hızlı ve cool bir biçimde, metrobüse binmek için yürürken lök diye turnikenin böğrüme saplanmasıyla geri sektim. ulan niye çalışmıyor bu amınakodumun turnikesi diye düşünüp tekrar ittirmeye çalıştım ama nafile. arkamdaki benim geçmemi bekleyen kalabalığın etkisi ile ufaktan terlemeye başladım ve son bir kez daha turnikeye abandım. tam o anda arkadan gelen neden akbil kullanmıyor acaba sesini duymamla torpido yemiş gibi yerin dibini boylamam bir oldu. artık ne düşünüyorsam aq.
evdeki az olan çöpü küçük bir poşete koymak, dışarı çıkarken onu yanına almak, onunla beraber metroya kadar gitmek, metrodan inip okula varınca çöpü fark etmek, çöpü okuldaki çöp kutusuna atmak.
evden çıkmak, metroya kadar gitmek, cüzdanını evde unuttuğunu fark edip eve geri dönmek, tekrar evden çıkmak, metroya geldiğinde cüzdanın içinin boş olduğu görmek, akabinde tüm kartların ve nakitin diğer cüzdanda olduğunu hatırlamak, eve geri dönmek, evden bir daha çıkmamak.
sınav bitince çantayı toparlayarak sıradan kalkmak, hocaya katlanmış şekilde sınav kağıdını verip sınıftan çıkmak, okulun kapısına gelip sigara içmek için çantayı açmak, çantayı açtığında içindeki cevap kağıdını görmek, hocaya sadece soru kağıdını katlayıp verdiğini fark etmek, koşarak hocanın yanına gidip durumu izah etmek, hiçbir şey olmamış gibi oradan uzaklaşmak.
daha fazla saymak istemiyorum, çok var çok. ama genelde evden çıkmayla ilgili bir sıkıntım var sanırım.
Üniversite yıllarımda memleketim olan Balıkesir otobüsü yerine Edirne otobüsüne binmektir. Afyonda indim sonra geri döndüm. Buna benzer bir sürü dalgınlık var tabi. Daha geçen hafta yine Bursa'dan Balıkesir'e gideyim derken yalova yolundan döndüm.
sigarayı tersten yakmaya çalışırken binbir güçlükle uzattığım saçlarımı yakmak. fena dalgındım. veya bu olaydan bi hafta önce yağmurlu bi istanbul akşamında mfönün konserinedeki saçlarını topuz yapmış ablanın bedduası tutmuştu. ah be abla biliyorum çok küfür ettin bana ama tüm suç mazhardaydı. o havada bu sabah yağmur var istanbulda çalınırmıydı. ah be mazhar elimde sigara varken neden slov şarkıyı daha da yavaşlattıp elimdeki sigarayı ablanın sarı saç topuzunda sabitledin. gördüğümde çok geçti o güzelim saç topuzunun ortasında kocaman bi delik vardı. velhasıl ben de hemen tüydüm. çünkü bi kadının saçları için neler yapabileceğini bilecek yaştaydım. fakat görünen o ki yeterince kaçamadım. bi hafta sonra işte bu malüm durum. ama içim rahat şimdi en azından kıyamette yakamdan tutup bi elinde sarı saçlı tutamıyla benden hesap sormayacak. ben bedeli ödedim.siyah saçlarımla ödedim. son sigaramın filtresini yakmakla ödedim.
bir gün uçaktayım yine. f-4 kullanıyoruz. düşman kara hedefleri aşağıda bize gülümsüyor. bizim de o gülümsemeye karşılık vermemiz lazım tabii ki. bombalanan yerin üstünden geçtik ve ilerleyip manevra yaptık. 7 g'lik bir kuvvet yedikten sonra tekrar bombardıman yapacağımız yere doğru yöneldik. bu işlemden sonra aklım başımdan yavaş yavaş gitmişti. beynim başka yerlerdeydi. sünnetimde alınmış hediyeyi neden kırdığımı düşünüyordum. ordan sonra kara delik, uzay, zaman olaylarına kaydım.
arkadaki arkadaş da bildiği bütün küfürleri ediyormuş. ağzıma sıçsa yeridir. gökyüzünde ikimiz varız sadece. ''kullanacağın uçağın kokpitine sıçayım'' gibi bir cümle ile kendime gelmiştim ama uçak yere doğru gidiyordu. arkadaşa ''nolur bu fani dünyada duyduğum son cümle olmasın, iyi şeyler söyle lütfen'' dedim. pilot arkadaşım ise '' adamın dibisin, sen çok iyi bir arkadaşsın'' falan demeye başlamıştı. ''2800 metrede söylediğin cümlelerin amk'' dedikten sonra uçağı çok ama çok da zor olsa yere çakılmaktan kurtardım. aşağıdan alkış sesleri falan geliyordu.
kaskımı çıkarıp göz yaşlarımı sildim. uçağı yere indirdiğimizde şampanyalar patlatılıp kadehlere konmuştu. gelmemiz bekleniyordu. mütevazı bir kutlama sonrasında arkadaşlarla batak oynamıştık.
Bugün elimde telefon motor sürerken park halinden yola çıkan beyaz bmw'ye çarpmak, ALLAH'tan adam iyi biri çıktı arabadan bile inmedi. Bir şey var mı önde dedi, yok dedim gitti *
en masumundan başlamak istiyorum. sofrayı toplarken ekmeği alıp buzdolabına, tabakları alıp çöpe atmışlığım var. iyi ki tersine yapmamışım, çarpılırdım kesin.
diğer dalgınlığımın bedelini ağır ödedim. eskiden satış elemanı iken, kasaya günlük tutardan 3 sıfır fazla basmıştım, üstelik patrona söylemeyi bile unutmuştum. günün sonunda çıktı alınca gördüğü manzara karşısında küçük dilini yutmuştu adam. çok basarsan çok vergi ödersin, 4 ay maaş almadan açığı kapattım. yemek yol parası derken, her bi bok ekstra bana girdi. o günden beri hata yapmamak için çok uğraşıyorum, bu yüzden hata yapınca kötü hisseder ve kendime ceza keserim. çünkü benim hata yapma lüksüm yok.
arkadaslarla pub da oturuyorduk, bir bira daha istedi biri, ben getireyim dedim, o da o esnada tuvalete gitmis, ben gittim, dondum birayi unutmusum, iste dedi bursalilar boyle birader, ben dedim saka yaptim, su an ustune oturuyorsun.sise almisim evet, pint almamisim.