yurttaki market kartını okul güvenliğinde okuttuydum diyorum neden geçemiyorum güvenlik de tip tip baktı haklı adam ömründe bu kadar geçeceğim diye ısrarlı bir kefal daha görmemiştir.
Yemek yaparken doğradığım biber acı çıktı.
Ardından ellerimi kaç defa sabunlamama rağmen,
Biraz önce Lenslerimi çıkarırken biberin acısını çok feci bir şekilde gözlerimde hissettim.
Yanıyorum.
Nasıl bir bibermiş yahu şu an şıp şıp ağlıyorum.
geçen gün okula geçiyorum. gözlüğümü unuttum diye 10 dakika geri dönüp 5 kat çıktım. gözlüğü de hep aynı yere koyarım. ulan bakıyorum yok. yok kere yok. deli oluyorum felan. gözlüksüz güneşe yakalanmak bitiriyor beni ondan yoksa sikimde değil şekilci değilim. ulan sonra nerdesin gözlük diye sayıklarken elimi kafama vurduğumda ne göreyim. gözlük kafamda amk. o kadar külfet getirdi minicik bir dalgınlık.
ego otobüsüne binip paso yerine askeri kimlik göstermek, kulaklıktaki müziğe dalmışken iyiden iyiye kafa sallayıp kendince bir dans uydurmuşken içeriye giren mifasiri görmemek.
taze taze geliyor efendim. iş yerinde 2 tane üniversiteye yeni başlamış kız, arkadaşım olan 2 garsonla muhabbet ediyordur ve kızlardan biri sorar;
+cirkince sence üniversitenin adı mı yoksa bölüm mü daha önemli ?
-bence adı ya, yani biraz tırt bölümde okumama rağmen ben bile iş bulurum gibime geliyor.
hacettepeli ev arkadaşım olan garson araya girer
/alakası yok ya üniversitenin güzel olması bi bok değiştirmiyor.
-siktir lan tabi h.ü. de okuyosun anadolu üniversitelerinden haberin yok git bak bakalım dumlupınar üniyi bi gez !
2.garson arkadaşımdan muhteşem gol geliyor;
&abi yalnız ben dumlupınarda okuyorum, ezdin iki dakkada bizi.
Lisede alt sınıftayken nöbetçi olunca üst sınıflardan yanlış sınıfa gitmek o sınıftan birisi beni gördüğünde kaçacak yer arardım hatta kendimden nefret etmeme sebebiyet vermiştir.
klasik aptal dalgınlıklarıdır.
güneş gözlüğü kafanın üstündeyken döne döne o gözlüğü arayıp bulamamak ve tüm avmyi kayboldu diye gezdikten sonra arkadaşın kafamda olduğunu söylemesi.
cep telefonuyla konuşurken benim cep telefonum nerde acaba diye yine bütün evin didik didik aranması üzerine anneye beni çaldır dendikten sonra annenin de o an aymayıp çaldırdıktan sonra başkasıyla konuşuyor allah allah demesi üzerine iyice panik olmak ve sonra anneye dank etmesi.
evet bu ikinci biraz fazla salakça olmuş ama öyle böyle bi dalgınlık değildi.
aceleyle evden çıkmaya çalışırken kapıyı açmak yerine arkadan kendini kitleyip kapıyı zorlamak; akabinde ne yapıyorum ulan ben diyip kapı kilidini açıp anahtarı almadan çıkıp sonra kapıyı kilitlemek için anahtar aranmak, sonrası ise daha bir uğraştıran dalgınlıktır.
markette kasiyer olarak çalışırken çok güzel bir kız gelmişti çıkarken heyecandan iyi günler teyze demiştim. o an beni gömmelerini istedim doğduğum topraklara.
sevgiliye sürpriz yapmak için dersane çıkışına gidilir dersane kadıköyde çıkış saat 7 de ve havanın erken karardığı zamanlar. neyse kapının önünde beklenir herkes çıkmaya başlar tek tek gözler sevgiliyi arar o sırada bir teyze saati sorar ondan bundan konuşur derken dersanede kimse kalmaz kepenkler kapanır. sonra sevgili aranır nerdesin sen dersanenin önünde bekliyorum diye o çoktan çıkmış trene binmiş eve gidiyor allahtan bir durak geçmiş neyse acele acele söğütlüçeşmeye doğru koşarken o da tekrar trene binip yanıma geldiğinde şapşallığıma gülmemiz.
burundan su içmektir efenim.
geçen bunu yaptım ben...
yatağıma uzanmış uslu uslu soslu fıstığımı yiyor ve film izliyordum. o an nasıl bir kafaysa yatış vaziyetinde şişeyi dikiverdim. ve su burnumdan girip sanırım nefes borusuna takıldı.
anasını satayım, bi an nefes alamadım lan bildiğin.
öleceğim sandım. tamam her şey bu kadardı işte. saçma sapan bir zamanda geberip gidecektim.
o an düşündüğüm şey bilgisayarımdaki porno klasörüm ve internet geçmişimdi. üstelik sözlük te açıktı.
o an ölseydim ve bilgisayarım da o vaziyette incelenseydi rezil olmuştum amk.
aman su içmeden önce her ihtimale karşı porno klasörünü kitlemek lazım, bunu öğrendim.
ölümle burun buruna gelmek te berbat bir şeymiş ayrıca.
yaşamın kıymetini bilelim. soslu fıstığa devam... ehe.
Asansörde karşılaştığım, daha önce hiç görmediğim, ve gittiğim katta indikten sonra da birdaha asla görmeyeceğim adama inerken "görüşmek üzere" demek. Nezaket yapacağız ya... Hâlâ aklıma geldikçe kıpkırmızı olurum. Bak yine...
soda açacağını çekmeceden çıkarıp tezgaha koyduktan sonra sodayı buzdolabından çıkarıp açacağı her yerde aramak. sonuç olarak o ağız parçalayan kapağı dişlerimle üç dört dakika boyunca uğraşarak açmak ve zafer benim edasıyla arkamı döndüğümde açacağı görmek ve kendisiyle gözlerimi parçalamak. hayatım bu benim.
dün akşam arabanın bagajını açık bıraktığımı, dolayısıyla kapıların da kapanmadığını sabah işe giderken farkettim.
hem bagaj hem de kapılar açıktı bütün gece, allahtan bişey olmadı, sabah ilk işim güneş gözlüğümü öpmek oldu.