cezveye kahve ve şeker koymak ardında ocağı yakıp yerleştirmek. 1 dakika içerisinde bi'şeylerin ters gittiği anlaşılır... malum bu türk kahvesi "su" olmadan olmuyor.
mide kazınırken, kahvaltı hayalleri kurulurken, ekmek servisi yapan kapıcıya gayet sakin gülümseyerek, hangi akla hizmetse;
-hayır, teşekkürler, bişey istemiyoruz. denmesidir. olayın vahimliği kapıyı kapatıp bilgisayarın başına oturunca farkedilmiştir. koşup "ayh pardon ya, aliyim bi ekmek" demek ne bana ne de dairemizin apartmandaki itibarına iyi gelmeyecektir. hay allah kahretsindir.
-çorapla gözlükle bir kombinasyon oluşturup duşa girmem.
-bir bahar günü annemin atlet giy ısrarlarına dayanamayıp dalgınlıkla tişört üstü atlet giyip sokakta dolanmam.
-bir üniversite öğrencisi olarak hocaya kusura bakma aşkım geç kaldım demem. *
-eve yeni taşındığımızı unutup eski evin otobusüne binmem.
-işin garibi bunu yanlış durakta inince farketmem.*
yazar takip etmektedir satranç oynayanları ve piyonlardan biri artık işe yaramayacakmışcasına kültabağına bırakılır.Geç de olsa farkedilmiş üfürülmüş öpülmüş alına götürülmüştür.
olay yoğun, yorucu ve sık tekrarlanan yolculuk sonrası internet cafede geçer. kızımız araştırmasını yaptıktan sonra kasaya gelir ve ücreti ödemek ister. eleman kaç numarada oturduğunu sorar.ana bilgisayardan bakıp ücreti söyleyecektir. ancak dalgın kızımız "17 numara cam kenarı"diyerek olayı bitirmiştir çoktan. çünkü bulunduğu yerde ne cam vardır ne de başka bir şey.bir kaç gün sonra yine o kafeye işi düşen kız pişkin pişkin sırıtmalar ile karşılaşır. neyse yine işini kısa tutar ve parayı ödemeye gelir sıra. elaman"cam kenarı mı der"sırıtarak. kızımız da kızgın bir şekilde hayır bu sefer kolidor diyerek cevap veririr.
sabah uyku sersemliği ve işe yetişmenin acelesiyle;
jöleyle * aynı kutu ve renkte olan nemlendiricinin yüz yerine saça sürülmesi ve biri " saçların ne güzel kokuyor aa hatta pırıl pırıl olmuş" diyene kadar olaya uyanmamaktır.
matrushkaa, baba ve amca bir bayram günü dede görmesin diye arka odada gizlice sigara içmektedir. sohbet koyu, sigaraların sonu yakındır. o sırada kapının açılmasıyla dedenin içeri dalması bir olur. matrushkaa ve baba efendi gibi sigaraları avuç içi ve gövde arkası yapmayı becerebilmişken, amca o anki şaşkınlıkla sigarayı hemen ağzına almış, gözündeki gözlüğü telaşla çıkarıp saklamaya çalışmıştır...
tatile cikmadan once tum fabrikaya internet baglantisi saglayan serverin sifresini birisine kizip degistirmek, ciragina soylememek, tatile gittiginin ikinci gunu elektriklerin bir gun gitmesi, serverin kapanmasi. sifreyi degistirdigini unutmak, seni arayanlara abi valla suydu demek, eger degistirdiysem suydu buydu demek.
tatil donusu bi ton firca yemek, oturup 80 kez sifre girmek, basaramamak.
en son bi sans kendi ismini denemek ve bilgisayarin acilmasi.
seneler boyunca yazıp biriktirdiğin öyküleri ve deneme yazılarını kopyalamadan bilgisayarda tutmak ve yazılarını bulundurduğun klasörü başka bir klasör ile karıştırarak silmek. bütün emeklerinin 1 saniyede silinip gidişini sinirlerin altüst olmuş bir şekilde korkunç kahkahalar atarak sindirmeye çalışmak.
evin apartman kapısından ıslık çalarak çıkıp, huzurla yolda yürürken, yaklaşık 200 metre sonra, kotun sol arka cebinden evin telsiz telefonunun çıkması, akabinde "eühie" diye gülmekle salaklığa kızmak arasında kalmak.
üniversitede derse gelmeyen tüm arkadaşların yerine imza attıktan sonra, imza kağıdına bakıp alt alta 7-8 tane kendi imzanı görmek.
(bkz: basliklari alt alta okumak)
leoking sigara içmektedir. fakat bundan babasının haberi yoktur. birgün istanbul'a gidilir. leoking saatlerce sigara içmemiştir. az sonra vapura binilecektir. kafada plan hemen kurulur. vapura binildiğinde tuvalete gidiyorum ayağına denize karşı keyif yapılacaktır. ancak sigara sırt çantasındadır. sırt çantası ile tuvalete gitmek abes olacağından çantadan sigara alınır ve montun iç cebine(!) atılır. ardından babanın yanına: "ben lavaboya kadar gidiyorum." demeye gidilir. işte olanlar o anda olur. babanın yanına varıldığı an iç cebi olduğunu zannettiğimiz monttun altından patt diye sigara yere düşer. ** hikayenin bundan sonrası 18+ olduğundan dolayı, umuma açık olan sözlük gibi yerlerde anlatılamaz.
ailecek şehirde tek kan bağı bulunan akrabaya gidilir.ailenin kızı yemekten sonra banyoya ellerini yıkamaya gider.lavaboda 2 kab sıvı sabun görünce şaşırır ve soldakini tercih eder yalnız gayet yapşak ve güzel kokulu sabun sabuna benzememektedir.kızın aklına üstüne bakmak gelir ve onun sabun değil, abisinin jolesi olduğunu anlar.2 gün sonra bu salak olayı kardeşine açar, kardeşi suratına aptal gibi bakar "abla soldakini seçtin demi der?" kardeşide aynı mallığı yapmış, çaktırmamıştır.iki kardeş gülmekten yol ortasında altına zıçar.salaklığın genetik oldğunu ifşa edilmiştir.
