bugün

-şirket içinden birine Arzu Bey dedim.
kadın az taşşak geçmedi benimle.
dolmuşta ön koltukta oturan uzun saçlı adama, şurdan 2 kişi uzatır mısınız hanfendi demek.
çakır keyifken bos sanılan polis transitine paat diye vücudu çarpıp kucaklamak. sonra icinden polis cıktı tabi.
Misafirin memesine gözüm dalmıştı bir kere...
komşu kızının kalçasına bakarken ablasıyla göz göze gelmek.
sigarayı yıllar yılı gizli içmenin verdiği eziklik ve aynı orantıda olan yakalanma korkusuyla gelişen sigarayı boş yere sağa sola fırlatma reflekslerinden olsa gerek başka bir şehirde ağzımda sigara "lan nasıl olsa beni bu şehirde tanıyan yok" gevşekliğiyle boş boş gezinirken o sıralarda istranbulda olan bir akrabama benzeyen ve karşıdan üzerime doğru gelen adamı görmemle birlikte daha nice tüyü bitmemiş yetimin hakkı olan sigarayı* yere atmam ve o esnada ciğerlerime bayram yaptıran dumanı ciğerlerimle birlikte dışarı bırakmam bir olmuştu... aslında dalgınlıktan mı? yoksa göt korkusundan mı? böyle oldu bilemiyorum ama etraftaki insanların bana bakışlarını gördüğümde olay yerinden nasıl uzaklaştığımı bile hatırlamıyorum.
aileye jest yapayım sahur hazırlayayım diye uykudan kalkıp, poşet çay ile birlikte kaçak çay sanıp isot demlemektir.
aileye de bir güzel içirmektir.
çayın üzerinde yüzen yağdan bahsetmiyorum bile.
Elektrikli çay makinesini ocağa koyup altını açmak.
tuzu pirinç diye ayıklamak.
Fişe takıldığını zannedip saatlerce ütü yapılır, anne gelir ve kızım sonunda bitti mi der, sen kendinden emin bi şekilde bitti dersin ve annen fişin takılı olmadığını görünce... (bkz: anne vurma lutfeen)
proje teslim zamanları.
3 günde 4 saat anca uyumuşum. göz altlarım mosmor ruh gibi dolanıyorum. her oturduğum yerde içim geçiyor saniyeler içinde uykuya dalıyorum. eğer uyumuyorsam da sürekli projemi düşünüyorum. aslında uykuda bile projemi çizdiğimi görüyorum. beyni yaktım yakacam.
işte yine böyle bir dönem elimde maketin durduğu poşet, maket malzemelerinin durduğu ayrı bir poşet (ki 70x100 boyutlarında poşetler bunlar) bir laptop ve bir sırt çantası var. sabah dokuzda bir derse girmişim o tamam, öğleden sonra da önemli bir bölüm dersim ve kıytırıktan tkl diye bütün üniversitenin aldığı bir ders var. lanet okulda devam sorunu olduğu için o kıytırık derse de girmek zorundayım.
devamsızlığımı, projemi ve bir çok şeyi düşüne düşüne öğleden sonraki ilk dersime girdim. uyumadan, zar zor not almaya çalışarak dinledim. neyse ders bitti. hep beraber sınıftan çıktık ve kantine indik. bir baktım poşetlerim yok. yahu kocaman iki poşet. biri bir elinde öbürü öbür elinde anca taşıyorsun nasıl unutursun? unutmuşum işte. neyse arkadaşlar "biz tkl ye gidiyoruz sen de gelirsin" diyerek kantinden kalktı. ben de poşetlerimi almaya doğruca sınıfa yöneldim. aldım geldim ama dalgınlık bu ya unuttum bizimkilerin gideceğini, elimde kocaman kocaman poşetler çantalar kantinde dönüp duruyorum. baya bir aradım bizimkileri bulamadım. sonra ileri teknoloji icadı cep telefonumu kullanmak aklıma geldi. meğer sınıftalarmış. söylene söylene sınıfa gittim.
nihayet oturdum yerime, oh yerleştim derken ne olsa beğenirsiniz? hey allahım, bu sefer de sırt çantamı kantinde unutmuşum. cüzdanım, şarj aletim, kalemlerim, notlarım, gittiğim dersin dökümanları her şeyim içinde! koştur koştur kantine döndüm. kantin de sandığınız gibi yakın filan değil. dersler farklı binalarda olduğu için diğer binadaki kantinde unuttum çantayı. salaklığım yüzünden dolandım durdum. zaten yorgunum, uykusuzum tkl dersini de hukuk binasının en üst katına koymuşlar. lanet asansörler hep dolu. in in çık, in in çık nevrim döndü. neyse geldim. şükürler olsun tamamım.
oturdum. arkadaşlarımla muhabbet etmeye çalışıyorum ama nasıl içim geçiyor, göz kapaklarım birer ton ağırlığında sanki uyumadan duramıyorum. baktım derse daha var dedim hareket olsun, uykum açılır belki gideyim de bir arada tutamadığım poşetlerimi çantalarımı yine saçma sapan yerlerde unutmadan arabaya bırakayım. neyse toparlandım. oturduğum yeri kimse kapmasın diye de dersin kitabını ve bir kalem bırakıp binadan çıktım. ringe bindim. okulun dışına çıktım arabaya geldim. eşyalarımı güzelce yerleştirdim.
ve sonra.. arabaya bindim.
dersi unutup eve doğru gitmeye başladım. pes yani! hiç mi aklın çalışmıyor kızım senin? yolun yarısına kadar da "allahım şu dalgınlıkla bile sağ sağlim eve dönüyorum ya bravo bana, hiçbir şey unutmadım hehe" diyerek övündüm kendimle.
ama sonra.. sonra saate baktım. bir daha baktım ve ders aklıma geldi. evet her şey tamamdı ama derse girmeyi unutmuştum. nasıl bir olaydır bu arkadaş! kalmayayım diye alelacele arkadaşları aradım imza attırdım. dalgınlığın böylesi işte. uykusuz da olunca.. az daha dersten kalıyordum. çok zekiyim ya kimse oturmasın diye de kitabımı bırakmıştım. bravo valla. salaklığımdan kendim de oturamadım.
tehlikeli bir meslekte çalışıyorsan yapmaman gereken dalgınlıktır. Baş parmağımı kaybediyordum. Kemiğe Kadar kesik ve altı dikişle kurtardık.
dostuna atçağı msjı yanlışıkla karısına atan adam.
Hiç unutmam. Sınavda iken arkadaşa kısadan.
-lan şurdaki kitabı uzatsana..
dediğimde ve sonrasında yanlış kitabın verilmesiyle, anlık verdiğim tepkidir.
-Lan olum yanlış kitabı verdin mal herif..
Çat elemanın kafasına çakmıştım ki bi anda birden mekan olarak sınıfta, hala sınav olduğumu anladım. anladım ki ne anladım beyfendi hoca, yaka paça tuttuğu gibi yallah disipline. Lan ne salaklık işte klasik mallık diyelim.
Ablayla konuşuluyordur, bir ziyaret için şehir dışına çıkılacaktır. Abla biletini önceden almıştır, tarihi tam olarak öğrenebilmek için ablaya sorulur:

-ayın kaçında gidiyosun şimdi sen?
+30'unda orda olucam işte.
-hı tamam 30'u orda 31'i orda 32'sinde dönüyoruz?
+..... (derin sessizlik)
-(hâlâ anlamadı salak) 32 mi??
+hohohahahohohaha
-1'i yani :(

Aklım nerdeyse...
insan bazen harbiden bug a düşebiliyor. beyin olan basit bir şeyi çok farklı yorumlayıp sizi kandırabiliyor.

hiç unutmam üni 3. sınıfın finallerini bitirdiğimiz gündü. bundan yaklaşık 6 sene kadar önce. finallerin bitmesi şerefine kaleiçi'nde * öküz gibi içmiştik. eve zor gittim. zaten saat 3-4 falandı. biyolojik saat olayı bende hat safhada çalışır. saat 9 dedin mi en geç uyanırım. istersen 8:59 da yatayım. kalktım 3-4 saatlik uykuyla. başım öyle dönüyor ki, aslında başım dönmüyor oda etrafımda tavaf ediyor. bide ne yaptıysam gece, sırtımı sanki s.kmişler gibi ağrıyor abi.

dedim bi gerineyim hem kafam bi dönmeyi bıraksın.

kolları duvara dayadım ayakları geri uzattım. ittirdim.

lan! lan odanın duvarı kayıyo anasını satim. ya bildiğiniz ileri gidiyor odanın duvarı. bina başıma yıkılacak sandım ve atıverdim kendimi yere. şappadanak yapıştım yere.

"hass.ktir hass.ktir noluyo lan" diyorum kendi kendime.

biraz durdum öyle malak gibi. ayağa kalktım korka korka. arkama bi baktım halı kıvrılmış katlanmış.. hay a.k dedim hay a.k.

kafam öyle güzelmiş ki halı duvardan uzaklaşınca hareket eden cismin duvar olduğunu sanmışım. asıl kayan halıymış.

kendimden utandım lan.
minibüsten inmek için kapıya doğru yönelirken şoföre "mentollü marlboro alabilir miyim" diye bağırmak.
minübüs durağında beklerken yan köşedeki loto oynanan bayi görülür ve bu hafta süper loto oynamadık diye bayiye yönelinir. makineye tek kolon süper loto oynatılacaktır. para çalışana uzatılır ve:

- bir öğrenci, denilir.

boş gözlerle bakan bayi sahibi:

- fark eder mi, der.

bir de üstüne üstlük:

- fark etmiyor mu, alsana derim. akabinde birkaç saniye sonra jeton düşer. ufak çaplı bir gülüşme olur. yüz kızarır, pardon denip makineye tek kolon süper loto oynatalım denilir. teşekkür edilip minübüse doğru hızlı adımlarla gidilir.

o değil de minübüs, öğrenci diye bir tarife uygulamıyordu. kaldı ki ben de öğrenci değildim. nereden çıktı öğrenci diye para uzatmak bilemedim.

Edit: imla
Yeni tanıştığım kızla bir cafede buluşmuştum. ilk buluşma harika gidiyordu. Üst üste yaptığım espirilerle kızı kırıp gecirmiştim. Taki kalkarken iyi akşamlar diyene kadar. Saat daha öğle 3 tü ve kız duymamazlıktan gelip sırıttı. Ucuz atlattım.
mangalın kenarinda biriken kızgin yağ kütlesini elime alıp atmaya çalışmak.

1 hafta elim felç halde gezdim.
9üd diye 19 d ye binip bostancı da gözümü açmak.
minibüsten inerken uzun ve sexy bir bayanın eteğine basmak bu güne kadar yapılmış en aptal şey olsa gerek.
birde kızdan özür dilerken omuzlarından tutup onu sarsmam da cabası.
Sabah ise gitmek icin kapiyi aciyorum sonra sigarami cebimde bulamayinca kapiyi aralik birakip 10 snligine mutfaktan sigarami aliyorum. Geldigimde kapiyi aralik gorunce gece eve hirsiz girdigini zannedip dip bucak kayip esya ariyorum. Allah Allah nasil bi hirsizsa hicbisey almamis diye soylene soylene evden cikiyorum.
evden çıkarken tek elimde çöp poşeti var diye kapıyı kilitlemek için -normal değil bizim kapı, iki insan gücünde kilitleniyor- bir anlığına elimdeki cüzdanı çöp poşetinin üzerine bıraktım,

çıkınca poşetle beraber cüzdanı da attığımı markete gidince farkettim ancak..
o korkuyla geri döndüm,
rezil olduğum da cabası..

Allah tan hala en üstte duruyor ve gülümsüyordu,
belediyenin üç günde bir çöpleri almaya geldiğine şükrettim ilk defa..
dışardan eve geldikten sonra anahtarı sabaha kadar kapının üzerinde bırakmam. hani hırsıza gir içeri anahtar kapıda dedik resmen.