aşk-ı memnunun mürebbiyesini haydarpaşa gişesinde bizlere gösteren final bölümünde "trabzon'a 3 tam 1 öğrenci" diyen şevket adındaki karaktere sahip dizidir.
senaristleri mi suçlasam, şevket'i mi bilemedim?
"lan keko trabzon'da tren hattı mı var?" dedim ama duymadılar tabii...
işin garip yanı, bi de binip gittiler...
(bkz: burası türkiye)
son dönemlerinde eski tadından uzaklaşmış olsa da adını türk televizyon tarihinin en önemli sayfalarından birine yazdırmış olan dizi. son bölümüyle tüm kişilerde %52; ab grubunda %58 gibi muazzam bir izlenme payı elde etmiştir.özellikle güven hokna, halil ergün, deniz çakır ve bennu yıldırımlar'ın dizinin bu denli başarılı olmasındaki payları çok büyüktür.
Diziyi bu kadar uzatınca finalinin tahmin edilmesi zor olmayan dizi. Yani Ali Rıza Beyin evlatlarını düşünerek uyur gibi gülümseyerek ölmesinden bahsediyorum.Sonrasında ise senaristler sanki nasıl dramatik bir son yaratırız diye ıkınmışlar. Beyaz ın diziyle ilgili olarak yaptığı o mükemmel skeçteki gibi, bu evdekilerin kesinlikle ayarı kaçmış, tutarsızlıklar bi dolu.Ali Sarper gibi öncesinde kişilikli bir profil çizen ve Necla için ölüp biten zat Neclanın tüm hayatını anlatmasına rağmen, Ferhundeye yazılıyor, kadın mı kalmadı, üstelik bu adam holding sahibi yani.ikincisi Necla ile arasının bozulmasına sadece bir telefon görüşmesi sebepken ve Neclanın o öyle bir konuşmaydı, gerçek duygularımı yansıtmıyordu demesine rağmen;Yani dizideki karakterleri tek tek nasıl mutsuz şekilde bitiririz diye düşünmüşler.Sonrasında niye Trabzona dönüyorlar kardeşim. Leylaya Oğuzdan bilmem ne kadar avro kalmış, Necla zaten zengindi, Aliden de epeyce bir şey kaldı, e Tahsin de yardım edecekti hani, Şevket de döndü, yani 1000 TL lık bir kirayı mı veremiyorsunuz kardeşim, Trabzona dönüyosunuz, salya sümük ağlaya ağlaya. Aynı zamanda dizinin son 10 bölümünde o kadar gereksiz ayrıntı var ki, kahramanlarımızı nerdeyse tuvalette yada banyoda görecektik, yani zamanı doldurmak için gereksiz bir dolu laf.Bence bu son 15 bölüm çok gereksiz olmuş.Hafızalarda aşk-ı memnunun finali gibi bi son yaratamadı yaprak dökümü.
Oyuncularının ve senaristlerinin tüm gelirlerini Trabzon'a demiryolu yaptırmak için Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları'na bağışladığı dizi. Hakkında ancak zaytung ayarında tanım yapabildiğim dizi. Kitap yazmayı planlıyordum yazmıyorum arkadaş. Ölürüm mölürüm dizi yapar bu ibneler.
Yalan rüzgarı'na 7 sene dayanan ben bu dizi bitse de kurtulsak dedim resmen. Neyse bitti de kurtulduk.
Bu arada bu dizinin esinlendiği Reşat Nuri Güntekin romanıdır. adı üstünde romandır. Dizi yapılmamalı Okunmalıdır...
(dizi olanından bahsediyorum. zaten kitabı okumadım) hayatımda 2 kere seyrettiğim ama benim gibi kolay kavrayamayan biri için bile çok dandik bir uyarlama ile icra edildiği belli olan dizi.
ilk izlediğimde annem babam seyrediyorlardı. bekardım o zaman (baya olmuş demek ki). orda bi eleman vardı; hani şu evde dişi köpek görse ona da asılan adı her neyse... hah işte onu hane halkından bi hatunla ilk gördüğümde -ki ilk kime yavşadı onu da hatırlamıyorum şükür- "bu evdeki diğer hatunlara sarkar" demiştim. çok sonradan öğrendim ki sarkmış.
geçen de yine annemle babam misafirliğe gelmişti bize. bu sefer evliydim bayadır. hesap et artık ne kadar sürdüyse bu mal senaryo. neyse işte bi mahkeme çıkışında biri birine şevket diyodu. ben de bu şevket'in taa o ilk izlediğim zamanki şevket olmadığını söyledim evdekilere. "hıı" dediler sadece. bu kadar normal karşılamaları garibime gitti.
sonra işte bu iblisten bile daha dayanıklı olan babanın dangalak bi şekilde ölmesi, istanbul'dan trabzon'a tren bileti almaları falan... hep güldüm izlerken. sırıttım. "öeeh" dedim "bu ne ya hahaha" baktım bizimkiler baya içli içli, pür dikkat izlemeye devam ediyor. ben de döndüm mandalinimi yemeye devam ettim.
yalnız o halil ergün'ün finalin galasında kendi öldüğü sahneyi izleyip de ağladığını falan gördüm sonra televizyonda ya; daha da bişey demiyorum ben. herkes ortaya koyduğu işin ne süpersonik bi şey olduğunu düşünüyor, basiretsiz, başarısız bir senaryo için bile para uğruna ağlıyor ya göz göre göre, işte bundan tiksiniyorum.
beyaz 2 dakikalık özetini çıkarmış ve çok güldürmüştür. ben özellikle ali rıza bey'in 02:13'teki ağzımızın tadını kaçıran bakışında yarıldım. http://www.youtube.com/watch?v=4Ih6pN2wjGc
Trabzon Dayanışma ve Kalkındırma Derneği: "87 yıllık Cumhuriyet'in yapamadığını yaparak, Trabzon'a demiryolu götüren Yaprak Dökümü ve Ay Yapım ekibine minnettarız..."
... ve bıttı. Allah'ıma şükürler olsun bir tek bölümünü bile tam izlemek zorunda kalmadan yayından kalkan gerzek dizi. ama sadece müziği bile insanı deprasyona sokar. milletce nekadar seviyoruz depresyonu yahu, ama sonunda bitti ve kurtuldu millet. şuan yazarken bile ne kadar doluyum bu diziye onu farkediyorum. yönetmenini yapımcısını görsem naparım bilemedim. neden öfkelyim bu kadar onu da bilemedim.
bittiğine hala inanamadığım dizi.
iki üç hafta sonra çıkacaklar ve ali rıza bey'in aslında orda ölmediğini uyuduğunu söyleyecekler. gördükleri de rüyaymış
ulan düşüncesi bile kötü.
bugün yine izledim . cem'in öldüğü sahneye geldi tamda. ağlamamak için zor tuttum kendimi valla. sanki bir tanıdığımı kaybetmişim gibi oldum. necla nın o sıçar gibi ağlamasında hele gözümden damlalar aktı sonunda tutamadım. senaryoyu bildiğim halde hala etkileniyorum. vay arkadaş . dizinin de böylesi hani.***
hala tekrarı oynatılan dizi. bu kadar karamsar bir dizi görmedim hayatımda. dizide yüzü gülen 1 kişi bile yok. herkes ipin ucunda yaşıyor gibi. herkes mükemmel türkçe konuşuyor, şive yok. fazla uzatmaya gerek yok, kısacası iğrenç bir dizi.