için gelen kapıcıya paranın yanında kumandayı da vermek, kapıcının da kumandayı alıp yarım saat sonra geri getirmesi...*
elit sözlük kapandıktan sonra bir heves diğer sözlüklere üye olunmuştur, o arada önce uludağ sözlük'e sonra nacizanebilgi adlı sözlüğe kayıt yapılmıştır. uludağ sözlük'e giriş yapıyorum diye nacizanebilgi'ye giriş yapılmış ve olaylar gelişmiştir. dalgınlığımızın burdan sonrasını bir msn konuşmasıyla destekleyelim.
yapilmiş en aptalca dalginlik konusunda enty girmek ve bu entryden seri artı oy aldığında yaptığının ne kadar aptalca olduğu gerçeğiyle yeniden yüzleşmek.