olmaz deyip geçmeyin bal gibi olur. mümkündür. bizzat başıma gelen bir olaydır.
bir sabah kahvaltımı hayvan gibi nutella kaşıklarken böllen kapı ziline küfredip açmıştım. kapıyı açınca karşımda biri üzman çavuş, diğeri sadece çavuş ve birde sikimin onbaşısı duruyordu. tırsıyla;
-hayırdır komutanım? diye sordum. uzman jandarma çavuşu vakur ve tok bir sesle bana;
-asker kaçağı görünüyorsun. seni almaya geldik!
diye bir 'dik!' diye bağırışı vardı ki apartmanı inletiyordu şerefsiz. bende o anda rahat bir nefes alarak ona;
-komutanım ben askerliğimi yaptım.
şeklinde bir yanıtla karşılık verince ibne bir şekilde sırıttı. ve yanındaki sikim bilmem kaç devre olduklarını bile bilmediğim askerlerde ondan yüz bularak aynı şekilde bana gülümsediler. bende gayet rahat bir şekilde;
lakayt bir şekilde evin öbür ucuna giderken ana avrat sövüyordum ibnelere. bir an önce belgeyi onların suratına savurup siktir etmek istiyordum kapıdan. hatta bunu yaparken hava basacaktım apartmanı ayağa kaldırıp. lan! o ne!? yoktu lan terhis belgesi falan. evde ne kadar evrak dolu fatura, kıl tüy varsa yerlere döktüm ama yoktu kağıt parçası. neyse ortada delil olmayınca sike sike beni alıp götürdüler. anamla, babamla tekrar vedalaştım ve tekrar aynı acemi birliğinde bilmem kaç doğumlu çocuklarla askere başladım.
aradan aylar geçti usta birliğine dağıtımım yine aynı yere diyarbakır'ın lice ilçesine isth. ve hrk.şb. yazıcılığına verildim. bu geçen süre zarfında askerlik şubesinden terhis belgemi istedik. fakat askerlik şubesinde çıkan yangın sonucu oradaki arşivin yandığını öğrendik. gerçi bütün tugay karargah ve bağlı bulunan tabur, bölükler dahil benim tam bir profesyonel asker olduğumu anlamışlardı. komutanlar bile benim daha önce askerlik yaptığıma inanmışlardı. bütün nizami kuralları daha acemi birliğindeyken bile biliyordum. neyse böylece benim terhis olmama neredeyse 6 ay kadar bir şey kalmıştı. artık ben neredeyse intihar etmenin eşğindeydim artık. bir gün tgay komutanı tuğ general'e durumu arz edip ona salya sümük ağlamaya karar verdim.
-komutanım bir durum arz edebilir miyim? ühüh.
- et evladım.
-ben askerliğimi daha önce yaptım bilyorsunuz. allah rızası için beni bırakın gideyim.
-lan olm ben sana demedim mi bu askerliği böyle bi daha yapacaksın diye?
-ama..
-kes lan itoğlu it! biz 20 yıldır askeriz şikayet ediyormuyuz? bir 15 ay daha yapsan ne olur? siktir git!
demesiyle birlikte kapıdan nasıl çıktığımı hatırlamıyorum bile. bana soktuğu laf gerçekten mantıklı sayılaiblirdi ama aldığı paranında haddi hesabı yoktu. bok gibi para kazanıyordu şerefsiz. bense yine beleşe vatanı korumakla mükellef kalıyordum. bir daha... ve bunun son olup olmadığıda meçhuldü.
sonra bir ara kendimi zifiri bir karanlığın içinde buldum. bulunduğum mekan o kadar ıslaktı ki herhalde denize düştüm falan sandım. debelendim anlık refleksle birlikte. meğer yatağımdan kalkınca terden sırılsıklam olmuş yastığım ve eşofmanlarımın beni boğacak kadar ıslandığını gördüm. rüyaymış evet. rüya değil daha doğrusu tam bir kabus. ama inanın ki gerçeğinden hala ayırt edemeyecek kadar gerçek bir kabus. benim için hala tekrar askerlik yapmışım gibi bir geçmişi barındıran kapkara bir kabustur.
böyle bir şeyin başıma gelme ihtimalini düşünüerek, zamanında fazla fazla yapmştım. daha başka komiklikler olmadı mı? oldu tabi. bir mektup geliyor "sefer görev emrin iptal oldu" deyu, 3 ay sonra bir yenisi geliyor "seni bekliyoruz kuzum" deyu. yani olmaz olmaz demeyin agalar, burası türkiye !
hiç unutmam; askerde hazırladığım bir terhis belgesinde devre kayıplı bir askerin terhis tarihini aynı tertiplerininki gibi sehven yanlış yazmam sonucu bir süre sonra askerin askerlik şubesinden askerle ilgili bir yazı gelmişti. "bu asker eksik (1 ay kadar) askerlik hizmetinde bulunmuştur" deyuu.
ilgili komutanım dediki yeni bir(doğru) teskere çıkart gerekli imzaları ben atarım, postalarsın gider(üstler duymasın (bkz: albay)).
beyle bir anım olmuştur.