sabah saat 7 gibi halamlara gidiyordum.
uyku mahmurluğu tabi otobüse binicem durağa doğru ilerleyeyim dedim meğersem durak camdanmış ve bodozlama durağa girdim tabi içerdeki insanlarada rezil olduk.
Bir yuvarlak masa etrafında oturulmuş 6-7 öğrenciyle soru çözülmektedir. Aynı zamanda muhabbette tavan yapmıştır. Ama öyle bir soruya gelinmiştir ki herkes pür dikkat sorunun çözümünü beklemektedir.
O arada bu kadar öğrencinin baykuş gözleriyle kendisine bakmasından ve sorunun çözümünün 30 snden fazla sürmesinden dolayı kendi terinde boğulmaya başlayan öğretmen ( bu ben oluyorum) kendi kafasındaki seslere dayanamayıp " bi susun ya" diye bağırır. Tabi öğrenciler dumur,ben kırmızı zaten sessiz olan ortam daha da bi sessiz olur,zaman durur...
proje teslim maketini yetiştirmek için uykusuz kalınan gecenin son saatlerinde, önüne düşen saçları geriye atmak için dalgınlıkla ucu açık falçatayı tutan eli kullanmak. sonuç beş dikiş ve arkadaşların tamamlayıp akıbetini jüride gördüğün bir maket.
En aptalcasını hatırlamıyorum da en yakın tarihlisini söyleyeyim. Okulun cafesinde camı kapı zannedip ordan çıkmaya çalışmak üzereydim ki nur yüzlü arkadaşım kurtardı. **
otobüste yanımdan inecek olan adama gülümseyerek "görüşürüz" demem.
arkadaşın doğum gününde annesini arayıp gerizekalıca doğum günü şarkısını söylemem. (x - x'in annesi)
gecenin bir yarısı uyku sersemi sendelerken deprem oluyor sanmam ve bütün ev ahalisini uyandırmam.
bir anlık aceleyle birbirinin eşi olmayan iki çorabı giymem ve bunu gittiğim evde bile fark etmemem.
farkında olmadan salatalıklara tuz banyosu yaptırmam.
anahtarı içerde unutup saatlerce kapıda kalmam.
havuç yerine parmağımı rendelemem.