"acı biberlerin" tomurcukları yemek için "elle" çıkartılır. sonra "gözler ovuşturulur". akabinde gözyaşlarına engel olunamaz*. hayat film şeridi gibi yanan gözlerin önünden geçer.
bir yaz günü tatilde olan kız çocuğu evi süpürmeye annesine yardım etmeye karar vermiştir.evi süpürme esnasında 2 oda ötede duran kablosu habire çıkmaktadır. nihayetinde onu yakın bir yere takar.bu seferde süpürgenin kolu evi süpürmeye çalıştıkça çıkar.5 defa aynı kolun çıkmasıyla çıldıran kız halen evi süpürmeye çalışır. bu sırada bangır bangır ev telefonu çalmaktadır.bir hışımla gider ve bağırır: ne var!!!
kapı zili çalar ve diyalog gerçekleşir. zbn: tamam baktım. baba: kapıya baksın biriniz. zbn: tamam bakıyorum. baba: czbızz (birşeyler diyor ama anlamıyorum) zbn: ya tamam bakıyorum dedim kapıya. baba: czbbzz (hala birşeyler diyorlar) zbn: baba bakıyorum dedim (sesim yükselir baya bir)
o sırada baba yanımdaki kapıdan çıkar ve ben dumur. baba: ne bağıyorsun sen? tv: şükrü, şükrüüüü... zbn: ya şeyyy... ben tv'den gelen sesi senin sandım. baba: ismin şükrü mü senin? zbn: ... (yorum yok)
yeni başlayacak olan filme ikinci yarıyı getirip, fida film devamı yazısıyla başlanır. bizim salak çırağın patronu zengin etme çabası olarak nitelendirdiğim durumdur. **
Bir aksamustu okul donusu kafanin dalginligiyla kendi apartmanin yerine hemen bitisikteki yan apartmana girmek. Apartman girisinde ki bisikletlere bakarak 'allah allah bunlarda kimin, hic gormemistim' diye dusunmek sonra amaan banane demek. merdivenlerden yavas yavas ikinci kata cikmak. Kapinin renginin maviden yesile donusmus oldugunu gormek ve 'aaa bunlar daha sabahleyin maviydi ne diye rengini degistirmis ki ev burosu simdi, sanki baska isleri yok' diye dusunmek sonra amaaan banane ya demek. anahtari cepten cikarip kapinin deligine sokmaya calismak, baya bir ugrasmak fakat kapiyi bir turlu acamamak. Ardindan yan bitisikte ki ikinci kat komsumuzun kapiyi acmasi ve bana anlamsizca bir bakis sarkitmasi. Bir anda kadinin arkasinda boya, badana malzemeleriyle dikilmekte olan ustalara bakakalmak. noluyoz, ev gocuyor yarabbim diye tam iceri dalacakken kapi numarasina gozun ilismesi. sonra rezil olduguna kanaat getirmek. hala kapida dikilmekte olan fasli komsuya kelime dahi etmeden jet hiziyla apartmandan disariya firlamak ve numarayi kontrol ettikten sonra dogru apartmana girmek. uzun bir sure fasli komsu ile gozgoze gelmekten kacinmak...
diş fırçasına macun yerine el kremi sürmek, farketmemek. sonra onunla diş fırçalamak, kremin tadından ve kokusundan yine bişey farketmemek. ağzı bol suyla temizlemek sonra yatmak. bu macun niye köpürmedi diye meraklanmak. yatınca aptallığı farketmek. kalkıp dişi bu sefer adam gibi diş macunuyla fırçalamak. *
B.evler adı üzerinde bahçeli evlerin bulunduğu aynı isimli ilçenin güzel bir semtidir. Bu evlerin bahçelerinde meyve ağaçları da sıklıkla bulunur. Tabiki bizim zamanımızda, ağaçlarda meyveler daha hamken toplanırdı. Şimdikiler gibi yerlere dökülüp heba olmazlardı
Günlerden bir gün bir yaz günü. Sıkılıp bir evin elma ağacına dalmaya karar verdik. Yalnız evin sahibi çok aksi, sanırım eski bir asker. O sebeple ağaca tırmanamıyoruz. Biz de elimize taş alıp, elma ağacına taş atıyoruz. Meyve veren ağacı taşlarlar sözü buradan çıkmıştır. Aslında buradan değil. Burası Bakırköy. Oradan çıkmıştır.
Lakin gel gör ki, taşların ve elmaların ebatlarının küçük olması, vurulan elma sayısının niceliğini, vurulanların da taş hasarıyla niteliğini düşürmekte...
Ben her zaman olduğu gibi kafamı kullandım. (hayır tabiki ağaca kafa atmadım) Yerde bir adet uzunluğu 50 cm kadar 10 a 10 ebatlarında bir kalas duruyordu. Tabiki kalasın ebatlarının büyük olması, vuracağı elma sayısını artıracak, direk elmaya zarar vermeyeceği için yenilebilir alanını artıracaktı.
Hiaaaaaa diyerekten savurdum kalası. Ağaç fazla uzun boylu olmadığından yukarılara yakın bir dala isabet etti kalas efendi. Tabi elmalar da patır patır dökülmeye başladı. Arkadaşlar Allllaaaaahhhh diye bağırırlarken, ben "bırakın ulan elmalarımı" diyerek, ağacın dibine dökülen elmaları toplamaya seyirttim.
Hayret arkadaşlar da ilk defa sözümü dinlediler. Ben pıt pıt ses çıkararak düşmeye devam eden elmaları toplamaya başladım. Arada garip bir ses yükselerek, yaklaşıyor.
pıt pıt pıt çıt çat çıt çat çat pıt çtonkkkkkkk. Bu ses silsilesi, kalasın hala ağaç üzerinde olduğunu ve yer çekimine karşı gelemeyerek, görevini yerine getirdiğinin ifadesidir.
O sondaki çtonkkkkk sesi ise, kafama çarptığı andaki...
Arkadaşlar ne oldu diye bir telaşla koşturdular. Yerde boylu boyunca yatana, dilleri tutulmuş bakıyorlardı. Bana değil yahu, kalasa... Garipsemeyin, benim taş kafama hiç bir şey olmadı ama, kalas boylamasına yarıldı...
işyerine giderken okuldan taksim metrosunu , evden mecidiyeköy metrosunu tercih eden kişi sabah uykulu vaziyette mecidiyeköy metrosuna gidip diğer güzergahla karıştırmasıyla kendini apayrı bir yerde bulması.
çok yağmurlu bir havada otobüse binerken beyazıt yerine avcılar otobüsüne binip bütün gün sınavdan dolayı kitaba odaklanmasıyla kafasını kaldırdığında kendini şirinevler durağında bulması. ama ilk şaşkınlıkla nerde olduğunu bilmeden inip yoldan geçen birine sorması. ''pardon ben yeni düştüm''
pazar sabahı uyuklaya uyuklaya bostancı'dan bayrampaşa'ya yola çıkan kahramanımız haliç köprüsünden sonra dönmesi gereken sapağın polislerce kapatılmasına bir anlam verememiş ve aynı istikamette olan vatan caddesine yukarıdan göz atmıştır. onca top, tank, askeri kamyonun peşpeşe sıralandığını görünce "hasktr bunlar ne zaman darbe yaptılar lan" tepkisi vererek haber istasyonlarından son dakika gelişmelerine kulağını dikmiştir. çok geçmeden tarihin 19 ağustos olduğu ve zafer bayramı gösterilerinin provasının yapılabileceği nasıl olmuşsa aklına gelmiş ve derin bir oh çekmiştir. lan hadi tankı, askeri araçları anlarım da topla napacaklar darbede?? insanlara nokta atışı mı yapacaklar a denyom benim.
-gene bi arkadaşımın yaptığı gibi öss sabahı sınava gitmeyi unutmak. bu konuda gayet ciddiyim. bu olay gerçek,
- ve son olarak bi arkadaşım kör bir gurup insana elleriyle 'şurdan sağa sönünce eylül marketin hemen yanında kebabçı var hemen önündeki tabelada 23.sokak yazıyo zaten ordan bulursunuz'diye tarif etmesidir.
ofisten cıkarken "geri gelirken alırım" diye motorun üstüne bir adet gözlük bırakılır, üst kata eve gecilir. evde anneden "motorla hemen yanıma gelmen lazım bak bekliyorum" şeklinde telefon alınır. "tamam" denilip motora binilir. annenin yanına gidilir, iş halledilir. ofise, bilgisayarın başına dönülür, "anskym gözlük!" diye düşünülür. motoru alınan yerlere bakılır, biraz yollara bakılır. gözlük kaybedilir.
Gecenin yorgunluguyla, 50 metre oteden gelen doktor * arkadasin yanima gelinceye kadar goguslerine bakakalmamdir. Onun durumu farketmesiyle sonuclanmistir.
kahve makinasının içine metal kaşık sokmak. sakın denemeyin. çünkü ben yaptım hahaha ve kahve makinasıyla birlikte fırladım. sanki yanındaki plastik kaşığı boşa verdiler akıl işte...
fotoğraf makinasından hafıza kartını çıkartıp, yuvaya küçük geldiğini göre göre yerleştirmek. daha sonra da aaa dönüştürücüsü yokmuş deyip bir türlü yuvadan çıkartamamak. kendine küfretmek, küfretmek, küfretmek..
bademcikler deli gibi ağrır ve öksürük dayanılmazdır. yataktan kalkılır şurup içmeye gidilir. uyku sersemliği şurup yerine tentürdiyot şişesi alınır ve ölçeğe bile koymadan kafaya dikilir. sonrası mı? *